Bıç перевод на испанский
10,746 параллельный перевод
Ortaya çıktı ki cinayet silahı Lucas Reem'in kemiklerinden yapılan tek bıçak değilmiş.
Resulta que el arma homicida no es el único cuchillo hecho con los huesos de Lucas Reem.
Kullanıcı adı ÇölGöğü60 ve geçen ay komple o bıçakları soruşturmuş.
Se hace llamar DesertSky60, y lleva desde el mes pasado preguntando por esos cuchillos.
Bir bıçağı kemiğe sokmak çıkarmaktan daha kolaydır.
Es más fácil clavarla en el hueso que sacarla.
Böyle güzel, biraz daha yavaş olsaydı, ama tekerlerinden bıçaklar çıkıyor olsa daha iyi olurdu.
Eso es bueno, pero sería mejor si fuera más lento, pero con cuchillas saliendo de las ruedas.
İçkiyi bırakınca hayat sıkıcı oluyor.
La vida pasa a ser muy aburrida cuando dejas de beber.
Diğeri tam burada.. "B" çıkışı.
La otra es esta, salida "B".
"B" çıkışı temiz.
Salida "B" despejada.
Yani niye aniden ortaya çıkıp da bunu annesinin bilgisayarında bıraksın?
¿ por qué aparecería de repente para dejar esta nota en el portátil de su madre?
Artık bıyığın çıkmayacak.
Fácil. Sí, oh, que ni siquiera va a crecer un bigote, muchacho.
B. cepacia virüsü tükürük yoluyla kistik fibrozisli bir hastadan diğerine geçtiğinde ölümcül durum ortaya çıkabilir.
Cuando el gusano de la cepa B se transmite a través de la saliva de un paciente con fibrosis quística a otro, es letal.
Beni bırakmasaydın çıkmak zorunda kalmazdım.
Bueno, no tendría que estarlo si no me hubieras dejado.
Cynthia ve ben yeni bir başlangıç yapmaya karar verdik geçmişi arkamızda bırakacağız.
Cynthia y yo decidimos... que necesitamos un nuevo comienzo... dejar atrás el pasado. Sin rencores.
Üniversiteye gitmek istiyorum. Not ortalamamı B'ye çıkardım.
Y quiero ir a la universidad y subí mis notas.
Tek başıma dışında bırakıldığım mutluluğun tadını çıkartmalarını seyrederek.
Sola. Viéndoles disfrutar la felicidad que a mí se me negó.
Bırak çıkayım!
¡ Déjame salir!
Anderson toplayıcıyı boş bıraktı.
Anderson ha dejado al receptor demasiado espacio.
Sence böyle biri her şeyi bırakıp Ortabatı'da kitap turuna çıkabilir mi?
¿ Suena como alguien a punto de dejarlo todo e ir en una gira de promocion del Medio Oeste?
Sen şu seks işine giderken adamın bebeğini bakıcılara bırakıyorsun.
Entregando a este pobre bebé a cualquier niñera cuando te vas a hacer tu trabajo sexual.
Sen şu seks işine giderken adamın bebeğini bakıcılara bırakıyorsun.
Entregando a su pobre bebé a cualquier niñera cuando te vas a hacer tu trabajo sexual.
Ama benim demek istediğim çok tatlı biri olduğu ve bana da çılgınlar gibi aşık olduğu. Belki de beni hâmile bırakabilir.
Pero mi punto es que el es muy dulce y el esta locamente enamorado de mi y, ya sabes, tal vez el seria alguien que dejarme embarazada.
Yani zürafa kıçı toplayan birini getirip Gil'le başbaşa bırakamazsınız.
Quiero decir, no se puede, ya sabes, hacer algo de bozo quien ha estado limpiando despues de jirafas y se adhieren a ellos alli con Gil.
İ.E.K.Ü.F. de nedir?
Bien, creo. ¿ Qué es "B.P.Y.C"?
Kurtlar ormanın derinliklerine çekildi. Ve avcı-toplayıcı bir iz bırakmadan kayboldu.
Los lobos se esconden en las profundidad del bosque y los cazadores-recolectores desaparecen sin dejar rastro.
Bırak Robert gözler önündeki zamanın tadını çıkartsın.
Deja que Robert tenga su momento de gloria.
Başlangıç olarak... Cassandra'yı rahat bırakabilirsin.
Para empezar, puedes dejar a Cassandra.
- Sentetik uyarıcıları bırakıyor musunuz?
- ¿ Deja los estimulantes?
Bırakalım da buhar çıkarsınlar.
Dejaremos que hierva un poco.
- Davranışlarının kalıbını çıkartmayı zorlaştırıyor.
- Hace que sea más difícil adivinar un patrón en su comportamiento.
Belki de kalıcı hasar bırakmadan önce Ethan'ın sinir sisteminin bunu reddetmesini sağlayabiliriz.
Tal vez podamos hacer que la red neural de Ethan lo rechace antes de que haga algún daño de verdad.
Miranda o arabaya binmeden iki saat önce bana bu mesajı bırakmıştı. Durup dururken yoldan çıkmalarından iki saat önce yani.
Miranda me dejó este mensaje dos horas antes de que se subieran a ese auto, dos horas antes de que se salieran del camino sin razón alguna.
Sayın Yargıç, eğer bunun peşini bırakırsak o zaman yetişkin bir adam bir çocuğa tokat atabilir diyeceğiz.
Bueno, Su Señoría, el Estado cree que si desestimamos el caso, estaremos diciendo que un adulto puede abofetear a un niño.
Ne güzel bir şehir yaratılabileceğine dair bana verdiğin o kitap bakıcılıktan dönüşte beni eve bıraktığın o zamanlar bana bakıp duruşun, konuşmaların, hepsinde bir şeyler vardı.
El libro que me diste sobre lo bonita que puede ser una ciudad y todas esas veces que me llevaste de vuelta a casa después del canguro, me seguías mirando y hablando, y allí había algo.
B... "Öfke problemim var ve cılız bir insanım, ve uykularında insanlara dadanırım."
B... "Tengo problemas de ira, y ahora soy un humano débil, y tengo que meterme con gente mientras duerme."
C... "A ve B'nin her ikisi de doğru."
C... "Ambas son correctas."
Yeni bir başlangıç istediğini sanmıştım. Çünkü burası tam da bıraktığmız yer.
Pensaba que querías empezar de nuevo porque, para tu información, esto es exactamente donde lo dejamos.
Çocuk koltuklarının kenarları arızalı üretildiğinde yemeğimize zehir katılmasına göz yumulduğunda petrol kuyularındaki güvenlik kapaklarının talihi şansa bırakıldığında Bay Schrader benzeri bir adam çıkıp firmalara, kurbanların sevenlerinin dava açmamaları ve cezai işlem başlatmamaları için....... ödemeleri gereken minimum ücreti hesaplar.
Cada vez que una compañía recorta gastos en una silla para niños del coche o permite que veneno penetre en nuestra comida o lanza el dado en una válvula de seguridad de una plataforma petrolífera, alguien como el Sr. Schrader calcula la mínima cantidad de dinero que pueden pagar a los seres queridos de las víctimas para evitar que demanden. O, Dios no lo quiera, que reclamen un proceso penal.
Kendime çıkış kapısı bırakmadım, haftalarca ihtiyaç duymadım da.
No deje un acceso a la puerta, ni lo necesité por semanas. Pero...
İkincisi, sıkça seks yaptığımız yer ya da üçüncü seçenek, en son seks yaptığımız yer.
B, el lugar donde hemos tenido sexo más a menudo... o C, el lugar donde hemos tenido sexo más recientemente.
A grubu güney tarafını, B grubu da çıkışı alacak.
El grupo A toma el lado sur, el B toma la entrada.
Kalıcı bir hasar bırakabilirler.
Puede causar un daño duradero.
Sonra Thorvin Hampton ortaya çıkıp, babamın üvey kardeşi olduğunu oraya atıp bunun derdini bana bıraktı.
Y entonces Thorvin Hampton se entromete, anuncia que es el hermanastro largo tiempo perdido de mi padre, y me deja para que haga frente a los daños.
Ceza alındı... kendi yargıcımız Hale ve sevgili karısı, arkalarında acılı bir çocuk bıraktılar, Anne.
Este azote ha tomado nuestro propio Magistrado Hale y su querida esposa, dejando atrás una apenada hija, Anne.
Basınç anahtarını serbest bıraktın mı - 10 saniye içinde bir yere atıp menzilden çıkmam gerekiyor. Teşekkür ederim.
Cuando sueltes el interruptor de presión, tienes... 10 segundos para tirarla y salir del rango.
Onu rahat bırak dedim, yoksa aramızda küçük bir problem çıkacak tatlım.
He dicho que la dejes en paz o sino tú y yo vamos a tener un pequeño problema, corazón.
Geçitten çıktıktan sonra sizi bırakmam gerekiyor.
Perdón, tienen que bajarse después del paso elevado.
O ses bir türlü aklımdan çıkmıyor. Ee seni nereye bırakayım?
Siempre intentas localizar la voz.
A ) Göl B ) Dere C ) Okyanus
A, lago, B, río, C, océano.
O yüzden boş oturmayı bırakıp... devriyeye çık Memur.
Así que deja de estar sentado como un vago meado... en el primer día del mes y ve a una patrulla, oficial.
- "A", burası gerçek Mars değil "B", ben dünyada mutluyum ama sen keyfini çıkar Castle.
"A", en realidad no es Marte, y "B", estoy contento aquí en la Tierra, pero diviértete, Castle.
İki işte çalışıyorum ve her şeyi bırakıp sizi hapisten çıkarmak zorundayım.
Estoy trabajando en dos empleos y tengo que dejar todo venir que la libertad bajo fianza de la cárcel?
Bırakın beni çıkayım!
¡ Dejadme salir de aquí!