Canlı mı перевод на испанский
3,748 параллельный перевод
Canlı mı bulmuşlar! ?
¿ Lo han encontrado vivo?
Canlı mı bulmuşlar!
¿ Lo encontraron con vida?
Canlı mı?
¿ Con vida?
Leopar canlı mıydı?
¿ El leopardo estaba vivo?
- Artie, o şey canlı mı?
- Artie, ¿ esa cosa está viva?
Canlı canlı mı yandılar?
¿ Los quemaron vivos?
- Bu canlı mı? - Hayır.
¿ Está en vivo?
- Canlı mı?
- ¿ Con vida?
Canlı canlı mı yapmak istiyorsun?
¿ Entonces quieres hacer una rueda de identificación en vivo?
Yüzlerce insan için yüzlerce okuma yaptım ve Dominique'den beri bu kadar canlı ve değişime böyle hazır bir ruh hissetmedim.
He hecho cientos de lecturas para cientos de personas y desde Dominique que no sentía un espíritu tan vibrante, tan listo para cambiar.
Ben kanlı canlı bir vudu bebeğiyim canım.
Soy una muñeca de vudú humana.
Canlımıydı?
¿ Estaba vivo?
Benim canlı çıktığım bir kazada ailem ve erkek arkadaşım öldü.
Mis padres y mi novio murieron en un accidente de coche que yo sobreviví.
Bu haftayı canlı çıkacağımızı bile bilmiyorum.
Ni siquiera sé si duraremos una semana.
Bütün canlılar sana bakar Tanrım. Onlara mevsiminde rızıklarını vermen için.
Todas las criatura recurren a ti, oh Señor, para darles su alimento en la temporada apropiada.
Ben sadece ekibime bir antrenman çalışmasında liderlik eden dost canlısı komşunuz Örümcek Adam'ım.
Vale, vale, es solo vuestro amistoso vecino Spiderman dirigiendo un entrenamiento de equipo.
Canlı yayın mıydı bu?
¿ Estaban en vivo?
Bir yabancıyı canlı ele geçirirseniz onu savaş alanında mı infaz ediyorsunuz?
¿ Si capturas a un forastero vivo, lo ejecutas en el campo de batalla?
Herife canlı ihtiyacım var.
¡ Lo necesito vivo!
Hadi Dean Gomersall'ın bize tanıtımını yapacağı SeaWorld'e canlı bağlanalım.
Vayamos en vivo a SeaWorld donde Dean Gomersall va a darnos un adelanto.
Arkadaş canlısıyım.
Soy un tipo muy simpático.
Lanet olsun 13 yıldır hiç olmadığım kadar kendimi canlı hissettirdi.
Pero, maldita sea, me hizo sentir más vivo de lo que me he sentido en 13 años.
- Çok dost canlısı bir hatırlatıcım var.
Recibo un amistoso recordatorio.
- Hey! Canlı olmam lazım, değil mi?
Me necesitan con vida, ¿ no?
Bu kutlu yolda ilk olmanın verdiği gururla bildirimizi açıklama ve dünyanın ilk "canlı meşalesi" olma onuruna erişmiş bulunmaktayım.
Tuve el honor de ser el primer seleccionado, por lo que gané el derecho de escribir las primeras cartas y ser la primera "antorcha humana".
Bizi buradan canlı bir şekilde çıkarmaya uğraşacağım Kevin.
Voy a tratar de sacarnos vivos de esta, Kevin.
Hey, şu anda elimizde kayıp bir çocuk var ve sen yalan söyledikçe onu canlı olarak bulma şansımız azalıyor.
Hey, tenemos un niño desaparecido, y cuanto más tiempo usted se acuesta, el menos probable es para recuperarla con vida.
Sonra ikinizide buradan canlı çıkartayım.
Los voy a dejar salir de aquí con vida.
Arkadaş canlısı mısın?
Oye. ¿ Eres amigable?
Bu canlıların keşfi, yeryüzündeki yaşam anlayışımızla ilgili fikirlerimizin değişmesinde bize bir ilham verdi.
Cada isla tiene su propia única comunidad
Ya da canlı canlı yakalım.
O quemarlo vivo.
Genellikle "dost canlısı komşunuz Örümcek Adam'dan" notunu yazar ve dağılırdım.
Usualmente sólo dejo la nota "De su amistoso vecino Spider Man" y me voy.
- Bry, seni tanıdığım bunca yıl sadece bir kere erken uyandın o da Kate ve William'ın kraliyet düğününü canlı izlemek içindi.
Bry, en todos estos años desde que nos conocemos, has madrugado solo una vez, y fue para ver en directo la boda de Kate y William.
İster bize yardım etmeyi kabul et, ister etme seni bu trenden canlı kurtaracağım.
No digas eso. Si decides ayudarnos o no, voy a sacarte de este tren con vida.
Ama şuna eminim.. ... adalet bakanına, 1957'de Rudolf Abel'in yakalanmasından beri canlı bir KGB ajanını yakalamaya hiç bu kadar yaklaşmadığımızı söyleyebilirsiniz.
Pero le puedo decir, y se lo puede decir al fiscal, que esto es lo más cerca que estaremos de un KGB ilegal en suelo americano desde que atrapamos a Rudolf Abel en el 57.
Peki girdiğimizde dışarı canlı olarak çıkacak mıyız?
¿ Una vez que entremos, saldremos vivos?
Ona canlı ihtiyacım var.
Sólo hazlo. Lo necesito vivo.
Oğlun ve seni buradan canlı çıkaracağım.
Me aseguraré de que tu hijo y tú salgáis de aquí con vida.
Ve Napolyon'u canlı yakalayıp Mumbai polis'ini gururlandırmamız lazım.
Y hemos de detener vivo a Napoleón para orgullo de la policía de Mumbai.
Steve, hala çocuk yapabilecek kadar canlı spermin var mı?
Steve, todavía puede tener hijos o tiene sus ovarios secos? Jesus.
Canlıyım, nefes alıyorum.
Soy un ser vivo, que respira, y es realmente...
Dikkatli olun, çocuğa canlı ihtiyacım var.
Con cuidado, necesito al chico vivo.
Canlı örneğinin hikayesi ile ilgili ulusal ve yerel basına yaptığımız tekrar eden girişimlere rağmen hiç kimse kalkıp bunu haber yapmamıştır.
Apesar de varios intentos de medios nacionales y locales de cubrir la historia del espécimen. Nadie publicó la noticia.
Şimdi bize herhalde başka her şarkımızdan daha fazla ödül kazandıran ama çok nadiren canlı çaldığımız bir şarkıyı çalmak istiyoruz.
Ahora nos gustaria hacer una cancion que es probable que nos gano mas premios que cualquier otro, pero uno que muy rara vez tocan en vivo.
Tek bildiğim, eğer orada ben olsaydım, Raylan oradan asla canlı çıkamazdı.
Lo único que sé es que si yo hubiera estado allí, nunca habría salido.
Seni canlı bırakırlar mı?
No te dejarán vivir.
IRIS Takım Lideri Jung'u aldıysa bazı planları için onu canlı tutmaları gerekir.
Si IRIS se llevó al líder Jeong... seguramente planean utilizarlo para algo.
Ben canlı kanıtım.
Soy la prueba viviente.
Bütün bu arkadaş canlısı görünüş, sanki ben hiç sorgulama yapmamışım gibi.
Toda la fachada amistosa, como que nunca he realizado un interrogatorio.
Canlı birine yardım etmen, ölü birine yardım etmenden daha uzun sürer dedi.
Dijo que te tomaría más tiempo ayudar a una persona viva que a una muerta.
- O ses tellerini canlı canlı dinlemek için heyecanlıyım.
Qué emoción poder escuchar esa voz en vivo y en directo.