Kölelik перевод на испанский
679 параллельный перевод
Ondokuzuncu Yüzyıl'ın Kölelik Karşıtları köleliğin kaldırılmasını istiyorlar.
Los Abolicionistas delsiglo XIX pidiendo la liberación de los esclavos.
Artık kölelik yok...
¡ Se acabó la servidumbre! ...
Kölelik sona ermişti, sanırım.
Eso ya pasó, creo.
Kölelik kalktı, haberin yok mu?
¿ No has oído hablar de la gran liberación?
Sorun şu ki kölelik karşıtları uyuyan köpek gibi görünmüyorlar.
Los abolicionistas no actúan como "perros que duermen"
Bir kölelik karşıtından bahsediyordum Bayan Julie.
A un abolicionista, Srta. Julie
Gece gündüz kız kardeşlerine kölelik etmeyi bırakmalısın artık.
Debes dejar de ser eclava día y noche de tus hermanas.
Çocuklarına öğretmenlik yaparak kölelik etmesi yetmez mi? - Onu azarlaman gerekmiyor.
Ya es bastante con que enseñe a sus hijos a leer y a escribir para que encima...
- İş mi? Kölelik bu.
No, esclavitud.
Kölelik ve ceza için yaşıyorsun.
Tu vives para esclavitud y disciplina.
Çok fazla kölelik.
Demasiada esclavitud.
Bu büyük kabilede, kadın cinsinden olanlar... kuralları koyar ve yönetirler... yıllarca kölelik eden ve böylece gücünü kaybetmiş erkeklerin... haklarını sistematik olarak... reddederler.
En esa inmensa tribu, los miembros del sexo femenino... dominan y gobiernan... y niegan sistemáticamente la igualdad de derechos a los hombres, débiles y raquíticos por años de sumisión, sin fuerza para alzarse.
Gerçek olabilir, ama eğer herkes... çalışmanın sadece bir görev değil de bir mahkûmiyet, kölelik olduğunu anlarsa...
Quizá sea cierto. Pero si todos llegásemos a comprender que el trabajo no es tan sólo un deber sino una condena.
Nerede olursa olsun kölelik köpekliktir.
Ser esclavo en cualquier parte es ser un perro.
Yozlaşma, entrika, kölelik.
Corrupción, intrigas, esclavitud.
Siz ve aileleriniz için ölüm ve kölelik boy gösterecek.
Habrá muerte y esclavitud para Uds. y los suyos.
Ve seçtikleri o çuvalda, Kölelik saklanıyordu.
Y en esos sacos que habían elegido se escondía la esclavitud.
Kadınlarımızdan hiçbiri yemek yapmak, çamaşır yıkamak ve 7 pis orman adamına kölelik etmek üzere seninle ayılar ülkesine gelmez!
No habrá ninguna chica tan tonta como para irse a la montaña a guisar, lavar y fregar para siete mugrientos montañeses.
Bir yillik donma, açlik, kölelik.
Un año de congelarse, tener hambre, y trabajar como un esclavo.
O, günde 12 saat kölelik ederken onun parasıyla kafayı çekmek.
¡ Bebiéndote su dinero mientras él se mata a trabajar doce horas al día!
Kölelik çok kötü bir şey.
La esclavitud es muy mala.
İsrailoğulları da Mısırlılar tarafından insafsızca hizmete zorlandı ve hayatları kölelik yüzünden acıyla doldu ve yakarışları Tanrıya ulaştı ve Tanrı onları duydu.
Lo mismo hicieron los egipcios con los hijos de Israel, para que sirvieran con rigor. Y sus vidas se amargaron con la dura esclavitud. Sus lamentos llegaron a Dios y Él les escuchó.
Kölelik, ölümden daha mı iyi?
¿ Es la vida en cautividad mejor que la muerte?
Senin gibi pis domuzlara neden kölelik edeyim?
¿ Por qué esclavizarme por cerdos sucios como tú?
Kısa bir süre önce burada idi, Kölelik sorunu üzerine Dostlar Derneğinin toplantısında bir konuşma yaptı.
Estuvo aquí pero hace un rato, haciendo frente a una convocatoria de la Sociedad de los Amigos sobre la cuestión de la esclavitud.
Kölelik yüzüğün.
Tu anillo de esclava.
Diğer her şeyi bırak, eğer onun bir Amerikan kapitalistinin kızıyla evlendiğini duyarlarsa onu 20 yıl içeri atarlar. Tuz madenlerinde kölelik yapar, karda yalın ayak o ağır torbaları taşır. Kazakların sıcak nefesinden başka onu hiçbir şey ısıtamaz.
Si encima de todo, se enteran que está casado... con el parásito de hija de un capitalista norteamericano... lo condenarán a 20 años... trabajando en las minas de sal, cargando bolsas pesadas... descalzo por la nieve sin nada que lo mantenga abrigado... sino el aliento caliente de los cosacos.
Babasının yanında kölelik yapmaktan başka sabırsızlıkla bekleyeceği bir şey yok.
La pobre se pasa los días trabajando como una esclava junto a su padre.
Sabahtan akşama kadar kölelik yapan benim. ... senin tek yaptığın ise şu işe yaramaz beyinsizle kıç büyütmek.
Yo me mato todo el día y tú estás por ahí con ese inútil.
Kölelik Anayasa tarafından yasaklanmıştır.
La posesión de esclavos está prohibida por la Constitución.
Halkıma göre kölelik, bilinmeze gitmekten iyidir.
Para mi gente, la esclavitud es mejor que lo desconocido.
Sadece babam ve ben Brewster için kölelik ettik.
Mi padre y yo sí que éramos esclavos de Brewster.
Cava'dan Fiji'ye kadar her yerde aranıyor. Korsanlık, kölelik, isyan tecavüz, cinayet, hatta İncil'de bile bahsedilmeyen şeylerden dolayı.
Desde Java a Fiji es buscado por piratería, esclavitud, motines violaciones, asesinatos, incluso por cosas que no menciona la Biblia.
Mehdi beni Nil'den aşağı yolladığında, hükümet acı içinde bakacak ve majestelerine, din adamlarına ve kölelik karşıtı halka
Cuando el Mahdi me devuelva flotando en el Nilo, el gobierno parecerá apenado y dirá a su majestad, a los clérigos y a los abolicionistas :
Eğer orda kölelik olmayacağına söz verirsem - ki bunun bittiğine saygılıyım - bu tutumum hükümetini ikna edecek mi?
Si le doy mi palabra de que no habrá esclavitud, pues considero la práctica extinguida, ¿ mi actitud influirá en su gobierno?
Bu bir kölelik yaşamı olabilirdi çünkü askeriye ile sanayi sektörü çok benzerdir ikisi de, para ve emirlerle yürütülür.
Ya que la milicia convive con la organización industrial. La lógica del dinero con la del orden.
"Bu iç kölelik!" diyecekti.
Él está enojado. Va a decir :... "eso es esclavitud doméstica".
- Candia, kölelik olan bir şehirdir.
Candia es un pueblo construido en la esclavitud.
Kölelik, serflik, ücretlilik. Medeniyetin üç büyük döneminde karakterize edilmiş esaretin farklı üç hali.
La esclavitud, el vasallaje y el salario son las tres grandes servidumbres que caracterizan las tres épocas de la civilización.
Gördüğünüz gibi Elkabar'da kölelik olduğu söylentilerini sonlandırmak için can atıyorum.
Y deseo tanto como usted ver cómo acaban los rumores sobre esclavitud.
Ve sana gelince Fasar, sen ve çekici İngiliz eşin artık burada kölelik olmadığına ikna olmuşsunuzdur.
Y supongo, Fasar, que tú y tu encantadora mujer británica os habéis convencido de que aquí no hay esclavitud.
Ve sakın eklemeyi de unutma Uluslararası Kölelik Komisyonu'ndan bir denetleme kurulu getirmene ben izin verdim.
En la que no olvidarás que he permitido que traigas un equipo de inspección de la Comisión Internacional para la Esclavitud.
Sadık kardeşim hala pul koleksiyonu ile oynuyor kölelik olmadığına ikna oldu.
Mi incondicional hermano está jugando con su colección de sellos convencido de que no hay esclavos.
Fasar, eğer Elkabar'da hala kölelik varsa buna son vermesi gereken tek kişi sensin.
Fasar, si todavía hay esclavitud en Elkabar tú debes ponerle fin.
- kont Vateville, - Beş yıl kölelik soyguncu cesaretini kırmış!
Conde Vateville, es triste cómo cinco años de esclavitud lo han despojado de su valor.
İşin kölelik. Rengin siyah.
Esclavo por empleo, negro por el color.
Orada kölelik yok.
No existe la esclavitud.
Bunlarda kölelik, gladyatörlük oyunları ve despotluk var.
Tienen esclavitud, gladiadores y despotismo.
Askerler, kölelik için savaşmayın, özgürlük için savaşın!
¡ No luchéis por la esclavitud sino por la libertad!
Ama öyle bile olsa, kölelik günleri - Demek istediğim o esirlik günleri -
Digo, la esclavitud...
Kölelik kurumlaşmaya başlamış.
La esclavitud convertida en institución.