Mahvolmuş перевод на испанский
1,035 параллельный перевод
Yaşlı, umutsuz, mahvolmuş bir adam. Senin yüzünden.
¡ Un viejo destrozado por tu culpa!
Şimdi o kadar kirli ve mahvolmuş biriyim ki bana köpeğine emir verirmiş gibi bir kelime dahi edemiyor musun?
¿ Tan impura me ves, tan ultrajada? Que no eres capaz ni de arrojarme una palabra. ¡ Como el hueso que se le arroja a un perro!
Mahvolmuş hayaller.
Ilusiones perdidas.
İki yıldır yağmur yağmadığı için ürünleri mahvolmuş.
Llevan dos años de retraso y ahora los cultivos están arruinados.
Şey yıldız haritası tabikide mahvolmuş, ama korkarım başka çaremiz yok.
Bien, la carta astral se perderá por supuesto, pero temo que no tenemos más alternativa.
Tamamen mahvolmuş.
¡ Está destrozada!
Dün gece, partizanlar yakından izlenen bir treni havaya uçurmuş. Çok akıllıca, tren ve köprü mahvolmuş.
Ayer por la noche, la guerrilla voló el puente cuando pasaba... un tren rigurosamente vigilado y cayó por el precipicio.
Şu mahvolmuş ihtilalcilere bir baksana.
Mira a estos perdidos revolucionarios.
Tatlım, gözlerin mahvolmuş olmalı.
Nena, debes de tener los ojos deshechos.
Sinirleri mahvolmuş olmalı!
Caray, debe de tener los nervios destrozados.
İşte bu mahvolmuş bir adamın yüzü.
He aquí la imagen de un hombre destruido.
Hükümetinizin sansürü yüzünden gecemiz mahvolmuş görünüyor.
Parece que la censura del gobierno ha estropeado la noche.
Onu zayıf, mahvolmuş ve yapayalnız... görmek istiyorum.
Quiero verla débil, arruinada y sola.
Onun elbisesiyse bile mahvolmuş.
Aunque lo sea, está destrozado.
Beyin mahvolmuş ama kalbi çarpıyor!
El cerebro está destruido aunque le lata el corazón.
- Mahvolmuş.
- ¡ lnutilizado!
Ha darağacında bitmişsin ha ciğerlerin mahvolmuş, ne farkeder?
En la horca o tirando los pulmones por la boca. ¿ Cuál es la diferencia?
Aynen Bette Davis gibiydi, bitmiş-tükenmiş-mahvolmuş halleri.
Una verdadera Bette Davis, hasta la escena final.
Şuna bak, bilekleri mahvolmuş durumda.
Mira, sus tobillos están mal.
Her şey mahvolmuş, Hanımefendi.
Podrido, señora.
- Hepsi mi mahvolmuş?
- ¿ No vale ningún ejemplar?
- Ama tablo mahvolmuş.
- Está arruinado.
Kalplerinin derinliklerinde, bu mahvolmuş hayatları için beni suçluyorlar.
En el fondo, me echan la culpa de sus desastrosas vidas.
Bıraktığınız her şey mahvolmuş!
¡ Será robado todo lo que dejaron atrás!
Kendi mahvolmuş suratından.
. De tu propio culo feo.
Arı sürüsü arkasında mahvolmuş bir şehir bıraktı.
El enjambre devastó esta comunidad.
Senin hayatın zaten mahvolmuş. Onu öldürürsen benimkini de mahvedeceksin.
Está bien, Malik.
- Mahvolmuş. Temizleyemem.
- Esto no tiene arreglo.
Bir hiç uğruna mahvolmuş bir uygarlığın umutsuz durumu.
La desesperación de una civilización destruida por nada.
Oysa sen günümüzde herhangi birisinin anlamlı bir hayatı olmasının tasavvur edilemeyeceğini, herkesin mahvolmuş durumda olduğunu ve merkezlerden çok uzak yerlerde yaşamamız gerektiğini söylüyor gibisin. Senin için bile olsa buna inanmıyorum...
Y me parece que tú estás diciendo... que hoy es imposible que alguien tenga una vida con sentido, que el mundo está acabado y que debemos irnos a los reductos...
Her gün mahvolmuş gezegeni izliyorlar. Bir çoğu pencereden ölümüne atlamış.
Al ver la destrucción de la tierra todos los días muchos de ellos saltan a la muerte desde su ventana.
Sam, kız mahvolmuş.
Está destrozada.
Onu bir erkek öldürdü. Mahvolmuş durumdalar.
Ella fue asesinada por un hombre.
Yumurtam mahvolmuş.
Me ha destrozado el huevo.
Mahvolmuş durumda.
Oh, él es un desastre.
Gelme o zaman. Çünkü ben zaten mahvolmuş bir adamım.
No vayas, porque ya estoy demasiado asustado.
Dünyamız mahvolmuş, ve sen böyle şeyleri düşünüyorsun!
Nuestra civilización hundida en la mierda, ¡ Y piensa en esas tonterías!
"Atreyu ve Artax Gümüş Dağları araştırdılar... "... Mahvolmuş Umutlar çölünü ve Kristal Kuleleri...
Atreyu y Artax habían explorado ya las Montañas Plateadas el Desierto de Esperanzas Frustradas y las Torres de Cristal sin éxito alguno.
Aslında, "Efendi" tamamen mahvolmuş, son gemisini de satmış.
Vendió hasta el último vapor. ¿ Quién ha llegado?
Benim hayatım çoktan mahvolmuş.
Mi vida ya está arruinada.
Ciğerlerim mahvolmuş.
Tengo mal los pulmones.
Hayatınız mahvolmuş gibi davranın.
Que parezca que está destrozado.
Ben mahvolmuş bir kadınım.
Soy una mujer arruinada.
15 yıl sonra, mahvolmuş hayatına geri dönüp baktığı zaman, - - Edward Rooney'i hatırlayacak.
En 15 años, cuando vea la ruina en que se ha convertido su vida, se acordará de Edward Rooney.
" Bak, bu arada sadece işimi değil, bu berbat, mahvolmuş ülkeyi de terkedip gidiyorum.
"Mire, No estoy solo renunciando a su trabajo sino a este país tan triste."
Uzun zaman önce mahvolmuş.
Se rompió hace mucho tiempo...
Gemim mahvolmuş benim!
Mi galeón está destruido...
Batarya mahvolmuş!
¡ La batería se acabó!
- Elektrik sistemi mahvolmuş.
- El sistema eléctrico, hecho polvo.
- Okul mahvolmuş!
Han destruido la escuela.
Mahvolmuş, lanet olası mahvolmuş.
Totalmente arruinado.