Yakın перевод на испанский
70,566 параллельный перевод
Tekrar söyleyeyim, çok özür diliyor. Sizi yakın zamanda bizzat arayacakmış.
Y de nuevo, lo lamenta mucho... y sé que ella misma lo va a llamar pronto.
Gerekli bilgileri gün içinde göndereceğim. Bayan Wexler da yakın zamanda bizzat iletişime geçecek.
Bueno, enviaré hoy esa información... y la señorita Wexler llamará personalmente pronto.
Yakın zamanda buluşmalıyız.
Tenemos que reunirnos pronto.
Demek ki yakınız.
Eso significa que estamos cerca.
Fas, Girit'e çok yakın.
Marruecos está cerca de Creta.
En yakın muharebe teknesi gemiye doğru gidiyor.
El barco auxiliar de desembarco diseñado para el combate más cercano se está preparando para el combate.
Programınızın seyircileri ve finansörleri olan Heart yöneticileri yakında yarışı açık şekilde yayınlamayı düşünüyorlar.
Los espectadores, los ejecutivos de Heart que financian su carrera, están considerando que se emita pronto.
Yakın gelecekte, dünyanın böyle bir vahşet içerikli yayını kabullenebileceğini düşünüyoruz. Bu da yarışın tüm dünyada izlenebileceği anlamına geliyor.
Creemos que el mundo estará listo para abrazar un concepto tan violento en un futuro cercano, lo que significa que la carrera se podría ver en todo el planeta.
Yarından sonra yarış bizi o akıl hastanesinin 50 kilometre kadar yakınına götürmüş olacak.
Pasado mañana, la carrera nos lleva a 50 kilómetros del manicomio.
En yakın akrabası bir sene önce öldü.
Su pariente murió hace un año.
Yakın olduğumuzu, kendini rahat hissettiğini sanıyordum.
Pensé que éramos amigas. Pensé que te sentías cómoda.
Ya da en yakın arkadaşın?
¿ O su mejor amiga?
Siz hala nasıI yakın değilsiniz?
¿ Por qué ya no son allegados?
Yakın derken?
¿ Cómo que ya no somos allegados?
Ama Eddie King ona en yakın şey.
Pero Eddie King es lo más cercano que hay aquí.
Yakın zamanda görüşüp görüşmediğini biliyor musun?
¿ Sabes si lo ha visto recientemente?
Yakınsınız falan ya hani.
Tú sabes, por lo allegados que son.
Eminim öyle görünüyordur ama bence duruma o kadar yakınsın ki gerçekçi bir bakış açın yok.
Bueno, seguro lo sientes así, pero creo que es demasiado pronto para que puedas ponerlo en perspectiva.
Ama bunlar yakınındaysa bağımlılığı bırakman zor olur.
Pero será difícil dejarlas si las tienes cerca.
- Valentine'a yakın mesafede miydi?
¿ Estaba cerca de Valentine? Te lo dije, que... que...
Valentine ve Jace ile bağını düşününce sizi yakınımda tutmak isterim.
Dada vuestra relación con Valentine y Jace, quiero manteneros vigiladas.
Sevgi hissedersen yakınlarını incitmeyeceğini mi sanıyorsun?
¿ De verdad crees que el amor va a evitar que hagas daño a tu familia y amigos?
Clary, ne kadar yakın olursak olalım, böyle yaşamanın ne demek olduğunu asla anlayamayacaksın.
Clary, no importa lo cercanos que seamos, tú nunca vas a entender cómo es vivir así.
En yakın inin adresi burada yazıyor.
Aquí está la dirección de la guarida más cercana.
Etkisi yakında geçer, yine fenalaşırsın. Ama hiç yoktan iyidir.
Pasará pronto y te sentirás hecha una mierda de nuevo, pero ayuda.
Evimin yakınındaki çorbacıya uğrayacağım.
Bueno, pasaré por el restaurante de la col de camino a casa.
- Bırakayım da o söylesin. Gideon? - İki adam da yakın mesafeden göğüs kafeslerine sezuki darbesi alarak öldürülmüş.
Los dos caballeros fueron asesinados en zonas cercanas con golpes sezuki dados al xifoides del esternón.
- Anladığım kadarıyla baya yakınmışsınız?
¿ Entiendo que vosotros estabais muy... unidos?
Gideon, bizi mümkün olan en yakın noktaya indir.
Acércanos a la ubicación tanto como sea posible.
- Tam aksine, yakın zamandaki hafızamda nihayet ilk defa gerçekten hayattayım.
Al contrario, por primera vez desde hace tiempo, por fin estoy realmente vivo.
Yakın bir zamanda ortak arkadaşımızı gördün mü?
¿ Ha visto a nuestro amigo mutuo por ahí últimamente?
Orada bizim tıpatıp aynılarımız var. Karakterleri de sonsuz sayıda değişene göre çok yakın veya inanılmaz uzak olabilir.
Allí, todos tenemos versiones dobles de nosotros mismos, que podrían ser muy similares o increíblemente diferentes, basándose en una infinita cantidad de variables.
Kendimi ve bana yakın herkesi mahvedeceğimi kanıtlıyor bana.
Está demostrándome que me destruiré a mí mismo y a quienes me rodean.
Onu yakın tutuyorum çünkü gerçek Laurel'dan bir şeyler kaldıysa içinde onu bulacağım.
Quiero tenerla cerca porque... si queda algo ahí de la verdadera Laurel... voy a descubrirlo.
Sesi, Black Siren'dan daha iyi odaklayabiliyor ve yakın temasta daha yetenekli.
Puede enfocar el sonido mejor que Black Siren, y es más hábil en el combate cuerpo a cuerpo.
Denize yakın oturmak istedim ama kendimi Silver Lake'te buluverdim.
Quería vivir cerca de la playa, pero me mudé a Silver Lake.
Şimdi arkadaşlarımıza yakın olmanın tam zamanı.
Ahora es el momento de tener cerca a nuestros amigos.
Mavi camlı binanın yakınında.
Cerca del edificio de vidrios azules.
Buranın yeni sahipleri yakında burada olacaklar.
Los nuevos propietarios van a estar aquí pronto.
Ama düşürmeye çalışıyorlar ve yakında uyanacağını umuyorlar.
Pero están tratando de bajarla y todos esperamos que despierte pronto.
Bizim o para ya yakın bile paramız yok ki.
Pero no tenemos una cifra ni siquiera cercana a todo ese dinero.
Bence sen benimle birlikte yaşamak istemiyorsun, benim yakınımda yaşamak istiyorsun.
Me parece que suena a que no quieres vivir conmigo, solo cerca a mí.
Bu sanki eğer Pamuk Prenses Pamuk Prenses ormandaydı ve cüceler de yakınındaydı, ama gözleri sürekli onun üzerinde değildi.
Es como... si Blancanieves estuviera... como si Blancanieves estuviera en el bosque y... los enanos estuvieran cerca pero no la tuvieran a la vista.
[Sırlardan konuşalım. En yakın dostumun bana güvenmediğini öğrendim. Hamile olduğunu bana söylememiş.]
HABLANDO DE SECRETOS, DESCUBRÍ QUE MI MEJOR AMIGA NO CONFÍA EN MÍ.
Cesedin yakılmasını ben emretmedim.
Yo no mandé que lo incineraran.
Şimdi, cesedin yakılması her ne kadar dikkat çekici bir yazışma hatası olsa da, resmî otopsi sonuçları ölüm nedeninin yangın olduğunu ispatlıyor.
Aunque la incineración del cadáver de la víctima fue un error administrativo indignante, los resultados oficiales de la autopsia demuestran que el fuego fue la causa de muerte...
Hamburgerini nasıl alırsın, yakışıklı?
¿ Cómo te gusta tu hamburguesa, guapo?
Değişken mineraller, etik olarak sorgulanabilir alternatif yakıtlar anormal gazlar, tanımlanamayan parlak bir yapışkan maddeyle dolu derin kuyular ile günümüz bilim dünyasını aşan özellikler keşfettik. Cidden?
En Heart, encontramos increíbles recursos en la Cicatriz... minerales inestables, fuentes de combustible alternativas moralmente cuestionables, gases no naturales, y grandes pozos de un pringue brillante inidentificable con propiedades que superan con mucho el reino de la ciencia moderna.
Sadece yakın arkadaşlarıma gösteririm.
Solo la comparto con mis amigos más cercanos.
Bence bir yerlerde Laurel'ın mirasına yakışır bir kadın var.
Creo que en algún lugar, hay una mujer digna del legado de Laurel.
- Tanrım, çok yakışıklısın.
- Dios, guapo como siempre.