Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → испанский / [ F ] / Fakat efendim

Fakat efendim перевод на испанский

513 параллельный перевод
Fakat efendim, Bomasch bu düşüncedeyken Münih'e göndermenin ne anlamı var?
Pero ¿ de qué serviría enviarle al Cuartel Gral.. en su estado actual?
Fakat efendim çok katıdır.
Pero mi señor es muy estricto.
- Fakat efendim...
- Bueno, señor...
- Fakat, efendim, her şey hazır.
- Pero, señor, está todo listo.
Evet, efendim, fakat üç gündür kahvaltıda sadece bir bardak çay içiyorsunuz. Sağlığınız!
Sí, señor, pero hace tres días que sólo desayuna con una taza de té. ¡ Su salud!
Özür dilerim, efendim... fakat Bayan Pearson görüşme odasında sizi bekliyor.
Disculpe, señor... pero la Srta. Pearson lo espera en el consultorio.
Üzgünüm efendim, zati aliniz Berlin'e gittiler, fakat gece yarısı dönecekler.
Lo siento, Su Excelencia está en Berlín, volverá esta noche.
Fakat, ne demişim ki efendim?
- ¿ Qué he dicho, Sr.?
Vazo konusunda son derece üzgünüm fakat, fakat gerçekten efendim, satıcınız çok açık bir sahtekarlık girişiminde bulunarak suç işliyor.
Siento muchísimo lo que pasó con el jarrón, pero créame su empleado está intentando cometer un fraude clarísimo.
Bağışlayın efendim, fakat her zaman demokraside askerlerin bile düşünme hakkı vardır diye düşünmüşümdür.
Perdóneme, señor, pero siempre entendí que en una democracia... hasta un soldado tiene derecho a pensar.
Hayır, efendim, fakat size bir mesaj var, efendim. Telgraf odasında.
No, tiene un mensaje en la cabina de telégrafos.
Fakat sahibi Bay Owen değil, efendim. O burayı sadece mevsimlik kiraladı.
El señor Owen no es el dueño, la ha alquilado.
Evet, efendim, fakat peki ya o fotoğraf?
Pero ¿ y la fotografía?
- Fakat bu akıl alır gibi değil, efendim.
Va a más de 6.000 km / h - Es increíble, señor.
Biliyorum efendim, fakat robot serbest, ve burası güvenli değil.
Lo sé, pero el robot ha escapado. Esto no es seguro.
Şey, evet efendim, en iyilerinden, fakat...
Bueno, sí, señor, es uno de los mejores, pero...
Fakat, baktım efendim....
Pero lo busqué, señor. Lo hice...
Evet, efendim. Bana açıklamaya başlamıştı fakat bitiremedi.
Sí, pero nunca terminó de explicármelas.
Evet, efendim, fakat Aziz Anthony bana lütfunu gösterdi.
Sí, señor, pero S. Antonio me ha concedido la gracia.
- Fakat biraz önce yıkadınız, efendim.
- Te las acabas de lavar, señor.
- Fakat şu anda yemeğe indiler, efendim.
- Han subido a cenar, señor.
Oh, evet efendim, fakat sadece başbaşayken konuşuyor.
Sí, mi Señor, pero solo en privado.
Afedersiniz efendim, fakat Bay Arkadin kendisini terasta beklemenizi rica etti.
Perdone, señor, pero Mr. Arkadin desea que le espere en la terraza.
Hayır efendim, fakat düşünmüştüm ki...
No, pero pensé que...
Fakat lütfen... beni Efendim önünde utandırma.
Pero, por favor... por favor, no me avergüences frente a mi Señor.
Rahatsız ettiğim için çok üzgünüm, efendim, fakat arkadaşınız, Kont Victor Mattoni bir kaza geçirdi.
Siento molestarle, pero... un amigo suyo tuvo un accidente, eI conde Mattoni.
Fakat binadan ayrılma. Hayır, efendim.
- Pero no abandone el edificio.
Eminim böyle söylemenizin iyi bir nedeni var, efendim, fakat, uh...
Tendrá una buena razón para decir eso, pero...
Fakat merkezde dosyalardan teşhis etmişlerdi, efendim.
- ScotIand Yard Ias comprobó.
Bu nedenle onu sandalyeye yerleştirdim ve planladığımız gibi hepimiz için üpuçları bıraktım, fakat onu ben öldürmedim, efendim.
Yo sólo Io senté en eI sillón... y dejé las pistas como acordamos. Pero yo no Io maté.
Evet, efendim. Fakat gerçekten ısrar etmem gerektiğini düşünüyorum.
- Sí, pero creo que debo insistir.
Fakat kız ne olacak, efendim?
¿ Y Ia joven? ¿ La condesa?
Üzgünüm, efendim. Fakat ailem açtı.
Lo siento, pero cuando tengo hambre...
- Fakat bu zor bir görev efendim.
- Ni tiene intención de hacerlo. - Es un puesto difícil, señor.
Seninle yaşamak mutluluk dolu olurdu Harris-san fakat tutulmayan yeminim ve efendim Tamura'nın ölümü ile satın alınmış mutluluk.
La vida contigo... habría estado llena de felicidad, Harris-san, pero una felicidad comprada con mi promesa rota... y con la muerte de lord Tamura.
Fakat bu kağıt bir işe yaramaz, efendim.
Pero este documento no es bueno, señor.
Fakat sizinki, efendim çok çaba sarfetmiş olmalısınız.
En cambio usted, señor... Ud. se ha hecho a sí mismo.
Evet efendim. Fakat çiftliğimiz yok ve- -
Sí, señor, pero no tenemos una hacienda, y...
- Fakat, efendim...
- Pero señor...
Fakat, Kiyokawa sama, o adam bana bir Ronin'miş gibi geldi, efendim.
Bueno, a mí me parecía un ronin.
Ben de öyle yapacaktım, efendim. Fakat, Kiyokawa Hachiro dono...
Sí, iba a hacer exactamente eso, cuando Kiyokawa Hachiro, sin previo aviso...
Fikir beyan etmek için maaş almıyorum efendim, fakat kimselerin geldiğini sanmıyorum.
A mí no me pagan por pensar, pero no creo que vengan esos caballeros.
- Tabii ki hayır, efendim, fakat ben...
- Claro que no señor, pero...
Çok üzgünüm efendim..... fakat Bayan Nishikigi şu an başka bir müşteri ile beraber.
Lo siento mucho señor, pero... la señorita Nishikigi está atendiendo a otro cliente en estos momentos.
Kör olabilirim efendim..... fakat bu dünyada işlerin nasıl yürüdüğünü görecek kadar çok olay yaşadım.
Puedo estar ciego, señor... pero he caminado por este mundo lo suficiente como para saber cómo funcionan las cosas.
Söylemekten nefret ediyorum, Albay, fakat kulağa sanki...... it sounds like... Sioux'lar ve Cheyenne'ler savaş çığlıkları atıyormuş gibi geliyor, efendim.
¿ Qué le parece, sargento? No me gusta admitirlo, coronel, parecen gritos de Sioux o Cheyenes.
Burası Bayan Gearhart'ında ikameti olduğu bir gerçek, efendim, fakat orada olmam, kızınızı da zor durumda bırakabilir diye düşündüm. Benim ikametimi başkalarıyla paylaşmaya başladığımdan beri, efendim...
La Srta. Gearhart tiene sus propias dependencias, pero pensé que mi presencia podría ponerla en una situación delicada.
- Fakat, efendim...
- Pero, señor...
- "Fakat, efendim" ne?
- "Pero, señor" ¿ qué?
- Ne? Evet, efendim. Fakat şimdi evlerine gitmek istiyorlar, efendim.
" Caza de búfalos en paz, estaban tan tranquilos,
- Fakat elinde hiç kalmadığını söylüyor, efendim. Anlıyorum. Teşekkür et, ancak hediyeye gerek olmadığını söyle.
Dice que le gustaría darle un regalo, señor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]