Varsayım перевод на английский
2,203 параллельный перевод
Varsayıma dayanırsak, diyelim ki öyle yaptım.
Let's just say, hypothetically, that I did do that.
Jacob ve "man in black" i ilk tanıdığınız zaman, varsayımımız, belki onlar tanrı ve şeytandır yada, iyilik ve kötülüktür, ama gerçekten kimdi bu adamlar?
When you're first introduced to Jacob and the man in black, Our assumption is, maybe they're the God and the Devil, Maybe they're good and evil.
Varsayımsal kolej masrafları mı?
Hypothetical college tuitions?
Tüm bunlar varsayım amiral.
That's all conjecture, Admiral.
Sorun, gözlem varsayım araştırma, deney...
Problem, observation... Hypothesis... Research, experiment...
- Karşında ikili asal varsayım problemini çözdüğü için Milenyum Ödülü almış bir kadın duruyor.
The woman won a millennium prize for solving the twin prime conjecture, trust me she will notice a
- Varsayım.
Well, that's conjecture.
Belki de inanç okulları hakkında en derindeki endişem ; çocukların bir biçimde "anne-babaların ve onların dininin mülkiyetinde" olduğu şeklinde karşılaştığım varsayım.
Perhaps at the deepest level of my concern about faith schools is the assumption I'm encountering that children are somehow the property of their parents, and their parents'religion.
Ve sonra beni suçlayacaklar. Bu oldukça devasa bir varsayım.
That's a pretty gigantic assumption.
Ve son zamanlarda elmas hırsızlıkları giderek artmaya başlandı ve acele varsayımlar yaparak bunun tekrarlı olduğu sonucuna vardım.
And since there's been talk of little else but the diamond robberies I concluded that a new one had occurred. I assume, in your haste, you neglected to bring a newspaper for verification?
Bu akıl almaz bir varsayım.
It's a preposterous hypothesis.
İnterpol varsayımına göre Montreal de saklanırken Jimmy C ile tanışmışlar.
Interpol believes he was hiding out in Montreal where he hooked up with Jimmy C.
- Yine varsayımda mı bulunuyorsun, Dexter?
- Another assumption, Dexter?
Hayatınız, destekleyemediğiniz varsayım yüzünden tehlikede.
- Your life is at risk because of a hypothesis you can't support.
Eşinin bilinen son adresini araştırdığımda gördüm ki bunu söylemekten utanıyorum ama kendimi açık bir Amerikalı varsayımıyla sınırlandırmışım.
Mm-hmm. Well, when I researched his widow's last known address, I embarrassed to say that I defaulted ah.
Tahmin yürütmek yok, varsayım yapmak yok.
No guesswork, no supposition.
Elinizde varsayım, söylenti ya da uydurma olmayan herhangi bir şey var mı?
Anything that's not conjecture or hearsay or magical thinking?
Bu tarz varsayımlara umut bağlayacak biri değilim.
I'm not the type of person who put my hopes on those suppositions.
Suçsuzluk varsayımı yok kanıtlama zorunluluğu yok, akranlarından oluşan bir jüri ve temyiz yok.
There's no presumption of innocence, no burden of proof, no jury of your peers and no appeal.
İsa'yla ve İsa'nın öğretileriyle dalga geçtiğimiz... varsayımında bulunmaya devam ediyorsunuz.
You keep making the basic assumption that we are ridiculing Christ and Christ's teaching.
Bu sadece bir varsayım.
Well, it's just assumptions.
Rahat hayatım hakkında varsayımlarda bulunmaya?
Make assumptions about my cosy life?
İlk varsayımlarımızın yanlış olduğu anlaşılıyor.
It appears our initial assumptions were wrong.
Hepimizin aptal odunlar olduğu varsayımıyla içimizden birinin yaka mikrofonu penisi vardır.
Well, assuming that we can all get wood, one of us will have the smallest dick.
Varsayım olarak bir şeyler yazdım notlarını adım adım yükseltecektik.
Hypothetically, had I written him something, we would have raised his grades incrementally.
Varsayım üzerine konuşuyorum eğer elimde, çalışma alanı kaçakçılık ve göçmenler olan sınır polisinin eline geçmemesi gereken kıymetli bir yüküm olsaydı...
If I practised smuggling, this is just hypothetical, and I had a precious parcel the border police should not get, they deal with smuggling and illegal immigration.
Varsayımınız çok ilginç.
Your hypothesis is interesting.
- Bir varsayımım var.
- Do you know why we broke up?
Bak, aslında gidip soracağız varsayım olarak.
- Look, as it happens, we're gonna ask, just hypothetically.
Tabii. öyle farzedelim, burada tamamen varsayımdan bahsediyorum, şöyle diyelim Noah, Derek Rose'un kız arkadaşının onu aldattığını öğreniyor.
Sure. Let's just say, and I'm talking completely hypothetically here, let's say that Noah finds out that Derek Rose's girl is cheating.
Anladığını varsayıyorum.
I'm counting on you to get this right.
İş yerindekilere sorduğunu varsayıyorum.
Well, I'm assuming you already asked around work.
Öyle varsayıyorum.
I'm assuming it's good.
Ben başınızda dikilmesem bile, Will'in yokluğunda hepinizin işinizi iyi bir şekilde yapacağını varsayıyorum.
I'm going to assume that you can all manage Will's absence without me looking too closely over your shoulders.
Varsayılan ayarda bıraktım.
I just left them at the default settings.
İyiliğin için üstsüz dediğini varsayıyorum *
So I'm going to pretend for the sake of your own manhood that you just said topless.
Pekâlâ, "canavar" derken gerçek bir canavardan değil de, çok iri bir adamdan bahsettiğini varsayıyorum çünkü benim iş alanımda- -
Okay, now when you say, "monster," I'm gonna assume you mean a really big guy and not an actual monster, because in my line of work- - what I mean is pressure is good.
Varsayımsal mı?
- Hypothetically?
Adamın tansiyonunu düşürebiliriz. Çarpma sesi duymadım o yüzden hâlâ kustuğunu varsayıyorum.
I haven't heard a thump, so I assume he's still quietly puking.
Birazdan delireceğim, bunu da varsay.
Well, I'm gonna be crazy and conjecture this, too.
Beni Oxford'ta tam burada, ayakta durduğum yerde çocuklarıyla ikamet eden bir ebeveyn varsayın.
Suppose I'm a parent living with my children exactly here in Oxford, where we are standing now.
Onların kız resimleri olmadığını varsayıyorum.
I'm assuming they weren't pictures of girls.
Öyle olduğunu varsayıyorum.
I'm assuming you were.
Senin Michael Caine'i duymadım. Fakat satırlar boyunca bir şey olacağını varsayıyorum :
I've not heard your Michael Caine, but I assume it would be something along the lines of :
Adalet takımı adına konuştuğunu varsayıyorum.
I'm talking to the entire Justice League?
Otomatik yağlama fonksiyonu olan ultrasonik mısır patlatıcınız olduğunu varsayıyorum.
Assuming you have an ultrasonic popcorn popper With an automatic butter dispenser.
Düğünüm için para gönderdiğini varsay! 3.000'e ihtiyacım var.
You just treat it like an advance redrawal of the money saved for my wedding.
Ne dediğimi anladın varsayıyorum.
I assume you understand what I'm saying?
İşverenin adına, çeşitli rüşvet fonlarına, giriş yetkin olduğunu varsayıyorum.
I'm assuming you have access to various slush funds on behalf of your employer.
Sormadım varsayın tamam mı?
Do not ask, do not count, right?
bu işe dahil motive olmuş kişilerin kesinlikle profesyonel olduğunu varsayıyorum
I'm assuming the motive of everyone involved is strictly professional?