Yay перевод на английский
42,881 параллельный перевод
Tanrı'nın inançlı kalabalığı caddenin her köşesine yayılmış.
God's faithful crowd every street corner.
Videoları internette yayınladı.
Posted the videos online.
Videoları yayınlanan o beş adam hatalı bir kimliğin kurbanları olduklarına yemin ettiler.
The five men in those videos that got posted, they swore to a man that they were victims of mistaken identity.
Fazla uzun sürmeden, Damien, McGill'e saldırdı ve onu bir seks avcısı olarak etkileyen o videoyu yayınladı.
Not long after, Damien assaulted McGill, and posted a video that branded him a sex predator.
Heyyo!
Yay!
Bu sürü 500 kilometrekareye yayılıyor ve birkaç milyar birey barındırıyor.
This one extends over 200 square miles and contains several billion individuals.
Bir salgın gibi yayılan çekirgelerden başka hiçbir güç, bir bölgedeki bitki örtüsünü bu hızla yok edemez.
Nothing can strip a land of its vegetation with such speed and thoroughness as a plague of locusts.
Dünyadaki en geniş çayır olan engin Avrasya Stepleri gezegenimizin bir ucundan diğer ucuna olan mesafenin üçte birine yayılmıştır.
The largest grassland on Earth, the vast Eurasian Steppe, stretches one third of the way around our planet.
Tüm bu leşlerin kokusu havada ağır bir şekilde yayılıyor.
The scent of all these carcasses lies heavy in the air.
İnsanlara duyduğu korkuyu kaybetmek bir hayvanın şehirlerin her yerine yayılmasını sağladı hemde kalabalıklar halinde.
Losing its fear of humans has enabled one animal to spread into cities everywhere, and in huge numbers.
Korkunç bir bayağı yayınbalığı.
A monstrous Wels catfish.
Bu uygulama şehrin her yerine yayılıyor.
And this practise extends to all parts of the city.
Bu anların siyah beyaz görüntülerini yayınlamalıyız...
We should get a black-and-white television picture of those...
... geçen hafta papanın geçit töreninde bir kişinin hayatını yitirdiği olaya dair yeni amatör görüntüler yayınlandı.
... new amateur footage has been released of the event that claimed one man's life following last week's papal parade...
Ayrıca, bir bakıma, hepimiz bazı küçük ipuçlarıyla kendimizi açığa vurma tehlikesiyle karşı karşıyayız, şey gibi mesela... mağara adamı gibi ambalajlama yeteneği.
Also, to that point, we're all in danger of revealing ourselves through little clues such as... cave man wrapping skills.
Tamam, canlı yayındayız.
Okay, we're live.
Üç kez tekrarladı ve her yere yayıldı.
Came back three times, it spread everywhere.
Marcus Aurelius olayında öldüğü söylentilerinin yayıldığı açık ve de netti.
In the case of Marcus Aurelius, it seems quite clear that rumors started to spread that the Emperor had died.
Dedikodular yayılırken, yakında bir güç hamlesi yapılacaktı.
With rumors quickly spreading, a power grab could soon take hold.
Adamlarımız Vetera'ya yayılacak.
Our men would be spread as far as Vetera.
Ve Romalılar'ın inşa ettiği yarım milyon kilometrelik yol şimdi hastalığın yayılması için ideal bir güzergâh sağlıyordu.
And the same half million miles of roads built by the Romans... are now providing an ideal path for the spread of the disease.
Bunun anlamı, her yeni hastalığın halk arasında hızlı bir şekilde yayılabilmesi demekti.
It meant that any kind of new disease would quickly be dispersed amongst the wider population.
Ne var ki hesaba katmadığı bir şey vardı. O da yiyecek sıkıntısı ve yayılan açlığın vebanın geri dönüşü için şartları hazırlamış olduğuydu.
But what he fails to predict, is that the food shortage, and spreading famine, create the perfect conditions for the return of the plague.
Kahvaltımı canlı yayınla paylaşırken mesaj attın bana ve...
You were texting me while I was live streaming my breakfast, and...
Siz yayılın, ben bakarım.
You guys relax, I'll get it.
Bekleyip bir seneye yayılmış 24 ayrı saatini mahvedeceğim.
I'll wait, and ruin 24 individual hours sprinkled throughout the year.
Yaşasın!
Oh, yay!
Sanırım Bay Albright kaza yaptı, Ama bilmek çok daha fazla şey var Otopsi raporunu yayınlamadan önce.
I think Mr. Albright here took it by accident, but there's a lot more I'd like to know before I issue the autopsy report.
- Yaşasın!
Yay!
Bizim için iyi oldu.
So yay for us.
Gerçek bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Sen de bizi bundan kurtarcaksın
There's real danger, and you are gonna get us out of it.
Oradan radyasyon yayılıyor!
Radiation is leaking out from there!
Bunları kim yayınlarsa ciddi şekilde cezalandırılacak.
Whoever publishes that will be punished severely.
Radyasyon yayılıyor ama burada kilitli kaldık.
Radiation is spreading, but we're locked up here.
Bu zaman zarfında yerleşim bölgelerine büyük miktarda radyasyon yayılmış olabilir.
During this time, it is possible a large amount of radiation will spread to the residential areas.
Radyasyon, Daegu bölgesi boyunca yayılıyor.
= Radiation has spread throughout the Daegu area. =.
- Bırak da taşıyayım.
Let me carry him.
Soygundan günler önce internette sahte bir şirket üzerinden iş ilanı yayımlar.
A few days before the heist, he lists an online ad from a fake company.
Yaşasın diyet!
I'm fitting! Yay, diet!
Önce tekli gözlüğümü kaybettim, sonra da yatak yayımı.
First, I couldn't find my monocle, then my collection of bed coils.
- Toby, sanırım lanet yayılıyor.
- Toby, I think the curse is spreading. - Oh, no!
Hayır!
Yay! No! No, no, no, no, no!
Zehir yayılmış.
The poison has spread.
- Disney'in yayınladığı versiyonda öyle. Gerçekte ölüyor.
She dies in the original version.
İnternette hızla yayılıyor.
It's all over the internet.
Dedikodu kısa sürede yayılıverir.
The rumors would spread in no time.
Yayılmadan önce hızlı ve kesin bir şekilde bunun önünü almalısınız.
Before it spreads, you are to block it quickly and precisely.
Yay burcu, yay...
Sagittarius. Sagittarius.
Ay takvimine göre 5 Kasım, yay burcu.
My birthday is November 5th.
Gothenburg'dan canlı yayındayız. Dördüncü grubun final maçının başlamasına saniyeler kaldı.
We are live in gothenburg, only moments away from the start of the final match of group 4
Saf Kötülük'ü dünyaya yayıyor ve bütün bunlar ben görevdeyken oluyor! Biz görevdeyken!
Our watch.