Verme перевод на английский
17,284 параллельный перевод
Bay Nelson açılış ifadenizi daha sonra verme hakkınızı mı kullanıyorsunuz?
Mr. Nelson, are you reserving the right to make your statement at a later time?
O zaman benim yoluna çıkmama izin verme.
Then don't let me get in your way.
Ve şimdi sizin ne tür bir jüri olduğunuza karar verme zamanınız.
And now, you have to decide what kind of jury you want to be.
Bir nefes verme, evet. İki nefes, benim üstüme vazife değil mi?
One exhalation yes, two... none of my business?
O zaman o Filistinlilerin davadaki ilerlememize Kadeh kaldırmamızı engellemelerine izin verme... Hadi!
Well, don't let those Philistines inhibit your right to toast our first break in the case... come on!
Başka sözler verme.
No more promises.
Başka insanların seni tanımlamasına izin verme adamım.
Can't let other people define you, man.
Buzz, kimsenin biz filme almadan bir şey bulmasına izin verme sakın.
Buzz, do not let anybody find anything without us filming it.
Verme.
Don't do it.
Bana yaklaşmalarına izin verme!
Don't let them near me!
Ve çek verme konusunda tartışacak biri çıksan çok şaşırırım o yüzden fiyatı sen belirle.
And I'd be surprised if you were the kind of person to haggle over a pay cheque, so just write it yourself.
Cevap verme.
Don't answer that.
Demek istediğim sakın, sakın oğlunun senden vazgeçmesine izin verme.
What I mean to say is don't... don't let him give up on you.
- Hayır, verme.
- No, no, no. Hold onto that.
Bu kararı başkasının vermesine izin verme.
Can't let nobody make that decision for you.
Eşcinsel olsan bile insanların sana ibne demesine izin verme.
You can be gay, but you gotta let nobody call you no faggot.
Ne yaparsan yap aileme zarar verme lütfen.
Whatever you do, just please don't hurt my family.
Tilden yeniden yapılanmaya saldırma ve son verme amacını açıkça belli etmişti.
Tilden was explicit about wanting to end Reconstruction and attacking Reconstruction.
Tek bir kararla, güneydeki serbest bırakılmış kölelerin oy verme ve mevki sahibi olma hakları ellerinden alınmıştı.
With one decision, the rights of freed slaves in the South to vote and hold office are no longer protected.
Onların görmelerine izin verme.
- Don't let them see.
Ne demek istiyorsun yani? Haber verme iznimiz yok mu?
So what are you saying, we're not allowed to report the news?
Lütfen beni bir daha almalarına izin verme.
Please don't let them take me again. Please don't let them.
- İzin verme.
- Don't let them.
Köpeğin çıkmasına izin verme.
Don't let the dog out.
Kardeşine de verme.
And don't give it to your brother.
- Bana emir verme hayatım.
- Don't give me orders, dear.
Bir süreliğine verme, tamam mı?
Not for a while, okay?
Telefonuna cevap verme.
Don't answer her calls.
Lütfen, ortaya çıkmasına izin verme.
Please, do not let his come out.
Sakın Elizabeth bunu yem olarak kullanıp İskoçya'daki huzuru bozmasına izin verme.
Don't let Elizabeth bait us into a belligerent move that could destroy the tenuous peace in Scotland.
Marcel hiç cevap verme.
And Marcel - answer nothing.
Bu adamların gözünü korkutmasına izin verme.
Don't let these... men intimidate you.
- Dur, cevap verme, bulurum.
- It's... - No, hold on, I got it.
Dur, cevap verme.
Hold on, don't answer that.
Hiçbirimizin, yanlış kararı verme lüksü yok.
None of us are above making a wrong decision.
Bana zarar verme.
Don't hurt me.
Zarar verme mi?
Hurt you?
Zarar verme.
Don't hurt my birds.
Horozlarıma zarar verme!
Don't hurt my birds.
Kaçmama izin verme tamam mı?
So don't let me run, OK?
Beni götürmesine izin verme baba.
Don't let him take me, Daddy.
Çok da verme.
Don't give him too much.
O zaman yanına yaklaşmasına izin verme.
Just... um... you know, don't let her cross your orbit.
Evlatlik verme.
Adoption.
Mağlup olmana izin verme.
Do not allow yourself to be defeated.
Aklına zincir vurmalarına asla izin verme.
Never let them put the chains on your mind.
İnanılmaz maceramızı hiçbir erkeğin engellemesine izin verme.
Let no man get in the way of our amazing adventure.
- Ona izin verme
- Don't let him up.
Pozisyonunu koru, kimsenin ayrılmasına izin verme.
Hold your position. Don't let anyone leave.
Fazla yaklaşmalarına izin verme, yoksa ya tekmeyi yersin ya da uzaklaştırılırsın.
Don't let them get too close because they're either gonna give you the boot or you're gonna get taken away.
Sen kovanları balistik incelemeye götür ve seni sonraya bırakmalarına izin verme. Hayır.
No.