Franco перевод на испанский
2,624 параллельный перевод
- Açık sözlülüğümü bağışla ama şirketinizin 6 ay sonra burada olup olamayacağından emin değilim.
- Lamento ser tan franco pero no sé si tu compañía estará aquí en seis meses.
İstihbarat onu Mcdow'ı kaçırmayı planladıklarını söylüyor.
Intel dice que planean secuestrar a McDow de camino al piso franco...
Görüş hala açık.
Tiro franco, tiro franco.
Gabriel'den nöbeti alıp, FBI'la, T-ball'un ailesini koruyacağımız güvenli evi ayarlıyorum.
Estoy negociando con el FBI el apoyo a Gabriel en el piso franco donde estamos protegiendo a la familia de T-Ball.
En genci, favorisi doğru ve açık sözlü biriydi.
El más joven, su favorito, era contundente y franco.
Açık konuşayım, herkes senin hanım evladı olduğunu düşünüyor.
Dejame ser franco : Todos piensan que eres un gallina.
- Güvenli bir yerde. Onlardan uzağız.
- Es un piso franco.
Onu güvenli eve yerleştirmiş.
Pero ella le ha enviado a nuestro piso franco. ¿ Qué has conseguido?
Teröristlerin güvenli evindeki kod üzerinde çalışıyoruz.
Estamos trabajando con el código del piso franco de los terroristas. Algo así como trabajando.
Kodun ilk kısmını kullanarak karşılaştırma yaptım.
Así que escarbé usando la primera parte del código del piso franco y finalmente ha aparecido una coincidencia...
Güvenli evde Long Beach'in haritası vardı.
Tenían un mapa de Long Beach en el piso franco.
Dürüst olmak gerekirse onun bir efsane olduğunu düşünmeye başladım.
Para serte franco, estoy empezando a pensar que no es más que una leyenda.
Şimdi... neden bu devirde birisi cinsel tercihlerini açıkça söylemez.
Y bien, en esta época ¿ por qué alguien no sería franco sobre su orientación sexual?
Franco ben...
- Franco, yo estoy...
Franco sen de bu altı yerin adreslerini yaz.
Franco, apunta las direcciones de esos 6 sitios.
Franco olmak zorunda mıydı?
Tenñia que ser Franco, ¿ ah?
Franco!
Franco.
Burada olanlar konusunda dürüst olmak istediğini söylemiştin.
Ha dicho que quería ser franco sobre lo que está pasando aquí.
Teras eşyası taşıyan bir kadın Bailey'i barınaklarından birkaç kilometre ötede siyah bir Toyota kamyonet çalarken görmüş.
La señora que recogía los muebles del patio vio a Bailey robar una camioneta Toyota a unas millas del piso franco.
O zaman Bailey'in Doral'daki bir gizli evindeki 2 federal ajanın hayatını bağışladığını ya da uzun olanı sağ kolundan yaraladığını nereden biliyorum?
¿ Como sabría que perdonaste la vida a dos agentes federales sentados en el piso franco de Bailey en Doral o que le disparaste al alto en el brazo derecho?
Eğer onu gerçekten seviyorsan ve daha fazla insan ölmesin istiyorsan suskunluğunu bozman ve şu an nerede olduğunu söylemen lazım.
Bueno, si de verdad le quieres y no quieres que más gente muera, debes ser franco y contarme dónde está ahora mismo.
Açıkçası, şeytanın işareti olması haricinde ne olduğunu hiç bilmiyorum ya da orada nasıl oluştuğunu.
Para serte franco, aparte de que es la señal del Diablo, no tengo ni idea de lo que es. O de cómo llegó ahí.
Dinle, taktiklerin hakkında oldukça dobra konuştuğumu biliyorum.
Mira, sé que soy bastante franco sobre tus tácticas.
Açık sözlü olacağım.
Voy a ser franco.
Sam, Brezilya'daki değiş tokuşu hatırlıyor musun?
Hey Sam, ¿ recuerdas aquel buzón franco de Brasil?
Güzel, üzgün, ama açık sözlü.
Bonito, triste, pero franco.
Kendini açık sözlü biri olarak düşünür müsün?
¿ Se considera un hombre franco?
Sana bazı şeyleri açıklamıştım.
Qué bueno, porque fui sumamente franco.
Dürüstçe, sende endişeleniyorsun!
¡ Sé franco, también estás preocupado!
Franco, Sutton ortaklaşa bir gözetleme olmasını söylemişti, dostum soymamızı değil.
Franco, Sutton dijo que estudiaramos la zona, no que la robaramos.
Şey, Franco keşfe çıkıyor.
Bueno, Franco es un explorador.
Bobby Franco'yu hala zorla giriş üzerinden tutuklayıp fiske vurmamız gerektiğini düşünüyorum.
Todavía creo que deveríamos cambiar de bando a Bobby Franco. Arrestarlo en el allanamiento.
Franco ahlaksız bir hızlı vurguncu.
Franco es incontrolable.
Ty, Suttonlara yaklaşmak için Franco'yu kullanıp tuzak hazırlar.
Ty usa a Franco para acercarse a los Sutton. Después tira el anzuelo.
Franco'ya nasıl kancayı taktın?
Entonces, ¿ cómo te enganchaste con Franco?
Ona G Cleff diyorlar ve Franco oranın daimi müşterisi.
Se llama "The G Cleff", y Franco es un cliente habitual.
Arayan Franco'ydu.
Era Franco.
Franco, dişçisini bu sabah yeni gördü.
Franco fue a su dentista esta mañana.
Evet, ben Franco.
Si, soy Franco.
Bilmiyorum, Franco.
No lo sé, Franco.
Franco, sadece buradan kurtulmaya çalışıyorum.
Farnco, ¡ Estoy sólo intentando salir de aquí!
Muhbir, Franco.
Franco es el soplón.
Franco'nun göbek adı, Edward.
El segundo nombre de Franco es Edward.
Her şeyden öte, Franco seni yuvanın içine çekti.
Después de todo, Franco te trajo a ti al redil.
Sen ana katili değilsin, değil mi? Muhbir sen misin, Franco?
Y no eres un asesino de madres, ¿ no? ¿ Eres el soplón, Franco?
Seni öldürmeyeceğim, Franco.
No voy a matarte, Franco.
Benim adım, Roberto Franco.
¡ Mi nombre es Roberto Franco!
Franco'nun Prusya'yla yaptığı savaşta ailesi malvarlığını kaybetmiş.
Señor, el Conde Leoline de hecho es un conde, eso no cuenta mucho, al parecer. Su familia perdió sus posesiones en la guerra franco-prusiana.
Sadece Deeks'in arabasını bulabildik.
Y lo encontramos a un par de manzanas de nuestro piso franco.
Güvenli ev.
Un piso franco.
... varsaydığımız altı tane adres belirledik.
para lo que suponemos que es el piso franco de Blankfein.