Yaşıyorlar перевод на английский
2,402 параллельный перевод
Hala burada mı yaşıyorlar?
Do they still live here?
Babası tüccardı. hala Japonyada yaşıyorlar.
Her father was a trader who left his wife and child and is currently living in Japan.
Bu buzun içinde bulduğunuz organizmalar benim anladığım gibi bir anlamda yaşıyorlar mı?
OK.So, will any organisms that you find in that ice be living in a sense that I would understand it?
Gerçekte yaşıyorlar mı ve metabolize ediyorlar mı?
They're actually alive now, and metabolising?
Birlikte kaçıp sonsuza dek mutlu mesut yaşıyorlar.
They, uh... they end up running away together, and... and they live happily ever after?
Ama şimdi o ve eşi yıllardır çok mutlu bir evlilik yaşıyorlar.
And now he and his husband have been happily married for over three years.
Çocuklarımdan uzaklaştım ve onlar eski karımın evleneceği adamla yaşıyorlar.
I'm alienated from my kids Who live with her and this man That she's gonna marry.
Ya açlıktan ölüyorlar ya da bir yağmacı gibi yaşıyorlar.
They face either starvation or a subsistence life of banditry.
Dogonslar Bandiagara bölgesindeki platonun merkezinde yaşıyorlar.
FIEBAG ( translated ) : The Dogon dwell in the central plateau region of Bandiagara.
Neredeyse 2000 yıldır bu bölgede yaşıyorlar, ve daha uzun süredir kendi sırlarını muhafaza ediyorlar.
They have inhabited this land for almost 2,000 years, and have protected their secrets even longer. CHRIS O'BRIEN :
Boşanmadılar. Ayrı yaşıyorlar.
- They're not split, they're separated.
"'Hala Oz'da yaşıyorlar,'dedi kız "'ve çok önemli insanlar. "'
"'They live in Oz yet "said the girl, "'and are very important people. "'
Bu seni ilgilendirmez ama o ve Kyle bazı sorunlar yaşıyorlar, o yüzden bir arkadaşı olarak ona tavsiyelerde bulundum.
But her and kyle are having some issues, So i gave her some advice, as a friend.
Evini terk etmiş, annesi ve kardeşleri Florida'da ve babaları ile yaşıyorlar, bütün hayatı bir cezaevinden diğerine geçmekle geçmiş.
He ran away from home. His mom and his siblings still live in Florida, his dad's just been in and out of jail his whole life.
Nerede yaşıyorlar?
Where do they live?
Hepsi aynı körfez kasabasında arabasız, cep telefonsuz, internetsiz yaşıyorlar.
All living in the same inlet town with no cars, cell phones, or Internet.
Empati temelli çok fazla oyun yapıldı onlarda Simülasyonlarınızı hissedebiliyorsunuz yani onlar sizin yaşadığınız deneyimlerin bir aşağısındaki deneyimleri yaşıyorlar.
And so a lot of the game is based around the empathy that you're feeling with the Sims so that what they experience basically is what you're experiencing at one level removed.
Gae In, Jin Ho'yu "gay" zannettiği için, birlikte yaşıyorlar.
Gae In thinks Jin Ho's gay, that's why they're staying together.
- Hâlâ yaşıyorlar mı?
Then they're all alive?
- Yaşıyorlar, fazla pişmiş şekilde.
Oh, they're alive, a little crispy.
Gizli bir aşk yaşıyorlar.
They're having an affair.
Birlikte yaşıyorlar ve adreslerini de buldum.
They live together, and I got the address.
Ayrılmışlar da bir yalan üzerine yaşıyorlar.
So are The Broken. They believe in a lie.
Lee Mullens ve Colby Bachner 1844 Shadow Wood Sokağı'nda yaşıyorlar, kurbanların atıldığı yerin 9 km ötesinde.
Lee Mullens and Colby Bachner live at 1844 Shadow Wood lane, which is 6 miles from where the victims were dumped.
- Televizyondaki gibi mi yaşıyorlar?
Did they live like on TV?
Dağ başında, çamaşır suyu ve gübre kokusunun içinde yaşıyorlar.
They live in the sticks where it smells of Ajax and dung.
Aslına bakarsan, estetik ameliyat olan kadınların % 90'ı daha iyi bir hayat yaşıyorlar.
You know, actually, 90 % of women who get plastic surgery lead better lives :
Tembel hayvandan daha yavaş olan tek şey, daha yavaş olan bir tembel hayvandır. Neredeyse tamamıyla orman kubbesinde yaşıyorlar.
Just as the scorpion strikes its armoured body is crushed in two.
Bizim yapamayacağımız şekilde, istedikleri gibi yaşıyorlar.
They live the life they want to live... Which we don't really do at home.
Beni Bay Holmes'a gönderen aile dostlarım bu mahallede yaşıyorlar ve onların yanında güvende olacağımıza dair eminim.
Wait. My dear family friend, the one who sent me to Mr. Holmes lives right in this neighborhood. I'm sure I'd be safe there.
Onlar orada yaşıyorlar.
That's where they live. I'm not fine.
Hayır, ayrı yaşıyorlar.
Um, no. No, just separated.
Burada, Jotunheimen'de yaşıyorlar.
They live here in Jotunheimen.
Bütün vücudum şimdi öyle hissediyor ve bu Cristina dünyanın en sert içkisini yaptı diye değil çünkü benim tanıdığım en arzulu çift ayrıldı ve ayrı kıtalarda yaşıyorlar ve ben hâlâ annesiyle yaşayan adamlarla çıkıyorum.
That's how my whole body feels, and not just'cause Cristina makes the world's strongest drink, but because my aspirational couple has broken up, and they're living on two separate continents, and'cause I'm dating men who still live with their mother.
2 teker çekişli arabalar güç azaltacak bu özel köşede sorun yaşıyorlar ama Superleggera'da böyle olmuyor, düzlükte 225'e ulaşırken bile.
2-wheel-drive cars have a problem in this particular corner to get the power down... not the Superleggera, as it races up to 140 miles an hour on the straightaway.
Oklahoma, Tulsa'nın hemen dışında yaşıyorlar.
They live just outside of Tulsa, Oklahoma.
Vermek için yaşıyorlar.
They live to give.
Hâlâ yaşıyorlar. Endişelenme.
Still alive.
Marshall'la Lily çok anlamlı bir şey yaşıyorlar.
Huh. Marshall and Lily are doing something meaningful.
Belki de denizde, bir hapishanede yaşıyorlar.
Maybe it's in seaworld, which is like their prison.
Herşeyi kabul edecek kadar çok mu yaşıyorlar?
Do they live so long they just become accepting?
Yerlerinden oldular bütün aile bir arada yaşıyorlar.
Having been displaced, they're crammed together with their family.
Gemma Adams'ın katilini arayan dedektifler,... şu sıralar ikinci bir cesedi teşhis etmeye çalışıyorlar,... bugün erken saatlerde bulunan cesedin 19 yaşındaki Tania Nicol'e ait olma ihtimali bulunuyor.
'Detectives hunting the killer of Gemma Adams'are now trying to establish whethera second body, found earlier today is that of 19-year-old Tania Nicol.
Yasadışı madenlerde yaşı senden büyük olmayan çocuklar tarafından çıkartılıyorlar.
They are dug up from illegal mines by slave labor ; children no older than you.
400 milyon yıldan uzun süredir yaşıyorlar.
They survived more That 400 million years.
Dua et ki, yaşın henüz 18 değil ve seni mahkemeye çıkarmıyorlar.
You're just shy of 18 years old, so there's a great chance they're bumping you to adult court.
Yalnızca bir yıl kadar yaşıyorlar.
The plenty of cratures in the East African plain, make it their business to be invisible in plain sight.
Senin yaşındaki insanlar lise eğitimi alıyorlar.
People your age attend high schools.
Bu kadınlarla ilişki yaşıyorsun ve sonunda hep kalbini kırıyorlar.
You hook up with these women, And they always end up breaking your heart.
Madem bir yaş küçültmeyi seviyorlar neden yaş hesabını Avrupa'daki gibi hesaplamıyorlar.
If they love looking younger so much, let's count our age the exact way, like they do in European Union.
Göbekli Tepe denen sahada... 13 yıl boyunca, bir Alman arkeoloji takımı kılı kırk yararak bir tepeyi kazıyorlar ve gidebildikleri kadar derinde karbon yaş hesabı yapıyorlar.
For 13 years, a German archeology team has been meticulously going into a hill, and they have been doing carbon dating as deep as they go.