Dız перевод на испанский
26,982 параллельный перевод
Ne de olsa siz tanıdığım en zeki insanlarsınız.
Al fin y al cabo, sois las personas más inteligentes que conozco.
Dış ayaklarınızın ilişkideki iki birey olduğunu hayal edin. Orta ayaklar ise çift olarak birlikteliğinizi temsil ediyor.
Imaginad que las piernas de fuera representan los dos individuos en una relación, mientras que la pierna del medio representa vuestra unión como pareja.
Bütün elektronik cihazlarınızı sizi dış dünyaya bağlayan her şeyi istiyorum. Telefonlarınızı, tabletlerinizi, fitness bileziklerinizi bile.
Quiero todos vuestros dispositivos electrónicos, cualquier cosa que os conecte con el mundo exterior... vuestros móviles, tablets, pulseras fitness.
Dışarıdaki büyük patlamayı duymadınız mı?
¿ No acaban de oír una gran explosión?
" Yahudi-Hıristiyan toplumunun dışındaki biri olarak aşırı uçta olma algısını göze alamayız. Hükumete, kiliseye ve medyaya bizi şeytana dönüştürmeleri....... yok etmeleri için hiçbir bahane veremeyiz.
" Como un foráneo en una sociedad judeocristiana, no debemos arriesgarnos a ser percibidos como extremistas y darle al gobierno, a la iglesia y a los medios ninguna excusa para que nos demonicen o nos destruyan.
Sadece kızını dışında tut tamam mı?
Deja a nuestra hija fuera de ello, ¿ de acuerdo?
Dışarı çıkacağız.
Vamos a salir.
Burada kadın ve bilgi dışındaki her şeyi satarız.
Aquí, vendemos todo... excepto mujeres e información.
Ama tadı ve bulantı veya hissettiğiniz rahatsızlık yaşadığımız bu deneyimin de bir parçasıdır.
Pero el sabor y cualquier náuseas o malestar que feel- - eso es parte de la experiencia, también.
Ama şunu anlamalısınız ki, devlet veya özel üniversite fark etmeksizin adil olmanın temel kavramlarını savunmalıdır.
Pero usted debe darse cuenta de que cualquier universidad... pública o privada... debe presentarse a las nociones básicas de justicia.
- Takdir yetkisi olmalıdır ama bu sınırsız olamaz.
Discreción, sí, pero no puede ser ilimitado.
- Yargısal dokunulmazlık sınırsız olmalıdır.
Inmunidad judicial tiene que ser ilimitado.
Sayın yargıç, bu bağımsız yargı sisteminin temeline doğrudan bir saldırıdır.
Su Señoría, esto es un ataque directo sobre el fundamento de un poder judicial independiente.
Diğer bir kefalet avukatı olan Don Weingarten'a Alicia'ya düşenlere acıdığınızı söylemediniz mi?
¿ No le dijiste Don Weingarten, otro abogado de bonos, que se siente lástima por cualquiera que se interponga Alicia Florrick como abogado?
- Tamam. Evde tıkılı kaldığımız için dışarı çıkıp oda arkadaşıma doğum günü hediyesi alamadım.
Y como quedamos atrapados pude ir a buscar... el regalo de cumpleaños para mi compañera.
O pisliği yakalayacağız, içine dışına çıkartıp asacağız.
Vamos a pillar a ese bastardo.... vaciar sus entrañas y colgarlo.
Diyelim ki, bir ilişkisi vardı, kız da evlilik dışı doğdu.
Bueno, dicen que tenía una aventura. La niña nació fuera del matrimonio.
Charger biletleri dışında başka bir planınız var mıydı?
Así que además de las entradas para los Charger, ¿ teníais planeado hacer algo?
Ama güzel arkadaşınız dışlanmış hissedecek.
Pero tú querida amiga sentirá que la dejamos de lado.
Bu işi yapan insanları da çok eğlenceli bulacağınızı düşünüyorum.
Y creo que los amigos del D'Dew te parecerán un grupo de gente divertido con el que estar.
Liv, döngüden ne kadar az kişi haberdar olursa tanıdıklarımız için o kadar güvenli olur.
Liv, el menor número de personas en el bucle, el más seguro que es para nuestro pueblo.
Drake gibi tanıdıklarımız için.
La gente como Drake.
Hayır. Hayır, bizim tanıdığımız Major kaybolur gider, hayır.
No No, el comandante nos conocimientos se habría ido No se
Çocukken en tatlımız Garrett'dı.
Cuando éramos niños, Garret era un encanto.
Ama ben uyanık bir askerim, kızın eşyalarını tanıdım.
Pero soy un soldado vigilante y reconocí sus pertenencias.
Bağlanmak için "LOG" yazmanız yeterli. Makine "IN" yazacak kadar akıllıdır.
Para iniciar sesión, o "log in", hay que escribir "LOG"... y la máquina es lo suficientemente inteligente para escribir el "IN".
"Dosya transferini yapmak için bana verdiğin IP adresi Motorola kampüsü içinde değil, dışarıda. Bu yüzden dosyayı transfer edemiyorum. Bunun için özel bir proxy sunucusu kullanmamız gerekiyor ama hesabım yok." dedi.
Dice : "La dirección IP que me diste para que hiciera la transferencia... no está dentro del Campus de Motorola, está fuera... y, debido a eso, no puedo transferir el archivo... porque necesitamos utilizar un servidor especial para eso... y no tengo una cuenta".
G.F.C Records ile yapılan anlaşmaya göre de sözleşme halâ devam ederken yaptığınız bir şarkıdır.
Que, de acuerdo a los términos de su acuerdo con GFC Records, constituye el producto del trabajo creado dentro del término de su contrato.
Bunlar genel olan ilham kaynaklarıdır. Bizim olayımız belli bir satır sözüdür.
Esas fueron las inspiraciones generales ; se trata de una línea específica.
Tanıdığımız en iyi büyücüleriz, fakat Menolly ölüyor
Somos los mejores Magos que conocemos, pero Menolly está muriendo.
Küçük bir kasabada herkes bir şekilde birbiriyle bağlantılıdır. Emniyet teşkilatında çalışıyorsanız kendinizi bu bağlardan ayrı tutmak biraz daha zor olabilir.
En un pueblo pequeño, todos están relacionados o conectados de algún modo, y si eres el encargado de hacer cumplir las leyes, a veces es más difícil separar las cosas.
Ben 16 yaşındayken annemler şehir dışına çıkmışlardı. İki kız arkadaşımla beraber geceyi geçirecektim.
Cuando tenía 16 años, mis padres se habían ido de la ciudad e invité a dos amigas a pasar la noche en casa, supuestamente.
GERÇEKGIDIKLAMA Bu gıdıklama solucan deliği derinleşiyordu, o yüzden Dylan ve ben bulduklarımızı bir blogda yayınladık.
El agujero de las cosquillas se volvía más profundo, así que Dylan y yo publicamos lo que encontramos.
İlk soru, "Gıdıklanır mısınız?"
La primera pregunta es "¿ Eres cosquilludo?"
" Normalde'Gıdıklanır mısınız?
" Cuando te preguntan si eres cosquilludo,
"Güller kırmızıdır, menekşeler mavi"
" Las rosas son rojas, las violetas'azule'".
Yaptığımız şeyi durdurmamızı ve D'Amato'nun Jane O'Brien Media'yla bir ilgisinin olmadığını söylüyorlardı. onunla hiçbir ilgisi yoktur Sahibi ben değilim
Dicen que nos detengamos y que D'Amato no tiene nada que ver con Jane O'Brien Media.
Ama o ringde rakibinizden kurtulmak için onu gıdıklarsanız, kafesten atılıp yüzünüze yumruk yiyebilirsiniz.
Pero si haces cosquillas a un chico en mitad del ring para librarte de la sumisión, podrías ser sacado y recibir un golpe en la cara.
Bugün, gıdıklamanın etkili bir dövüş taktiği olup olmadığını tartışacağız.
Tendremos una discusión, realmente un debate sobre si las cosquillas son efectivas durante el combate.
D'Amato'nun başka bir dava daha açmasına neden olmamızı istemiyor.
No quiere que nos arriesguemos... a más acciones legales de parte de D'Amato.
"D'Amato'nun izini sürmeden yapacağınız her şeyi yapsanız olmaz mı?" dedi.
"¿ por qué no haces todo lo que querías hacer, excepto perseguir a D'Amato?"
Ben de "Yapacağımız her şey D'Amato'nun, tekrar onu araştırdığımızı anlamasına neden olur" dedim.
Y le digo, "es cualquier cosa... que haga saber a D'Amato que lo investigamos".
Birisi sizin fotoğraflarınızı çektiği için dışarıda bir tartışma olmuş.
¿ Hubo un altercado porque alguien intentó sacar fotos durante la ceremonia?
- Tanıdığımızı söyleyemem.
Debo admitir que no.
Benim gözümde son toplandığımızdan beri evime davetsiz şekilde yaptığınız ziyaret dışında hiçbir şey yapmadınız.
De hecho, desde donde estoy, usted lo que ha hecho es nada desde la última vez que nos reunimos salvo por aparecer en mi casa sin ser invitado.
- Akrabanızı tanıdınız mı?
¿ Reconoce a su pariente?
Ne kadar değiştiğini görmek için dışarı çıkmalıyız, sen ve ben.
Tenemos que salir al aire libre, usted y yo, para ver cuánto lo ha hecho.
Belki de silahları kullanmamızın zamanıdır.
Tal vez sea hora de ir por las armas.
Dışarı çıkmalıyız.
- Deberíamos salir.
Ona acıdınız mı yani?
¿ Le da pena?
- Cinayet veya kasıtsız cinayete karışmadıysan ve bana Jordan Graff'ı verirsen, savcılık dokunulmazlığa ve tanık korumaya sıcak bakabilir, evet.
Si no se implica a si mismo en el asesinato u homicidio y me entrega a Jordan Graff, la oficina de D.A. está bien con la inmunidad y la protección de los testigos, sí.