Blanco перевод на испанский
23,516 параллельный перевод
Tek fark, şimdi Judy Pazarlamacı yerine, Bayan Gaye'sin ve kocanla bir test sürüşü yapmak istiyorsun.
Pero ahí, en vez de vendedora, eres la esposa del blanco y deseas probar un auto con tu marido.
Şimdi, gayeni test sürüşüne alıyorsun bayinin önüne bırakıp gün batımına gazlıyorsun. Tamam. Sorun var mı?
Llevas a tu blanco a dar una vuelta con el auto, después lo dejas en la puerta de la agencia, arrancas el auto y desapareces.
Gayemin ismi cidden Gaye olursa?
¿ Qué tal si el apellido del tipo resulta ser Blanco?
Neden Beyaz Gururu diye bir şey yok?
¿ Por qué no hay algo como el orgullo blanco?
Farklı beyaz tonları, kesinlikle.
- Diferentes tonos de blanco. - Cierto.
Çaktırdın. Um...
Diste en el blanco.
Altını veya arkasını vuracaksın.
Dispararás debajo o detrás del blanco.
Birdenbire her yer sınır olmuştu. Medeniyet haritadaki boşlukları doldurmaya başlamıştı. Hem de büyük bir hızla.
De repente la frontera estaba por todas partes y la civilización estaba ocupando los puntos en blanco del mapa con gran rapidez.
Beyaz adamı deli ediyor.
Vuelve loco al hombre blanco.
Önceden onurlu beyaz adamlar çiftliklerde iş aramak zorunda kalmazdı.
Recuerdo los días cuando ningún hombre blanco que se respetara solicitaría trabajo en una granja.
Beyaz adamla savaşmak zorundaysak ölebiliriz.
Y si debemos luchar con el hombre blanco, puede que muramos.
Farklı görüşlere rağmen bence en güvenilir yorum, beyaz Birleşik Devletler nöbetçisinin onu süngüleyerek öldürmesi.
Aquí el relato difiere, pero creo que la interpretación más creíble es que el centinela blanco de los EE.UU., lo apuñaló con la bayoneta y murió.
Beyaz adam bunu bize asla unutturmayacak.
Y el hombre blanco nunca nos dejará olvidarlo.
Tek bir beyaz avcının bir sezonda 5000 kadar buffalo öldürdüğü söylenir. Bu çok büyük bir sayıdır.
Cuenta la leyenda que un solo cazador blanco mató a unos 5.000 búfalos en una temporada, es una cifra enorme.
Beyaz adam kadınlarımızı ve çocuklarımızı öldürüyor.
El hombre blanco mata a nuestras mujeres, a nuestros niños...
Birleşik Devletlere vardıktan sonra Oturan Boğa ve binlerce kızılderili beyaz adamın istediği şekilde asimile olmaya zorlandılar.
A su llegada a los EE.UU., Toro Sentado, como miles de indios, es obligado a asimilar las costumbres del hombre blanco.
Rengi görmüyorsun, siyahla beyaza gitmek istiyorsun.
No ves a colores y luego quieres regresar a blanco y negro.
Uzun boylu, yakışıklı, dövmeleri olan biri.
Alto, apuesto, blanco con tatuajes.
Çok kolay bir hedefsin ve... Randall vahşileşebilir.
Eres un blanco muy fácil, y Randall se pone violento.
Beyaz aslan gibiyim!
¡ Soy un león blanco!
Çünkü sonra siz de hedef olurdunuz.
Porque si no, usted también sería un blanco.
Yani hala uluslararası bir komplonun hedefi olacak kadar önemli olduğumu düşünmüyorsanız.
A menos que siga pensando que soy insignificante como para ser blanco de una conspiración internacional.
Aman Tanrım. Popon çok beyaz.
- Tu trasero está muy blanco.
Yine de beyaz için yalvarmaya geldin.
Y sin embargo has venido aquí a rogar por lo blanco.
Beyazın formülü gücünü ve sağlığını tekrar kazanmana yardım edecek.
La fórmula para lo blanco te ayudará a recuperar tus fuerzas y resistencia.
Bana beyazı ver.
Dame lo blanco.
Beyazı ver bana.
Dame lo blanco.
En iyi biyokimyacım beyazın sırlarını ortaya çıkaramadı ama sen, bir şekilde bunun yolunu bulmuşsun.
Mis mejores bioquímicos fracasaron en resolver los secretos de lo blanco y aun así, tú encontraste una manera.
Daha fazla beyaz istiyorsan o saygıyı hak etmen gerekecek.
Si quieres más de lo blanco, tienes que ganarte ese respeto.
Yani, mikrodalgaların kendi taşıyıcı frekansları olduğu konusunda haklıysam bu beyaz gürültü yayarak Strigo'yi durdurmalı ve aralarındaki bütün iletişimi yok etmeli.
Si tengo razón sobre las frecuencias del microondas cortaremos las comunicaciones de los strigoi con ruido blanco.
Sana beyazın formülünü asla vermeyeceğim. Ama bir doz vereceğim.
Nunca te daré la fórmula para el blanco pero te daré una dosis.
Efendi sana beyazı verdi ki bu yüzden hâlâ hayattasın.
El maestro te dio lo blanco, Por lo cual aun siges vivo.
Beyaza dikkat edin.
Cuidado con el blanco. ¿ Vale?
Lütfen, Eichhorst beyaz'a ihtiyacım var.
Por favor, Eichhorst, preciso el blanco.
Efendi'nin beyazını istiyorsan dersini aldığını kanıtlamalısın.
Si quieres el blanco del Amo debes probar que aprendiste la lección.
Lumen da Beyaz da bende.
Tengo el Lumen y el blanco.
Hayır. Beyaz, savaşa devam edebilmem için hayatımı birkaç sene uzattı sadece.
El blanco va a extenderme la vida algunos años más permitiéndome seguir la lucha.
Senin gibi zengin züppeleri Spofford'ta tatlı niyetine yiyorlar.
Debes saber que los culos ricos como tú son un blanco, son carne fresca en Spofford.
O kadar hızlı suratın beyaza döndü ki Michael Jackson kıskanırdı seni.
Te pusiste blanco tan rápido, que Michael Jackson se habría puesto celoso.
Orada hedef olacak.
Donde será un blanco.
Sonra televizyona çıktın ve kısa beyaz elbiseni giyip tüm dünyaya yalan söyledin.
Por eso vas a ir a la TV con ese vestido blanco a mentirle a todo el mundo.
Sakın kısa beyaz elbiseni giymeyi unutma.
Recuerde, lleve su vestido blanco.
Ama beyaz ekmek ve şeker yersen, bu yani, çok yorgun hissetmene şaşmamalı.
- Pero si solo comes azúcar y pan blanco, es... Ya sabes... No es de extrañar que te sientas tan cansada.
- Hayat, bu veya bu üzerinedir. Evet-hayır, siyah-beyaz, sevgi-nefret zamanın başlangıcından ta bugüne dek.
La vida es lo uno o... sí-no, blanco-negro, amor-odio... desde el comienzo de los tiempos hasta hoy.
Bu öğleden sonra başkanın konvoyu hedef alınmıştı.
La comitiva de la Presidenta fue blanco de un ataque esta tarde.
Megan eskiden hep bir gün beyaz atlı bir şövalyenin gelip onu götüreceğini söylerdi de.
Megan siempre solía decir que un caballero en un caballo blanco iba a venir y llevársela algún día.
Çok tatlıymış. Bana hiç bahsetmedin ama beyaz atlı prens hayalleri kurduğunu bilmiyordum.
Creo que es algo tierno, nunca me dijiste nada de eso, pero no sabía que solías soñar con tener un héroe en un caballo blanco.
Yukarısı aşağı, siyah beyaz,... duygusal olarak seni içine çekmesine müsade etmemelisin, iyi şanslar.
Arriba es abajo. Blanco es negro, y no te dejes llevar sentimentalmente, y buena suerte.
Parası var gibi görünüyordu.
Dijo que necesitaba alguien para que hiciera algo cerca del aeropuerto. Dijo que necesitaba alguien para que hiciera algo cerca del aeropuerto. Un tipo blanco vino ayer ; parecía como si tuviera dinero.
Havaalanında bir şey yapacak elemana ihtiyacı varmış.
Un tipo blanco vino ayer ; parecía como si tuviera dinero.
Beyaz için.
Para el blanco.