Çığlık перевод на английский
6,133 параллельный перевод
Avazın çıktığınca çığlık atıyordun.
You're screaming at the top of your lungs.
Çığlık atacağın zaman Ağzına bir deri parçası verebilirim.
I can give you a bit of leather to bite on when you need to scream.
Kırkayaklara, dişten kafalı, çığlık atan kanayan gözler ayakları ve parmakları gibi şeylere sahibiz.
We've got millipedes, toothheads, screaming torsos your bleeding eyes with finger-legs.
Her zaman günahkarlar acı içinde kıvranmalı. Çığlıklar yer değirmenine üflemeli. ... daha çok çığlık.
Every time the sinner screams in pain, the scream blows this windmill, which pumps even more piranhas into his aquarium underwear, causing more screaming.
Tanrı şahidim olsun ki bir parmağını daha bana sürersen ev yıkılana kadar çığlık atarım!
If you put another finger on me, I will scream this fucking house down, I swear to God!
Çığlık mı atsak?
Scream?
Çığlık atarken.
Screaming.
Geçen hafta kazara sana gülümsedim ve sen de lazer kalemini gözüme tutup, sapık var! diye çığlık atmıştın.
I accidentally smiled at you last week and you shined a laser pointer into my eye and screamed "perv."
Eğer çığlık atarsam... Bana bir tokat at ve savaşın bittiğini söyle.
If I start to scream... just slap me and tell me the war's over.
Çığlık atmaya başladım.
I started screaming.
Çığlık attığını duydum ama onu bir daha görmedim.
I heard him screaming, but I never saw him again.
Bağırıyorlar, çığlık atıyorlar.
Like yelling and screaming.
Çığlık attım. Bana bakmak için döndü, O'nun yüzünü gördü.
I cried out, she turned to look at me, she saw the face of...
Bir çığlık duyduğunu söyledi. Dr. Slocombe'u Porsche'uyla epey hızlı giderken görmüş.
She said she heard a scream, saw Dr. Slocombe drive off pretty fast in his Porsche.
Ve siz Rexford'a yatmayı kabul ettiğinizde, onun kaçırıldığı ve bunu kim yaptıysa peşinden sizin için geleceği konusunda çığlık çığlığa bağırmıştınız.
AND WHEN YOU WERE FIRST ADMITTED TO REXFORD, YOU SCREAMED ABOUT HER BEING KIDNAPPED, THAT WHOEVER DID IT WAS COMING AFTER YOU NEXT.
Tüm tepe boyunca çığlık attığını duyduk. Tam bir homosun valla.
Heard you screaming all the way from the top, you big homo.
çığlık atan hayranlar ve para kısmı hariç.
without the screaming fans or the money.
Çığlık atıyordu, bağırıyordu...
He was screaming, he was yelling...
Neden çığlık atıyoruz?
Why are we screaming?
- Çığlık atarsam?
If I scream...
Çığlık sesi duydum, üst katta olmalı.
I heard those screams, she's up here.
- Söyle yoksa çığlık atarım!
Say it, or I'll scream!
Bir kez daha "Seni korumak için yaptım." dersem çığlık atacaksın, değil mi?
If I say, "I did it to protect you," one more time, you're gonna scream, right?
- Hayır. Çığlık çığlığa uyandı.
- He woke up screaming.
- Peki, Jared Bankowski'yi idam ederlerken acı içinde çığlık atmaya başlasa, biz de otopsi talep etsek otopside karşımıza bileşimin Gıda ve İlaç Dairesi kurallarına uymadığı ortaya çıksa ve biz de Thompson İlaç'a bununla ilgili dava açsak o zaman ilacın içinde ne olduğunu söyleyebilecek misiniz?
So when they execute Jared Bankowski and he screams out in pain and we autopsy the body and find out the compound did not meet FDA requirements and bring a lawsuit against Thompson Pharmaceuticals, will you be able to tell the courts then what it is?
Bütün hayvanlar çığlık atabilir.
All animals can scream.
- "Karanlıkta Bir Çığlık."
"A Cry in the Dark." Yes!
Yumurta çığlık atmaya başladı.
The egg started screaming.
Hiçbir ad yok çağrılan, sadece bir çığlık Periler soyarken beni.
No names, then, just a cry As the busybody nymphs stripped me
Daireler çizerek çığlık çığlıpa.. biri onu bulana kadar koşuşturdu!
She was just walking around in a circle screaming until someone found her!
O gün odasına adım attığımda çığlık attım, yüksek sesle. Çünkü Arthur kapının arkasında duruyordu.
This one day, I walked into his office when I just screamed, real loud,'cause Arthur was standing there behind the door.
- Yoksa çığlık atarım.
- Or I'll rip it out myself.
Çünkü çok komik çığlık atıyorsun.
Cause your scream is hilarious.
Biliyordum! Yağmura tek bir zayıflık sunarsan pisliklerin ölüm çığlıklarını hiç duymazsın.
Now... it's my turn.
Bir grup sarhoş, çirkin ve çığlık çığlığa taraftarla gecemi geçirmek yerine sevdiğim adamla birlikte kanepeye kıvrılmak daha güzel olmaz mı?
Oh, come on, why would I want to spend my night with a bunch of drunk, obnoxious, screaming fans when I could be curled up on the couch... with the man I love?
Bu o. Onu Shelby ile içeri girerken gördüm, ve sonra çığlık seslerini duydum. Bu...
That's him.
- Çığlık.
- The screaming?
Bunların hepsi orta yaş bunalımının çığlıkları eli kulağında bir boşanma, ve sevimli Wren'in kızaran yüzü bu rezil hikayenin geri kalanını anlatıyor.
Everything screams mid-life crisis, Impending divorce, and sweet wren's charming blush Tells us the rest of the sordid tale.
Korkuyla karışık, küçük bir çığlıkla- -
She gave a little scream, half of fright... "
Bu da benim "Mübaşirim küçük bir kız gibi çığlık atıyor" yüz ifadem.
- This is my "bailiff screams like a little girl" face.
Çığlık atıyordun.
You were screaming.
Çığlık atıyor ve ayaklarını yere vuruyordun.
Screaming and pounding my feet on the floor.
Lila bağırıyordu. Yardım için. Çığlık atıyor, tırmıklıyordu onu.
Lila was shouting... for help, screaming, scratching at him.
Çığlık Atan Şeftali'yi deneyebilirsiniz. Hayır.
You could try the, uh, Screaming Peach.
Üç güçlü kaslı araba ile Florida'da çığlık atıyorduk. Aramızdan hangi ikimizin diğerini alt edebileceğini görmek ve bir kalkış yarışında kozlarımızı paylaşmak için yarışıyorduk.
We were screaming across Florida in three mighty muscle cars, competing to see which two of us can outgun the other and face off in a drag race.
Çığlık atıyor.
It's screaming.
Neden çığlık atıyor?
Why is it screaming?
Yumurta çığlık atmayı kesti.
The egg stopped screaming.
Bir şey olursa çığlık atma, sadece kaç.
If something happens, don't scream. Just run.
Başkaları kafayı yer, çığlık çığlığa kalır.
Others scream and freak out.
Çığlık atıyorum.
♪ Ultraviolence ♪ I am screaming.