Yalnızlık перевод на испанский
2,046 параллельный перевод
Soğuk, mesafeli. Duygusal açıdan bu renk, yalnızlık ve dünyadan uzaklaşma isteği ile özdeşleşmiştir.
Tú sabes, emocionalmente, el gris pardo está asociado a la soledad y al deseo de escapar del mundo.
Babanın yalnızlık arayışı daha derin bir sorunu gösteriyor.
La busqueda de soledad del padre indica un problema más profundo.
Anladığım kadarıyla, sen derin bir, yalnızlık içindesin.
Yo siento una soledad dentro de ti.
Büyüyünce yalnızlık daha da kötü.
Ahora que hemos crecido, la soledad es mucho peor que cuando éramos pequeños.
Yalnızlık hastalık ve kızgınlıkla ilgili bir sürü şiir.
Un montón de poemas sobra estar sola, enferma y enfadada.
"Yalnızlık da çekiyor olabilirsin."
"pero tal vez sintiéndote un poco sola."
Kendimizi kandırmayalım. Hayat yolu yalnızlık ve acılarla doludur.
No queriamos engañarnos, pero compartimos muchos caminos
Yalnızlık.
¿ El aislamiento?
Yalnızlık göreceli bir tanım, Doktor.
"Aislamiento" es un término relativo, Doc.
Belki burada kendi başına biraz yalnızlık çekiyor ve kendini böylesi bir çılgınlığın içinde kurguladı. Bunu daha önce de gördüm.
Quizá esté muy sola aquí y se puso frenética.
Böyle fakir ve korkak bir kadın olmanın ne büyük yalnızlık olduğu hakkında.
Sobre lo solitario que es ser una mujer tan pobre y tan asustada.
Yalnızlık.
Soledad.
Bir daha yalnızlık hissetmeyeceğimi biliyordum.
Yo sabía que jamás volvería a estar solo.
Kıyafetleri arka koltuğa asılı bir adam görürsen sana yalnızlıkla ilgili iki şey söyleyecektir.
Conoce a un hombre con su ropa colgada en el asiento trasero, te puede decir un par de cosas sobre la soledad.
Dedektif hikaleleriyle dolu yalnızlık ve takıntımın hayal gücümü geliştirdiğini kabul etmeliyim.
Debo admitir que mi soledad y mi obsesión con las historias de detectives habían alimentado ciertas fantasías.
Yalnızlık, sürgün, aşağılanma...
Soledad, exilio, humillación...
Niye yalnızlık çekiyorum?
¿ Por qué me siento tan sola?
Amacım, dostum, hayatın her gününü bir aşağılık gibi geçirmenin sonu yalnızlıkla sonlanıyor.
- Quiero llegar, amigo, a decirte que ser un imbécil todos los días Sólo te conduce a la Soledad.
Yalnızlık.
Furia. Soledad.
Yalnızlık sokağından tanırım o kızı...
Conozco una chica de una calle solitaria
Sana bıraktığı tek hatıra üzüntü ve yalnızlık.
El único símbolo que te ha dejado es el dolor y la soledad.
Yalnızlık sadece yalnızlıkta var olabiliyor.
El aislamiento existe sólo si se aísla.
Normal insanlardan yüksekte çok yalnızlık çekiyor olmalısın.
Debes sentirte muy solita, allí arriba de ese pedestal....
Bu binalarda ki yalnızlık can sıkıcı.
Es insoportable la soledad de estos inmuebles.
"Gönülde bir yalnızlık büyüyor."
La soledad crece en silencio en mi corazón.
Yalnızlık üzerinde çalışıyorum.
Trabajo en estar solo.
Acı dolu bir hayat ve yalnızlık mı?
¿ Una vida de sufrimiento y soledad?
Yalnızlık çekiyor olmalısınız.
Se debe sentir muy sola.
Çünkü yalnızlık çekiyordum.
Porque me sentía sola.
Yalnızlık ve diğer o şeyler gibi klişelere başlama hemen.
No empieces con el clichŽ de la soledad y todo eso.
Benim gibi insanlar için yalnızlık bir zafer.
Para la gente como yo, la soledad es la victoria.
Çaresizce her yerde aşkı ararız ve 2 yıllık yalnızlıktan sonra, bulduğumuzda bu seferkinin "O" olduğuna emin oluruz. Ta ki o da gidene dek.
Buscar por doquier desesperadamente y, después de dos años de soledad conocer a un nuevo amor y jurar que él es el definitivo hasta que él se va también.
Ve beni dinle. Yalnızlık, dünyanın sonu değildir.
Y sola no es el fin del mundo.
Senin adın, üzüntü yalnızlık, işe yaramazlık.
Tu nombre es tristeza soledad, inutilidad.
Tamam, yeni çocuk, bu yalnızlık olayı yeter.
Muy bien, chico nuevo, ya basta de estar solo.
Fortress of Solitude ( Yalnızlık Kalesi )
Fortaleza de la Soledad Memorias de una prisión
Ama en kötüsü yalnızlık hissi.
Pero es más que nada, solitario.
Bilgisayarlar bile yolda yalnızlık hissedebilir.
Puede ponerse solitario en el camino, incluso para las computadoras.
Halam orada korkunç bir yalnızlık içinde.
Mi tía está muy sola allí.
40 kişilik koca ekip içinde, konuşabileceği iki kadın olduğu için çok yalnızlık çekiyordur herhâlde.
Probablemente se sienta sola con solo otras dos mujeres con las que hablar en su unidad de 40 personas.
Hayır, yalnızlık hissetmiyorum. April'ın burada olmasını özlüyorum. Ama onunla her çarşamba yüzme antrenmanından sonra ve pazarları ödevlerini bitirdikten sonra konuşuyorum.
Hecho de menos tener a April alrededor, seguro, pero hablo con ella cada miércoles después de sus practicas de natación y cada domingo si ella ha hecho todos sus deberes.
Sence Luke yalnızlık çekiyor mudur?
¿ Piensas que Luke se siente solo?
- Kendine iyi bak. Yalnızlık çekersen de ara.
Cuídate y llama si te sientes solo.
Yalnızlık ve karantinadaki hayatım şimdi başlıyor.
Mi nueva vida de soledad y aislamiento comienza ahora.
Chris Keller bile bazen yalnızlık hisseder.
Chris Keller a veces también está solo.
İçimde büyük bir yalnızlık var.
Me siento tan solo por dentro.
Bay Hai hayvanların insanlar gibi olduğunu söylüyor. Onlar da yalnızlık çekiyorlar.
El Sr. Hai dice que los animales son como la gente, que también se sienten solos.
Bu gözlerin arkasında yalnızca karanlık, ve ışıksızlık var.
Detrás de estos ojos, uno encuentra el color negro, la ausencia de luz.
Hayatımın şu anki amacı, geçmiş maceralarımla yatalak notlarımı birleştirip yalnızlığa hapsedilmiş kıyılara bırakmak.
Mi tarea ahora consiste en tomar notas de este viaje inmóvil de un náufrago en las costas de la soledad.
Yalnızlık, kötü bir şey.
Quédate esta noche.
Biz de biraz yalnızlık hissedebilirsin dedik.
No, no me siento solo.
yalnız 545
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnızdım 64
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnızız 36
yalnız mı yaşıyorsun 33
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnızdım 64
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnızız 36
yalnız mı yaşıyorsun 33