Fakat ne перевод на испанский
3,094 параллельный перевод
Fakat ne istediğimi biliyorum.
Pero sé lo que quiero.
Fakat ne yapmam gerektiğini biliyor musun?
Hice lo que tenía que hacer.
Sanırım orada birinin peşindeydiler, fakat ne anlatmak istediğini henüz çözemedim.
Creo que iban tras alguien allí, pero no he descubierto qué quería decir aún.
Fakat ne yapıyor?
¿ Pero qué es lo que hace?
Sarhoş olmak isterdim, fakat ne yazık ki gelemem.
Me encantaría embriagarme, pero no puedo.
Biliyorum fakat ne zaman?
Sé que debe. Pero, ¿ cuándo?
Fakat ne olursa olsun hepiniz kardeşsiniz.
Pero lo que no hay que olvidar es que, pase lo que pase, Es que sois todos hermanos y hermanas.
-... fakat... - Fakat ne?
Pero, ¿ qué?
öğrencilerin yetkisiz videoları yayınlanmayacak ertesi gün herkesin benim elbise rezilliğimi unuttuğunu umut etmiştim fakat hayır ne bekliyordumki görünüşe göre Mandi'nin oyunları puan kazandırdıkça başını dik tutabilirsin
No se permiten videos no autorizados de alumnos en el monitor. Al día siguiente, esperaba que todos hubieran olvidado mi problema de vestuario, pero no fue lo que esperaba. Aparentemente mantener la cabeza en alto tras la venganza de Mandi te da puntos.
sana söylemem gereken bir şey var bu Abby'ye söyleyeceğim andı babasıyla pişman olduğum bir anlaşma yapmıştım ve affedilmek için yalvaracaktım fakat ona bakınca uzun bir süre sonra sahip olduğum en iyi arkadaşı kaybetme fikrinden dolayı yapamazdım evet bana ne diyecektin
Tengo que decirte algo. Ése era el momento en que debía decirle a Abby que había hecho un trato con su padre, del cual estaba arrepentida y pedirle perdón. Pero al mirarla, pensé que perdería a mi primera mejor amiga en mucho tiempo y no pude hacerlo.
Yaşadığınız onca şeyden sonra bunun ne kadar zor olduğunu biliyorum fakat ikimizin de kendi türümüzden gereksiz ölümleri önlemesinin tek yolu bu.
Me doy cuenta de lo difícil que es después de todo lo que ha vivido, pero es la única manera de evitar tanta muerte sin sentido, para ambos lados.
Ne konusunda konuştuklarını bilmiyorum fakat... Bilmiyorum, devamlı tartışmaya başladık. Boktan sebeplerle beni suçlamaya başladı.
No sé que habló... pero empezamos a pelear todo el tiempo y ella me estaba culpando por todo.
Onun işi bu insanlara kalacak yer bulmak, fakat yeterli sayıda ne yatak ne de oda var. O yüzden geçen gece çocukların yarısı arabalarda uyudu.
Su trabajo es conseguirle asilo a esas personas, pero no hay camas suficientes y las habitaciones no alcanzan, así que la mitad de los niños duermieron en los autos anoche.
Bu duyduklarım harika, fakat ben zaten ne istediğimi biliyorum.
Me parece excelente, pero ya sé lo que quiero.
Evet, fakat hayatımı ne zaman ve nasıl tehlikeye atacağıma karar vermek ona düşmez.
Pero no es su tarea decidir cuando y como coloco mi vida en peligro.
Bak, ne istiyorsanız yapın, fakat O-Mer ve ben, tutsakla beraber sabahleyin ayrılıyoruz.
Miren, hagan lo que quieran pero O-Mer y yo nos iremos con el prisionero en la mañana.
Sorununuzu anlıyorum fakat bizden ne istiyorsunuz?
Entiendo tu problema, pero, ¿ qué hacemos nosotros?
- Fakat sizce ne kadar?
¿ Pero tiempo cuánto creen?
Fakat arada sırada merhamet göstermeyeceksen,... iki kalbin olmasının ne anlamı var?
Pero, ¿ cual es el punto de tener dos corazones, si no puedes ser un poco perdonador de vez en cuando.
Fakat Benle, ne kadar cesur olduğumuzu göstermek için her halükarda gitmiştik.
Pero Ben y yo ibamos de todas formas para ver si eramos suficientemente valientes.
Bak, ben bilirim şu masrafın ne kadar yüksek olduğunu, Fakat eğer varsa bile En ufak şans Bu dağın altındaki yerde Son çare ise...
Mira, yo sé que el costo de esto ha sido alto, pero si hubiera incluso la más mínima posibilidad de que en algún lugar bajo la montaña esté la cura definitiva... entonces por lo que a mí respecta, vale la pena.
Zane'le ne olduysa sen ilgilenmeye başlamadan çok önce başladı fakat siz hep birbirinizden nefret ederdiniz
Lo que ha pasado con Zane empezó mucho antes de que tu estuvieras interesada. Pero vosotros os odiais el uno al otro.
Fakat etikette yazanların ne kadarı doğru?
Pero ¿ hasta dónde podemos creer lo que dice la etiqueta?
Fakat hayat önüme ne çıkarırsa çıkarsın, genelev patroniçeliği, fahişelik, hatta kız arkadaşlık.
Pero lo que la vida me arroja... Ser madam, prostituta, incluso novia, no puedo hacerlo todo.
Eğer bunu kanıtlayabilirse bu senin eve dönüş biletin olur, fakat onu öldürürse, ismini temizleyecek tek insan olmadan ne yapacaksın?
Si lo puede demostrar, entonces eso puede ser tu billete de vuelta a casa, pero si ella lo mata, ¿ qué vas a hacer entonces sin la única persona que necesitas para limpiar tu nombre?
Fakat senin ne kadar yakışıklı olduğundan bahsetmemişti.
Pero no me dijo que fueses tan guapo.
Tabii ki fakat bunun seçimde sahtekârlık ile ne alakası var?
Seguro, pero ¿ qué tiene que ver todo eso con el amaño electoral?
Fakat bunu bir daha hissetmemi sağlayamadım ne kadar denediysem de.
Pero simplemente no podía volver a sentirlo otra vez, aunque lo intentara.
Pekâlâ, artık Ziyaretçiler'in ne yaptığını ve nasıl yaptığını biliyoruz fakat hâlâ neden yaptıklarını bilmiyoruz.
Bien, así que sabemos lo que los V's hicieron y cómo lo hicieron, pero aún no sabemos por qué.
Onlar para değerinin propagandacılarıdır ve kurdukları modellerin, son tahlilde jeton değiş tokuşu mantığında taraflardan biri ya da ikisi için gerçek kazanç anlamına geldiğini görüyorsunuz. Fakat üretime dayalı gerçek dünyadan ne kadar kopuk olduğunu da anlıyorsunuz.
Son propagandistas del valor del dinero y encontrarás que todos sus modelos básicamente se resumen en intercambios simbólicos que sólo son para el lucro de un lado o ambos lados o lo que sea pero son totalmente desconectados del mundo de reproducción actualmente existente.
Ne olduğunu bilmiyorum. Fakat gördüğüm bir şey var.
No sé qué fue, pero vi algo.
Benim isteklerim ne olacak? Zindan kapısının önüne geldim fakat önünde kadın bir koruma bekliyor.
¿ Qué hay de lo que yo quiero? Vale, tengo los ojos puestos en la puerta del calabozo, y hay una guarda.
Bilgisayarımı istediğiniz zaman kullanabilirsiniz fakat önce ne yapmanız gerekiyor?
Puedes usar mi computadora cuando quieras, pero ¿ qué debes hacer primero?
O çocuklar acı çekiyor ve henüz göstermemiş olabilirler..... fakat bir şeyler olması yakın, bilemiyorum kötü bir şey olursa ne yapacağız?
Estos niños están sufriendo y quizá aún no lo demuestren, pero es sólo cuestión de tiempo hasta que, no sé, algo terrible suceda y luego, ¿ qué haremos?
Fakat bak ne diyeceğim?
¿ Pero sabes algo? ¡ Anduve por ahí!
Fakat, kısa bir ruh arayışından sonra, Benim hayatıma giriverdi ve gerisi, ne derler bilirsin. sadece hikaye.
Pero luego de hacer un poco de busqueda de su alma... ella terminó de nuevo en mi vida, y el resto, como digo,... es historia
Hepimiz yazarız aslında. Fakat bazılarımız hikâyemizin ne olduğundan habersiz henüz.
Pero algunos no sabemos cuál es nuestra historia.
Hepimiz yazarız aslında. Fakat bazılarımız hikâyemizin ne olduğundan habersiz henüz.
Todos somos escritores, sólo que algunos de nosotros aún no sabemos cuál es nuestra historia.
Fakat bir şey vardı, elimi cebimin en dibine sokunca ne buldum dersiniz?
Pero hay algo en mi bolsillo, busco para saber que es, - ¿ Y que encuentro?
Bunu yapabiliriz, fakat terapi ne kadar sürer?
Igual lo haremos, pero.. ¿ cuanto tiempo llevará la terapia?
- Fakat, bunun bize ne yararı olur?
- Pero, ¿ Cómo nos ayuda eso?
Ne kadar güzel. Fakat, Bev'in gösteri seçmelerine hazırlanması gerekiyor. Yok.
Que maravilloso, pero Bev debe prepararse para audicionar ella no lo necesita estás dentro
- Oraya geri dön, tamam mı? Fakat kafan o kadar meşgul ki ne düşündüğünü bile bilmiyorsun. Hiçte bile.
Mira.. puedes volver ahi pero estás tan en tú cabeza que ni lo ves no lo estoy ya estoy cansada de usar tus palabras ya no te necesito puedo usar las mías..
Fakat bu işaretler... "Bu kedi ne kadar güzelmiş."
Y el motivo de señalar no era decir :
Otel müdüresi benim hakkımda ne söyledi bilmiyorum Ms. Maigret, fakat kayıp bir valizi bulamam.
No sé lo que la inepta directora del hotel le habrá dicho sobre mí, señorita Maigret, pero no me encargo del equipaje perdido.
Valizin içinde ne olduğunu bilmiyorum, fakat valizin içindeki bir konuşmadan daha fazlası.
No sé que habrá en esa maleta, pero es más que un discurso.
Evet, Rusya ülkenizi iyi bilir, fakat siz bana bavulun içinde ne olduğunu anlatmazsanız, size yardım edemem.
Sí, Rusia enseñó bien a su país, pero a no ser que me diga qué hay en su maleta, no podré ayudarla.
Jia'nın valizinin içinde ne varsa hala alabilirsin, fakat 15 dakikalığına gerçek gazeteci rolü yapmalısın.
Todavía puedo conseguirte lo que hay en la maleta de Jia, pero vas a tener que fingir ser una auténtica periodista durante 15 minutos.
Fakat, onu ne kadar çok seviyor olsam da, Joyce şarkıcı değildi.
Pero, sin importar lo mucho que la quería, Joyce no era cantante.
Ki ne olduğuna dair hiç bir fikrim yok fakat herkes çok etkilenmişti.
Que no tengo ni idea de que es, pero todos estaban muy emocionados.
Sonra bu işlerin ne kadar tehlikeli olduğunu anladım, anladım fakat...
Bien, sé lo tonto que suena esto, pero yo...
fakat neden 40
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
nerdesin 184
neden 17190
neyi var 56
neon 28
new york times 63
nero 36
new york 2524
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
nerdesin 184
neden 17190
neyi var 56
neon 28
new york times 63
nero 36
new york 2524
nepal 33
newt 42
newman 169
nellie 86
newsweek 23
nerede yaşıyorsun 103
neşter 48
nelly 65
new york city 26
ne iş yapıyorsun 139
newt 42
newman 169
nellie 86
newsweek 23
nerede yaşıyorsun 103
neşter 48
nelly 65
new york city 26
ne iş yapıyorsun 139