Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → испанский / [ S ] / Sadece bir

Sadece bir перевод на испанский

109,213 параллельный перевод
- Sadece bir imzaya ihtiyacım var.
- Sólo necesito una firma.
Sadece bir karar alıyorum.
Soy decisivo.
Sadece bir yanlışı var.
Solo falló uno.
Dur, sadece bir kez yapabiliriz.
Ya que quizá solo lo hagamos una vez... - ¿ Sí?
Ölüm sadece bir başlangıç.
La muerte es solo el principio.
- Sadece bir paket.
- ¿ La maldita Alma? - Es solo un paquete.
Hayır, sadece bir saniyelik.
No, solo un segundo, y luego...
Sadece bir tahmin değildi.
No estaba adivinando.
Sadece bir evim olsun istemiştim.
Solo quería comprar un apartamento.
Çünkü bu bana göre sadece bir oyun Todd.
Porque para mí solo es un juego, Todd.
Normalde onun arkasını kollamak için burada kalırdım ama maalesef benden sadece bir tane var.
Me ofrecería como voluntario para ser su guardaespaldas pero soy uno solo, no puedo hacerlo todo.
Bu sadece bir kürdan tutucusu.
Es solo un portapalillos.
Belki de sadece bir saniye durup bizi kurtarmayı düşünsen?
¿ No podrías pensar en salvarnos por un momento?
Sadece bir tane üretmek için zamanımız vardı.
Solo hemos tenido tiempo para fabricar una.
- Ben sadece bir hizmetkarım.
No soy más que un sirviente.
Sadece bir kahraman değil.
Solo que no es un héroe.
Sadece bir tek Livewire var seni pislik herif.
Sola hay una Livewire, pedazo de mierda.
Sadece bir an aklım başımdan gitti.
Solo estoy distraída. Y ahora...
Bu sefer sadece bir alıntıdan daha fazlasına ihtiyacımız var.
Esta vez necesitamos algo más que una cita.
Sadece bir taneye ihtiyacım var.
Yo solo necesitaré uno.
Tamam. Bu ilişkide sadece bir deli için yer var.
De acuerdo, solo hay lugar para una persona loca en esta relación.
Sadece bir hediye.
Solo es un regalo.
Sadece bir düzine eski dosya gibi görünüyor.
Quiero decir, solo es un montón de archivos viejos.
Sadece komşuma arkadaşça bir soru soruyorum.
Le estoy haciendo una simple pregunta a mi vecino.
- Ne oldu? - Önemli bir şey değil sadece Harvey'le bir konuda konuşmam gerek.
Nada, solo tengo que ir a ver a Harvey, ¿ de acuerdo?
Bir erkek sevgilisine sadece onu sevdiği için çiçek alamaz mı?
¿ Es que un hombre no puede comprarte flores solo porque te ama?
Benimle kaldırması zor bir şey paylaştın bunu hazmetmem için hiç zaman tanımadın bunu kabullenmeye çalışırken de sadece gururumu incitmekle kalmadın kendimden utanmama da neden oldun.
Me confesaste algo horrible, no me diste tiempo para procesarlo y, mientras lo hacía, no solo atacaste mi integridad, hiciste que me avergonzara de mí misma.
Beyler rica ediyorum fikir önce bizden çıktı demiyorum ama sadece % 2,5'luk bir çakışmadan bahsediyoruz.
Caballeros, por favor, no estoy diciendo que lo hicimos primero.
Bu kurul sadece sahtekarları değil yıllar önce Neal Wiesner'ı da kabul etti. Cinayete teşebbüsten yıllarını hapiste geçirmiş bir adamı.
No solo el colegio acepta convictos, sino que hace unos años este mismo comité admitió a Neal Wiesner, un hombre que pasó años en prisión por intento de asesinato.
Kim olduğunu bilmiyorum ama herkesin bir zayıf noktasının olduğu ya da ahlaksız olduğu bir dünyada yaşamak güzel olmalı. Ama bu durumda ben sadece izin aldım ve yerimi değerli bir avukatla değiştirdim.
No sé quién seas, pero debe ser bonito vivir en un mundo en el que todos tienen una debilidad y no es ético, pero en este caso, me tomé un tiempo libre y dejé en mi lugar a una abogada competente.
- Lanet olsun. Sadece tek bir sigaraydı ve bunun için canına okumuştum zaten.
Fue un solo cigarrillo, y la volví loca por eso.
Sadece, ortak olmanın bir anlamı olmalı ve burada ortak olmanın eskisi gibi anlamı kalmayacak diye endişe ediyorum.
Solo digo que ser socio significa algo, y por lo que a mí respecta ser uno aquí no significa lo que solía ser.
Pek bir şey değil, sadece akşam yemeği yiyeceğiz.
No mucho. Solo... vamos a ir a cenar.
Sadece arzudan ibaret. Ve iyi bir pazarlama kampanyası.
Nunca fue más que deseo con una buena campaña de marketing.
Sadece yiyecek bir şeyler arıyordum.
Solo buscaba algo que comer.
Hepsi bu, sadece minik, önemsiz bir...
Solo va a ser eso, una minúscula y completamente imperceptible...
Sadece kâr ve refah düşünen bir toplumda yaşamak zordur.
Es difícil vivir en una sociedad que solo se preocupa por el dinero y el placer.
Ama sadece... bir detay var.
Pero solo una cosa.
Sadece, çok güzel bir gece.
Es solo...
Sadece ruh dostu bir atmosfer yaratmaya çalışıyoruz.
Estamos intentando crear un buen ambiente para los espíritus.
Hayır. Sadece elimize bir fırsat geçtiğini düşünüyorum.
No, pero creo que debemos aprovechar esta ocasión.
Sadece sert ve çetin bir kadına kur yapan bir gemi kaptanıyım ben.
Sólo soy un capitán de barco que enamora a una mujer valiente y temeraria.
Biz sadece oğlumuza normal bir çocukluk vermek istedik.
Creo que solo queríamos darle a nuestro hijo una vida normal.
Testin sadece son bir parçası kaldı.
Solo nos queda la última parte de la prueba.
Sen sadece ayakçısısın. Legion'ın beni çok iyi ödüllendireceği bir iş, yardım edersen seni de.
Es un trabajo por el que la Legión me recompensará abundantemente, como harían contigo.
Nasıl tarihçisin sen? Siege Perilous, sadece en saf şövalyeler için ayrılmış bir koltuk.
El Asiento Peligroso es un asiento especial reservado solo para el caballero más puro.
Sen sadece abartılı bir ineksin, şövalye değil.
Eres un empollón glorificado, no un caballero.
Seni sadece ağacın bir parçası sandı.
Es solo que pensaba que formabas parte del árbol.
Sadece dışarda bir yerde olduğunu, insanları inciteceğini biliyorum.
Solo sé que está afuera en algún lugar y que va a lastimar a la gente.
Bunun için bir teknik var mı yoksa sen... sadece kıçına hızlı bir tekme mi atıyordun?
¿ Hay alguna técnica para eso o simplemente estabas dándole una patada suave en el trasero?
Sadece kendisinin bahsettiği ve kimsenin görmediği bir füzyon bombası.
Una bomba de fusión que solo él ha mencionado y que nadie más ha visto.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]