Şan перевод на английский
367,483 параллельный перевод
Seni yeniden göreve getirmeye çalışan geçici başkanım.
I think I am a temporary president trying to get you back in office.
Ulusal Güvenlik'te çalışan bir veli terör tehdidi olduğunu düşünüyor.
One of them works at the NSA and he thinks there's a terror threat, so...
Sadece 30'unu görmeye çalışan 20'li yaşlarında bir kadın görüyorum.
But all I see here is a woman in her 20s, trying to get to 30.
Orta Doğu'ya karışan hiç kimse kârlı çıkmadı.
No one who ever got tangled up in the Middle East came out ahead.
Böylece bizim için çalışan herkesin bilgisayar ve telefonlarını dinleyebiliriz.
It enables us to look and listen in on every computer and every cell phone of everyone working for us.
Belki otelde kalan ya da çalışan biri almıştır.
Maybe someone staying at the hotel or working there took it.
Aidan Macallan, Ulusal Güvenlik çalışanıydı, yani hayır, Başkan onun amacından haberdar değildi.
Aidan Macallan was an NSA employee, so, no, the president had no idea what he was up to.
Telefonunla gizlice kaçmalar, temiz saçlar üstüne tek yakışan sütyenin.
No. Sneaking off with your phone, the clean hair, your one bra that fits properly... spill.
Evini bir çamur kaymasında kaybeden okul çalışanı Bayan Martin için para topluyorduk.
We were raising money for Mrs. Martin in the attendance office who lost her house in a mudslide.
Geçmiş hayatındaki ağabeyi olan kişi ; bir goblin hoşlandığı adam ; bir ölüm meleği yarı zamanlı çalışanı ise hayaletleri görüyor.
Her brother from her previous life is a goblin, the man she likes is a grim reaper, and her part-timer sees ghosts.
Ve o kadar eminim ki şu anda konuştuğumuz sırada dışarıda aşı üretmeye çalışan bilim insanlarıyla dolu sığınak kaynıyordur.
And I bet you there are lots of other bunkers out there just filled with scientists working on a vaccine as we speak.
- Sanırım.
- I think so.
Sen kim olduğunu sanıyorsun?
Who do you think you are?
Kritik bir yol ayrımında olmadığımızı sanıyorsan yanılıyorsun.
And if you don't think that we're at a critical juncture in the road, you are pathetically mistaken.
Sürekli beni tanıdığını sanıyorsun ama hep de yanılıyorsun.
You know, you keep deciding who I am and you keep reading me wrong.
Ahmedi'yi kısa süre önce kaybettik ve artık Şam'da olmadığını sanıyoruz.
We lost Ahmadi a short time ago and believe he is no longer in Damascus.
Ahmed el Ahmedi hâlâ bir tehdit sanırım.
I understand Ahmed Al Ahmadi is still a threat?
Ne yapalım, bu şerefe bir sonraki başkanın nail olacağını sanıyorum, artık her kim olursa.
Well... I believe that the opportunity will present itself to the next president, whomever he may be.
LeAnn Harvey'nin bana söylemeyeceğini mi sanıyordun?
Did you think LeAnn Harvey wouldn't tell me?
- Birlikte uyumlu çalıştığımızı sanıyordum.
I thought we were working well together.
Sen kendini ne sanıyorsun be?
Who the fuck do you think you are?
Başkan Walker, Heather Dunbar'ın raporunda belirtildiğine göre, sanıyoruz ki...
President Walker, it's been established in Heather Dunbar's special prosecutor's report that we have reason to...
Sanırım Underwood hükûmetinde haber sızdıran biri var.
I think there's a leak. In the Underwood Administration.
Bir insanı yıllardır tanıdığını sanıyorsun.
You know people. You know them for years.
Cidden bilmediğimi mi sanıyordun?
You really think that I didn't know, Doug?
Sizi daha yakın sanıyordum.
I thought you were closer than that.
Güvence sanıyorsun ama değil.
You think it's some kind of insurance, but it's not.
Bir şeyi silebileceğini sanıyorsun.
You know, you think you can erase something.
Ne kadar duygusuz sanıyorsun beni sen?
How cold do you think I am?
Bu bayağı ve abartılı intikam monoloğunun bana hedef şaşırtacağını sanıyorsan fena hâlde yanılıyorsun.
If you think your little over-the-top revenge monologue is gonna throw me off your scent, then you are sorely mistaken.
- Tamamdır, bitti sanırım.
- Okay, well, I think that's it.
Kafamın, Ponderosa akçaağacından daha kalın olduğunu sanıyor herhâlde.
She must think I'm denser than a Ponderosa maple.
Ben hassas ve ayrıcalıklı bir kadınım ve bunun beni rahatsız ettiğini sanırdım.
I am soft, privileged lady, and I thought that bothered me.
Böyle bir şeye aslında kanmamam gerekse de iki yetişkin adam bana eşek şakası yapmak için birlik olacak da değiller sanırım.
- Show me proof. I'm pathetic myself to be swayed by this, but I thought two grown-ups wouldn't team up just to tease me.
Geçmiş yaşam denen şeyi fasa fiso sanıyordum.
I didn't care much about previous lives.
Hoş şeyler daha geç geliyor sanırım, senin gibi aynı.
Good things must come late. Like you.
Mezuniyetini tebrik etmeye gelmişsiniz sanırım. Bu bahaneydi sadece.
You must be here to celebrate her graduation.
O çatının altındakilerin hepsi inanılmaz laflar eden güvenilmez kişiler sanırım.
You, people, must have the tendency to say unbelievable stories... and must be unreliable people.
Yüzünün hâline bakılırsa netice iyi olmamış sanırım. Sizi baş başa da bırakmıştık.
Judging by the look on your face, I guess it didn't go well.
- Evdedir sanırım.
He'll be at home, I think.
Nereye gittiğimi sanıyorsun?
How do you know where I will go?
Fakat ardına bakıp durman yüzünden benim ellerimde öleceksin sanırım.
You kept looking behind... and now you will die by my hands.
Kapıcı beni çöp sanınca yük asansörüne bindim.
Eh, I took the freight elevator'cause the doorman thought I was garbage.
- Bahşiş dâhil sanıyordum!
I thought the tip was included!
Sanırım gerçek din, mükemmel olmadığımızın farkına varmak ve daha iyi olmaya çalışmak demek.
So... I guess real religion is about knowing we're not perfect - but trying to be better.
- Sanırım.
I think so.
Sandığımdan daha çok ortak yönümüz var sanırım.
I guess we're more alike than I thought.
Tatlım, bunu konuştuğumuzu sanıyordum.
Oh, honey, I thought we talked about that.
Bu güzel ama sanırım insanları rahatsız ediyoruz.
This is nice, but I think, uh, we're making people uncomfortable.
Şarkı söylemesini nasıl durdurdum sanıyorsun?
How do you think I got him to stop singing?
Manzara güzel Demir Adam fakat buraya bunun için gelmediğimizi sanıyorum.
Nice view, Iron Man, but I'm guessing that's not why we're here.
santo 20
santos 46
sana aşığım 57
sandro 26
sana ne 162
sancho 46
şanslı 131
sanjay 30
saniye 17
sana ihtiyacım var 442
santos 46
sana aşığım 57
sandro 26
sana ne 162
sancho 46
şanslı 131
sanjay 30
saniye 17
sana ihtiyacım var 442
sanmıyorum 1596
santa barbara 27
santa monica 22
sanderson 39
santini 16
şanslısın 256
sanatçı 27
sana bir şey sorabilir miyim 124
sana söz veriyorum 235
sana birşey sorabilir miyim 28
santa barbara 27
santa monica 22
sanderson 39
santini 16
şanslısın 256
sanatçı 27
sana bir şey sorabilir miyim 124
sana söz veriyorum 235
sana birşey sorabilir miyim 28