Masanın üzerinde перевод на испанский
461 параллельный перевод
Masanın üzerinde, yemek artıkları.
Sobre la mesa, los restos de una comida.
Masanın üzerinde mürekkep var, Mürekkebin orada iki tüğ!
En la mesa hay un tintero, en el tintero hay dos plumas.
Hançer, masanın üzerinde, Lord Hood'un önünde duruyor.
La daga del aprendiz que estará en la mesa ante Lord Hood.
Resmin küçük masanın üzerinde...
Tu foto estaba en la mesita...
- Masanın üzerinde sigara olacak.
- Hay cigarrillos en la mesa.
Daha önce geldiğimde, masanın üzerinde... geniş gümüş çerçeveli bir kadın fotoğrafı görmüştüm.
Cuando estuve aquí antes, vi la foto de una mujer... sobre el escritorio, en un portarretrato de plata.
Masanın üzerinde sigaralar vardı. Hem de bedava.
Cigarros en la mesa y gratis.
Masanın üzerinde mürekkep hokkası açık, yanında kalem var. Ama yazılı bir kâğıt görmedik.
Pensaba que es raro que haya un tintero abierto y una pluma y que no haya nada escrito arriba.
Onu şuradakı masanın üzerinde buldum.
Lo encontré en el escritorio.
Senin masanın üzerinde duruyorlar, kuzum.
Están en tu mesa, corderito. Ve a ver. Tengo que coger mis cosas igualmente.
Masanın üzerinde Bay Kessler, sizin için getireyim mi?
Están en su escritorio.
# Yemek masanın üzerinde.
La cena está en la mesa, yo no tengo hambre.
İşte masanın üzerinde. Aynı miktarda koy bakalım.
Exactamente en tu escritorio.
Masanın üzerinde dans ettiğimi hatırlıyorum.
Recuerdo que le saludé. Yo estaba bailando.
Evet, masanın üzerinde duruyor.
Están sobre la mesa.
Konuk listesinin kopyalarını ve diğer bilgileri masanın üzerinde bulacaksınız.
Encontrarán la lista de invitados en la mesa.
Ama senin içinden çalışmak geliyorsa, bütçe masanın üzerinde.
Pero si piensa trabajar, el presupuesto está en el escritorio.
Kahvaltın masanın üzerinde.
Tu desayuno está en la mesa.
Program orada masanın üzerinde.
El programa está encima del mueble.
Şimdi, dün gece içeri girdiğinde kiranın masanın üzerinde olduğunu fark ettin mi?
¿ Se fijó al entrar anoche si el alquiler estaba en Ia mesa?
Karafı masanın üzerinde mi istersiniz?
¿ Desea que ponga la garrafa en la mesa?
Paramı çıkar ve burada masanın üzerinde say.
Saque mi dinero y cuéntelo en la mesa.
Masanın üzerinde bir tüy vardı.
En la mesa había una pluma.
O ve zenci, dirsekleri üzeri tebeşirlenmiş bir masanın üzerinde bir gün ve bir gece geçirmişlerdi.
Él y el negro habían estado un día y una noche con sus codos sobre una raya de tiza en la mesa.
Masanın üzerinde.
Están sobre la mesa.
Bana ulaşabileceğiniz numaralar masanın üzerinde.
Así estamos. Ahí están los números donde puede localizarme.
Resim malzemelerin masanın üzerinde.
Los materiales de dibujo están encima de la mesa.
Her şey masanın üzerinde.
Todo está encima de la mesa.
Yukarıdaki masanın üzerinde duran bir mektup.
Una carta que estaba en el escritorio.
Onlar bana seve seve yardım ederler. Özelliklede ben masanın üzerinde olanları anlattığım zaman.
Las nalgadas, gatear por el piso...
Telefon arkandaki masanın üzerinde.
El teléfono está en la mesa, justo detrás de usted.
Caen'daki odamda açık duran pencerenin altındaki masanın üzerinde Yudis'in kitabı hep açık durur.
En mi habitación de Caen en la mesa, debajo de la ventana abierta se encuentra el Libro de Judith.
Ben de sana penceresinde saksılar, masanın üzerinde örtüsü olan bir evde... yaşamaktan bahsediyorum.
Te estoy hablando de llevarte a una casa... que tiene maceteros en la ventana... y servilletas en la mesa.
Orada, masanın üzerinde bir şişe var.
Hay una botella sobre esa mesa allí.
İstediğiniz beş dosya masanın üzerinde, Teğmen.
Los cinco archivadores que ha pedido están sobre la mesa, Teniente.
- Onu masanın üzerinde buldum.
- Lo encontré sobre la mesa.
Şişe masanın üzerinde.
Está en la mesa.
Paran da şurada, masanın üzerinde.
Y tu dinero está allí, sobre Ia mesa.
Affedersiniz. Bu çantayı masanın üzerinde buldum. İçinde hiç para yoktu.
Perdone, este bolso estaba en la mesa y no contiene dinero.
Giyinme odasındaydık, beyaz elbisesini giymişti başı öne eğik olarak ve elleri masanın üzerinde sessizce oturuyordu.
Ella estaba sentada en el salón rojo, con su vestido blanco,. inmóvil, con las manos reposadas sobre la mesa.
Onu masanın üzerinde buldum.
- Estaba arriba de la mesa.
Şurada masanın üzerinde de bu dergiyi buldum.
Y hallé esta revista sobre la mesa.
40 yıl önce masanın üzerinde doğduğum büyük babamın evine.
donde hace 40 años nací sobre la mesa de comer.
Yoksa masanın üzerinde miydi?
¿ O sobre el escritorio?
Ve sen ertesi sabah geldiğinde teybi masanın üzerinde buldun?
¿ Encontró la cinta sobre su mesa cuando llegó por la mañana?
Onu masanın üzerinde istemeyiz, değil mi tatlım?
No creo que debas poner eso en la mesa.
Masanın üzerinde.
En la mesa.
- İndir onu, Gabriel. - Elini masanın üzerinde tutabiliyor musun?
Hagarralo, Gabriel Se esta tomando de la mesa?
Masanın üzerinde.
Buenos días.
Masanın üzerinde.
- Está en la mesa.
- Masanın üzerinde duruyor.
- Si.