Satılık перевод на испанский
2,250 параллельный перевод
- Sence satılık mı?
- ¿ Crees que esté a la venta?
Üzümlerim satılık değil.
Las uvas no están a la venta.
Satılık değil.
No es para la venta.
İki milyon da olmaz, on milyon da, çünkü oğlum satılık değil.
Ni por dos millones ni por diez, porque mi hijo no está en venta.
Bu sokakta satılık çok fazla ev var.
Hay varias opciones en esta cuadra.
Hayır bayım, satılık değil.
No, señor, no está a la venta.
Satılık Lüks Evler
Condominios de Lujo Se Venden
Kulübüm satılık değil.
Mi club no está a la venta.
Hayır, hayır, hayır, hayır. Bu güzellik satılık değil.
No, no, no, no, no, no, esta belleza no está a la venta.
Evet, satılık. Almak ister misin?
Sí, está a la venta. ¿ La quieres?
Öyle bir şey olmayacak çünkü orası satılık değil.
No va a suceder, porque no está a la venta.
Sence ben satılık mıyım?
¿ Piensas que estoy a la venta?
"Satılık Değildir" Teknede harika bir iş çıkarmışlar.
"No se embarcan en esto." Ellos hicieron un gran juego de palabras.
"Satılık Değildir" i bulduk. Çok zekice bir isim.
Tu te embarcaras cuando esté listo!
Satılık değil.
Bueno, no está a la venta.
Yine de Vivian'ın Southampton'daki evindeyken güzel bir arabanın satılık olduğunu görmüştüm serserilerin kaldığı körfezin orada.
Sin embargo, recordé que la última vez... que estuve en la casa de Vivian en Southampton... de casualidad vi un hermoso vehículo a la venta... junto a la bahía, donde se aloja la gentuza.
Şey... yandaki ev satılık olup olmadığını biliyor musunuz?
Yo... Por casualidad, ¿ no sabe si la casa de al lado está a la venta?
Kırk bin pezo verdi, Beş bin pezo ya seni baştan çıkarırım, Ağzımı bir öpücük ve elli bine satarım ama akalbim satılık değil.
Una tetita por 40 luquitas, hago la manito por 5, vendo la boquita con beso incluido por 50 mil, pero el corazón no está nada a la venta po.
Satılık Noel Babamız olduğunu söyle.
Diganle que tenemos a Santa para venderlo.
Araba satılık değil.
El auto no está en venta.
Tüm saydıklarım olsa bile satamam, çünkü bu hurda satılık değil.
E incluso si tuvieras estas dos cosas, no podría venderte el auto porque no está en venta.
- Semer satılık değil, o bende kalacak.
La montura no está a la venta. La mantendré.
Bu daireler satılık.
Porque los alojamos en un lugar que también hay que vender.
Crixus bundan böyle satılık değil.
Crixus ya no está a la venta.
Telefon açık durumda. Eğer buradaki mülkler de satılık olsaydı ilgini çeker miydi?
Bien, si esta propiedad está en venta, intentarás comprarla, ¿ verdad?
Silahlarımız satılık değil, ama bağışınız için teşekkür ederiz.
Nuestras armas no están a la venta, pero queremos agradecerte tu donación.
Ruhlarımız satılık değil.
- Nuestra alma no está en venta.
Bu satılık değil.
No está en venta.
Üzgünüm, ayakkabılar satılık değil.
lo siento esos zapatos no estan en venta.
Biliyor musun, bu da satılık değil.
sabes, no esta a la venta, tampoco.
- Üzgünüm. Onlar satılık değil.
- lo siento. no estan a la venta.
Mağaza artık satılık değil. Zafer bizim!
La tienda no estará en venta otra vez.
Satılık çiçekler! Çiçekler!
¡ Vendo flores!
Satılık gibi.
Agotada.
Kahvaltı yaparız ve sonra da satılık ev ararız.
Iremos por algo de desayuno y luego... Tal vez buscaremos algunas casa en venta.
Kızım ben yardım ederek yılın satıcısı olmadım.
Porque, hermanita, así no es como llegué a ser "Vendedora del Año".
Aşağılık bir satıcıya oğlumdan uzak durması için para vermeyi bile denedim!
¡ Hasta quise sobornar a un traficante para que no le vendiera más a mi hijo!
Asıl uzmanlık alanı, yanında meze olarak seksle birlikte satıştı.
¿ Su campo principal? Ventas, con una línea lateral de s-e-x-o.
açık artırma satışı yaparken, herkesin oraya gelmesini nasıl sağlıyorsun?
¿ cómo logras que todos vayan?
Çarşampa günü Dünya Festivali açılıyor, perşembe günü kitap satışa çıkıyor.
La Feria Mundial comienza el miércoles, y el jueves se publica nuestro libro.
Satılık olduğunu bilmiyordum.
Si lo hubiera sabido, habría hecho una oferta.
Bu satıcılık değil.
Eso no es vender. Eso es ego.
Ne zamandan beri bir uyuşturucu satıcısının kızı... -... güvenilir bir tanık sayılıyor?
¿ Desde cuándo la hija de un camello es una testigo fiable?
Coleman muhtemelen bir silah satışı için bakıcılık istiyordur.
Coleman probablemente solo quiera a una niñera para un trato de armas.
Çünkü hepimiz bu satıcılık ailesinin bir parçasıyız, değil mi?
Porque todo, hacemos la parte de la familia de la concesionaria, ¿ verdad?
Eğer bu satıcılık işinde ön plana çıkmayı düşünüyorsan reklamlar işi beraberinde getirir.
Si crees poder tomar en mano esta actividad... las publicidades están incluidas en el precio.
Biz 16 yaşındayken Ted Wheetly'nin şirketlerinden biri Glade City'ye geldi ve bütün ticari balıkçılık haklarını satın aldı.
Cuando teníamos 16... una de las compañías de Ted Wheetly vino a la ciudad de Glade... compró todos los derechos comerciales de pesca.
Geçen yıl 16.2 milyar dolarlık satışa ulaşmışlar.
Facturaron 16,2 millones de dólares el año pasado.
Geçen yıl San Francisco'daki bir açık arttırmada Walter Mashburn tarafından 30.000 dolara satın alınmış.
Fue vendida en una subasta en San Francisco el año pasado. Pagado por Walter Mashburn por treinta mil dólares.
Şu an ise Anakin Skywalker ve Ahsoka Tano karaborsada silahları alıp, onları Cumhuriyet düşmanlarına satan yozlaşmış ve aşağılık bir silah satıcısını bulmak için tehlikeli gangster bölgesine girmek üzereler.
Anakin Skywalker y Ahsoka Tano descienden hacia los refugios de los traicioneros delincuentes intentando encontrar un traficante de armas vil y corrupto que está comprando armas en el mercado negro y vendiéndoselas a los enemigos de la República.
Bu bilgi cepte. Silahın seri numarasına dokunulmamış bu da bizi araştırma yapmak için fabrika çıkış tarihine yani 2008'in ağustosuna götürüyor o tarihe mercek açtığımız taktirde Dan Evans tarafından alınmış olduğunu görüyoruz. Çok hırslı bir adamdı, lisede matematik öğretmenliği yapıyordu silahı 2008 yılının Ekim ayında KC Sports'tan satın aldığını öğrendik.
Escuchen esto : el número de serie estaba intacto y nos permitió rastrear su origen a la fabricación en agosto del 2008... cuando lo compró un tal Dan Evans maestro de preparatoria y cazador entusiasta y lo compró en una tienda deportiva en octubre ese mismo año.