Amacımız перевод на испанский
2,249 параллельный перевод
Tamam, buradaki tek amacımız biraz açılmanı sağlamak o yüzden anne rolünü sen oyna Bay Spock rolüne hayatını ben vereyim.
Bien, la razón de esto es que te sueltes un poco, así que creo que tú harás el papel de tu madre, y yo le daré vida al Sr. Spock.
Bakın, amacımız sizi mahrum etmek değil.
Mire, no queremos meter mano a su bolsillo.
Buradaki amacımız gayet basit.
Nuestro propósito aquí es simple.
Bence amacımızın olmadığını düşünmemiz sadece hissiyat meselesi.
Creo que podemos sentirnos de esa manera. Que no tenemos un propósito. Pero lo tenemos.
Siz ikinizden Indianapolis'e gidip amacımızı ifade etmenizi istiyorum.
Así que, me gustaría que ustedes dos vayan a Indianapolis y expongan nuestro caso.
- Amacımız o.
- Esa es la idea.
Sonunda dans hareketlerimi pratikte uygulayabileceğim. Tamamdır, bu geceki amacımız basit.
Finalmente puedo poner en practica mis movimientos de baile.
Sadece ikimiz görevli olduğumuza göre sanıyorum ki amacımız hırsızı durdurmak değil.
Dado que solo estamos los dos, asumo que no estamos aquí para detener al ladrón.
Amacımız almak olsa da Eve, iki gündür onu kırmaya çalışıyor.
Bueno, devolvértelo es el objetivo, pero Eve ha estado craqueándo ese servidor durante dos días.
Unutmayın, ilk amacımız eğlenmek!
Muy bien, amigos, recuerden... ¡ Lo más importante es divertirse!
İster inan, ister inanma, Gelme amacımız samimi.
Lo creas o no, venimos con la mejor intención.
Amacımız, Claypool'un ofisine girebilmek. Bunu nasıl yapacağımı söylüyorum işte.
Te estoy diciendo cómo conseguirlo.
Bu geziye çıkmaktaki amacımız teknolojiden uzaklaşmak değil mi?
Y, venga, la idea principal de este viaje es olvidarnos de toda...
Amacımız cadıyı öldürüp öyle ya da böyle bu olayı bitirmek.
Nuestro objetivo es matar a la bruja y terminar con esto de una forma u otra.
Amacımız manyetik güçten sınırsız bir enerji elde etmekti.
Es una forma de crear energía eléctrica ilimitada usando campos magnéticos.
Bildin, ve amacımız da epik dünya hakimiyeti.
Así es, y nuestra meta es el dominio del mundo.
Asıl önemli olan, buraya geliş amacımız.
Todo lo que importa es lo que vinimos a hacer.
Gerçek amacımız hakkında Kızıl Grup ya da Yağmacıları uyarırsa bu kadar hazırlanmış ve acı çekmiş bir nesil bir hiç için çabalamış olacak.
Si advierte a la Red Faction o a los Marauders de nuestras intenciones una generación de planificación y sufrimiento habrán... habrán sido por nada.
Malum bizim amacımız herkesin hayatta kalmasını sağlamak.
Intentamos mantenerlos vivos. ¿ Mondo?
Bütün amacımız da bu zaten.
De eso se trata todo esto.
Daha büyük bir amacımız olduğunu bilerek yapacağız.
Lo hacemos sabiendo que tenemos un mayor propósito.
- Asıl amacımız burayı yeryüzünden silmek olmalı.
¿ Desviarnos? Todo este sitio debería ser bombardeado.
Amacımız pek tabii, Küba halkını komünist boyunduruğundan kurtarmaktı.
Nuestra intención fue, por supuesto, ayudar al pueblo cubano para liberarlos del yugo comunista.
Sen hayata uyum sağlamamız gerektiğini söyledin, bir amacımızın olması gerektiğini.
Usted ha hablado acerca de sincronicidad y dijo que tenía que encontrar un destino.
Amacımız nedir, anlamadım?
¿ Por qué estamos haciendo esto?
Öyleyse amacımız nedir?
¿ Cuál es nuestro propósito?
Amacımız askerlerimizi çekmek ve Afganları yönetime geçirmek.
Nuestro objetivo es convencer al parlamento para que apruebe la retirada del ejército danés. Queremos devolver el mando a los afganos.
İkinci amacımız ise diğer tarafla bir anlaşma yapıp yapmadıklarını saptamak.
¡ Es segura! Nuestro objetivo secundario sería determinar si ya hicieron o no el trato con el otro lado.
Amacımız dokuzuncu sembolu....... araştırmaktı. Siz de tam bunu yaptınız.
Nuestro objetivo era investigar la dirección del noveno símbolo, y ya habéis hecho eso.
Tek amacımız iyilik yapmaktı.
Pensábamos que estabamos haciendo algo bueno.
Çünkü bizim amacımız organizasyonun olaysız geçmesini sağlamak.
Porque mi trabajo de equipo es asegurarme de que este evento vaya sobre ruedas.
Oy birliği amacımız olsaydı, doğru olurdu.
Si unanimidad fuera nuestra meta, sí.
Sizin de bildiğiniz gibi, Mr. Donovan, bu eleme sürecinde ki amacımız Eureka için en iyinin iyisini bulmak.
Como ud sabe, Sr Donovan, nuestra meta para el proceso de selección Ha sido encontrar lo mejor de lo mejor de Eureka.
- Amacımız bu.
- Ése es el objetivo.
Bizim amacımız, ilginç olduğunu düşündüğümüz, eğlenceli olabilecek ve bir kapsamı temsil eden ürünleri koymaya çalışmak.
y cómo posicionarían... - Nuestro objetivo es tratar de colocar algo... Productos que nos parezcan interesantes, que puedan ser divertidos, y que representen una extensión...
Amacımız, çocuğu kadından ayırmak. Çocuğa zarar vermesini istemeyiz.
La clave es alejar a Lilah de su hijo, así no tenga posibilidad de dispararle también.
Amacımız da oydu zaten.
Pues... así se planeaba que fuese...
Hayır, çocukları hapse göndermek gibi bir amacımız yok.
No solemos dedicarnos a mandar chicos a la cárcel.
Hani amacımız Case'i hapse sokmamaktı?
Pensé que la idea era mantener a case fuera de la cárcel.
Dinleyin, tek bir amacımız var
Escuchen todo el mundo, este laboratorio tiene un solo propósito.
Emma, düşünmüştüm ki tüm bu yazı işlerini yapmanın amacı..... Kızıl olmam tüm hayatım boyunca başıma bela oldu.
Vaya, Emma, creía que el propósito de que hicieras esto era escribir "ser pelirroja me ha afectado toda mi vida".
Ağzı sıkılığınızı anlıyorum Dr. Cooper saygı da duyuyorum ama zaman zaman araştırmalarımıza para bulmak amacıyla birkaç el sıkıp, biraz yalakalık yapmamız gerekiyor.
Entiendo su reticencia, Dr. Cooper, y simpatizo con ella, pero aquí están los hechos, a veces, tenemos que estrechar unas cuantas manos y besar algunos traseros para reunir dinero para nuestra investigación.
Amacımız için bir araç, hepsi bu.
Ella es un medio para un fin, eso es todo.
Asıl amaç, zamanımızın tükeniyor oluşu.
El tema es que se nos está acabando el tiempo.
Halkımızı korumaktan daha yüce bir amaç olamaz.
Proteger a nuestro pueblo es lo más elevado.
Venice'te güzel bir yaz günüydü. Gezilerimiz, eski tutkularımızı canlandırma amacını daha yitirmemişti.
Un bello verano en Venecia antes de viajar y renunciar a revivir una gran pasión.
Biz inancımızı zararsızca icra etmek amacındayız.
Nos habíamos reunido pacíficamente para practicar nuestra religión.
Beth, şu anda söyleyeceğim sana anlamsız gelebilir ama yaşadığım şeyler karanlık biz dönem, yalnızlık ve kimsesizlik hissi ve bir amacımın olup olmadığı merakı...
Beth, puede que lo que voy a decir no tenga sentido para ti, pero... He pasado por... una etapa oscura...
Hayatımız boyunca gördüğümüz tüm gelişme, insanlar mağaralarını terketmeden benim ırkımın başardıklarını yeniden yaratmak amacıyla yapılmış acınası denemeden başka bir şey değil.
Cada avance que hemos visto en nuestras vidas, no es nada más que un patético intento de recrear lo que mi raza logró antes siquiera que los humanos dejaran las cuevas.
Sadece aynı amaç için çalıştığımızı umuyorum.
Sólo espero que la meta sea...
Anladığımız kadarıyla sadece görevi yöneten adam gerçek amacı biliyordu.
Tan pronto como la reconstruimos, solo los hombres que organizaban la misión sabían cual era su propósito real.