Ası перевод на испанский
100,518 параллельный перевод
Kafamın üzerinde asılı duran bir kılıçla yaşayamam.
No puedo vivir con esta espada sobre mi cabeza.
Okulu asıyor musun?
¿ Estuviste faltando a clases?
Asıl senin neyin var?
¿ Qué es lo que te pasa a ti?
Hayır, asıl sen kaçırıyorsun.
No, tú te estás yendo de tema.
- Neden asık?
Ese ceño fruncido.
Ama asıl büyüler burada yazmıyor.
Pero no están los hechizos.
Doğru ama asıl büyü burada yazmıyor.
Sí, pero de hecho el hechizo no está ahí.
Asıl plan, Malezyalıları yanlışlıkla konferans görüşmesine almak.
El verdadero plan es agregar a los "malayos" a la llamada sin querer.
Bunu ben istemedim. Yüzümün bir devrimci gibi bütün bloğa asılmış olmasını.
Yo nunca pedí esto, que mi cara se muestre por toda el área como si fuera un revolucionario.
Tamam, asıl meseleye gelelim.
Bien, volvamos a lo que importa de verdad.
Temel eğitimler esnasında esintim Keskin nişancı okulu için seçilip, çünkü benim 20 / 10 görme, Ve ben esneme yaptım.
Fui a formación básica, seleccionado para la escuela de francotiradores porque tengo visión 20 / 10, y era un as en puntería.
Ve kendi banyomu istiyorum, bu yüzden bakmak zorunda değilim Duşta eşimin bokuna asılı duruyordu.
Y yo quiero mi propio cuarto de baño para no tener que mirar la mierda de mi esposa flotando en la poceta.
Hastane kapsamlı bir soruşturma yürüttü. Ve onun iddalarının asılsız olduğu anlaşıldı.
El hospital llevó a cabo una investigación exhaustiva y encontró que estaba equivocada en sus reclamaciones.
Asıl konu, onun hiç ziyaretçisi yoksa.. .. onun nasıl çiçekleri olabilir?
Mi punto es, ¿ cómo podría haber recibido flores si no tuvo visitantes?
Asılmış.
Fue ahorcada. Agnes.
Agnes. Sınanmış ve asılmış.
Juzgada y ahorcada.
Asıl soru yoksa, hiç de değil,
En absoluto, a no ser que la pregunta real sea :
Asıl soru da bu işte değil mi?
Esa es la pregunta, ¿ no?
Hangi manavı patlatacağın asıl önemli soru.
La pregunta es, de que tienda tenes pensado robar?
Bana gelme sebebin, belki de asıl mesleğinin öğretmenlik olmasıdır diye düşündüm.
Pense que quizas la razon por la que viniste en este momento era porque la enseñanza es tu vocacion.
Asıl istediğinin bu olmadığını mı söylüyorsun?
Me estas diciendo que que eso no es lo que querias?
Sadece aşırı tepki verme eğiliminde.
Que tendía a exagerar.
Düşündüm ki birine aşık olduğun zaman bunlar olur.
Pensé esto es lo que pasa cuando te enamoras de alguien.
e aşık ama, başından beri karısı vardı, şu çılgın kadın çatı katında saklanan.
Rochester está enamorado de Jane, pero en todo momento tiene a su esposa, la loca oculta en el ático.
Hâlâ ona aşık mısın?
¿ Sigues enamorada de él?
En kötü özelliklerinin takıntı, can sıkıcı saflık, ve aşırı duygusallık olduğu konusunda hemfikir misin? Hayır değilim.
¿ Dirías que tus peores cualidades son tu aferramiento, tu ingenuidad y ser demasiado sentimental?
Çünkü sizin gibi aşıklar sayesinde biz bunu mümkün kılabildik.
Porque es gracias a compañeros biogenéticos como tú que nuestro trabajo es posible.
Bunlara kulak asma, tamam mı? Hala ona aşıklar.
No los escuches, siguen obsesionados con ella.
Aşık olmak ve itaat etmek için yaratıldınız! Amacınız bu!
¡ Nacieron para amar y obedecer, ese es su propósito!
Prenses Elizabeth, Richard'a aşıktı fakat yeni Kral 7.
EN LA BATALLA DE BOSWORTH LA PRINCESA ELIZABETH ESTABA ENAMORADA DE ÉL PERO PROMETIDA AL NUEVO REY TUDOR ENRIQUE VII
İngiltere Kralına aşık olacak kadar kuvvetli bir duyum vardı...
Yo tuve la sensatez de enamorarme del Rey de Inglaterra.
Olaylara aşırı tepki verdim.
Creo que exageré ante la situación.
Kepazeliğin aşırıya kaçtığı bir dönemde muhteşem bir şekilde aşırıya kaçan partilerim dillere destandı.
En una época de excesos vergonzosos, mis fiestas eran legendarias por sus magníficos excesos.
Aşırılık gözümü bürüyünce, önüme bir perde çekildi.
Mis ojos estaban nublados por las cataratas del exceso.
Aşırı keyifli.
Súper alegría.
Aşırı yemek yedik!
¡ Comeremos en exceso!
- Asıl mesele gerginliği azaltmak.
El problema en cuestión es disminuir la intensidad.
Ona düzenli olarak aşı yaparak onu hayatta tuttu.
Le dio inyecciones frecuentes. La mantuvo viva.
Aşık olduğunuz gün, aşkın bittiği gün.
El día que te enamoras, el día que ese amor acaba.
- Benim planım kök sebebine ulaşmaktır. Aşırı şiddetinizden.
Mi plan es obtener la causa principal de su violencia excesiva.
- Cehennem biraz aşırı olabilir.
El infierno puede ser un poco extremo.
Bu sistem olmadan, kesinlikle Aşırı duyarlılığın sabit bir halde yaşamak.
Sin este sistema en acción, seguramente se estaría viviendo en un estado constante de hipersensibilidad.
Evet... öyle... Eğer hala ona aşıksan.
Sí, si estuviera todavía enamorado de ella.
Ona aşıktım.
Lo amaba.
Aşıklar ters dönmüş.
Oh, los Amantes Invertidos.
Selina Berger'e aşıktınız.
En cuanto la vi.
Aşırı yemek siparişinin yaşayan ölü hâli.
El equivalente a ordenar de más.
Belli ki kadının "aşırı bilgi" diye bir şeyden haberi yok.
Está claro que para ella nunca es demasiada información.
Eve'e aşığım.
Estoy enamorado de Eve.
Bulguları, zor canavar varlıklar olduğu, Ve kaydedilmiş diğer hesaplar aşırı olsa da... "
Sus descubrimientos detallan a seres elusivos y solitarios y aunque otras cuentas registradas son exiguas... ".
- Evet, bu çok açıklayacaktı. Çünkü tarihsel olarak tonlarca örnek var Aşırı güç ayrı olan şeylerin.
- Sí, eso explicaría mucho, porque históricamente hay toneladas de ejemplos de cosas con poder extremo siendo destruidas.
aşık 40
asıl 37
aşık oldum 71
aşığım 68
aşıklar 20
aşıksın 18
aşık mısın 23
aşık mı 19
aşırı 17
aşık çocuk 23
asıl 37
aşık oldum 71
aşığım 68
aşıklar 20
aşıksın 18
aşık mısın 23
aşık mı 19
aşırı 17
aşık çocuk 23
aşık mı oldun 18
asit 29
asın 21
asiler 20
asılın 21
asıl konu 16
asıl soru 52
asistanım 18
asıl soru şu 19
asıl mesele 24
asit 29
asın 21
asiler 20
asılın 21
asıl konu 16
asıl soru 52
asistanım 18
asıl soru şu 19
asıl mesele 24