Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → испанский / [ Y ] / Yanına

Yanına перевод на испанский

27,113 параллельный перевод
Hector sörf yarışmasına katıldı ve birkaçımız yanına gidiyor.
Hector en una competición de surf, y algunos de nosotros estamos llegando a lo largo,
Hemen kardeşinin yanına gitmelisin.
Necesitas acudir a tu hermano ahora.
Ya bu kasabayı yanına çekersin ya da bu adamın parasını.
Puede tener este pueblo de su lado o su dinero en el bolsillo.
Kızın yanına giden senin oğlun!
¡ Su hijo es quien la tiene contra ella!
Söylediğine göre annem son günlerini yaşıyormuş ve kardeşimle birlikte yanına gitmeliymişiz.
Me dijo que en su opinión, está viviendo sus últimos días, y que mi hermana y yo deberíamos acudir.
Caroline neden şuraya oturmuyorsun, ve Rachel Max'i gong'un yanına götür.
Caroline, por qué no os sentáis aquí, y Rachel, lleva a Max junto al gong.
Adamlarının yanına kaçtı.
Escapó y regresó con sus hombres.
Böylece diğer çocukların yanına gizlice süzülüp onları korkutuyorlardı. Ve gölge gibi görünüyorlardı.
Reptaban cerca de unos niños, y solían espantarlos, y se parecían a sombras.
Birini yanına almanın bedeli bu.
Este es el precio del liderazgo.
İstediğin an adamlarının yanına gidebilirsin.
Siempre puedes unirte al resto de tus hombres.
Ramse, yanına Adler ve Harris'i almış.
Ramse está con Adler y Harris.
Yanına git.
Ve con él.
Walker, yanına kar kalmasına izin verme.
Walker, no dejes que se salga con la suya.
Figürü yanına alacağını düşünmedin, değil mi?
Apuesto a que no pensaste que se la llevaría, ¿ verdad?
Birkaç gün içinde buraya gelecek ve benim onun yanına oturup onunla sohbet etmem gerekecek.
Vendrá aquí en cuestión de días, y se espera que yo me siente a su lado y mantenga una conversación con él.
Savaş zamanı, elini burnunun yanına koyan son kişi orduyu yönetir.
En tiempos de guerra, la última persona que pone el dedo en la nariz, guía las tropas.
Neden eşyalarımı seninkilerin yanına koymuyoruz?
¿ Por qué no pongo mis cosas ahí con las tuyas?
Yanına da çikolata parçacıklı kurabiye.
Y un paquete de galletas con trozos de chocolate.
Yardıma ihtiyacın olur diye Ye Hwa'yı yanına gönderdim.
Te mandé a Ye Hwa por si necesitabas ayuda.
Hastanın yanına gelmesini istememeli.
Él no debe pedirle a un paciente que vaya.
Huzurevindeki ölmek üzere olan birinin yanına kıvrılan kediler gibisin.
Como un gato negro en un geriátrico... acurrucándote cerca del próximo en morir.
Otomatın yanına uzansam üstüme devirir misin onu?
Si me acuesto a su lado, ¿ la dejarás caer sobre mí?
Seni yanına alarak zaten büyük bir iş yaptı.
Te hizo un gran favor acogiéndote.
Jody seni yanına mı aldı?
¿ Jody te recogió?
Beni arkadaşlarımızın yanına götürüp her şeyi yoluna kadar olmaz.
No hasta que traigas de vuelta a nuestros amigos... y hayas arreglado... todo esto.
Sabah eşi Andy LeGare'in yanına gideceğim.
Por la mañana iré a ver a su esposo, Andy LeGare. ¿ Estás libre?
Rabbine dil dökeceksen tam zamanı çünkü yanına gideceksin.
Así que mejor hagas las paces con tu Dios, porque aquí viene la grande.
Ama Evan'ın yanına geri dönmeliyim çünkü kusmuk kovasını almak benim görevim.
Pero debería regresar con Evan porque... justo iba a buscar un balde para que vomite.
O muhteşem anda Isabella'nın yanına gideceğim ve günü kurtaracağım.
Voy a cabalgar en el momento perfecto frente a Isabella y salvaré el día.
Cesedinin yanına koşmuştunuz.
Corriste hacia su cuerpo.
Seni Bay Boss'u yanına yaklaştırmamız bir buçuk yılımızı aldı.
Nos ha llevado un año y medio conseguir que estés tan cerca del Sr. Boss.
Diğerlerinin yanına koy.
Póngalo con el resto
Yani bu yanına kalacak.
Así que ella se saldrá con la suya.
Birkaç ay önce evden kaçtığında telefonunu yanına almış mıydı?
¿ Se llevó el móvil cuando huyó de casa hace dos meses?
Niye o güzel eve onu seven anne babasının yanına gitmek istemiyordu?
¿ Por qué no quería ir a su casa... aquella preciosa casa con sus padres que la querían?
Ona biraz süre ver, sonra yanına git ve nasıl olduğunu sor.
Dale un momento, pásate por allí y... pregúntale cómo está.
- Gerçekten bu onun yanına kar mı kalacak?
- un montón de problemas emocionales que resolver. - ¿ De verdad vas a dejar que se salga con la suya así?
Adamlardan biri dolabın yanına gidince "Bu ne lan?" dedi.
Cuando uno de los sujetos se acercó al refrigerador... dijo : "¿ Qué pasa?"
- Kimse yanına bile yaklaşamaz.
Nadie podrá acercarse a eso.
Konağın yanında Thomas'ın adına kiraladığım yerde oturacaksınız.
Vivireis en una finca cercana que he alquilado a nombre de Thomas.
Ve cömert ev sahibimize. Ve artık kendi adını taşıyan Kraliyet hanedanına.
Y por nuestro generoso anfitrión y la Casa Real que ahora lleva su nombre.
Ama diğer yanı ağlarmışçasına "daha sert, daha sert!" demek istiyordu.
. " Pero el resto de ella solamente podía gritar : " Mas fuerte!
Son anına kadar yanındaydım.
Me quedé con él hasta el final.
Üç adamın başını kesen umutsuz bir zombinin yanına gidiyorsun. Güvenli değil.
No es seguro.
Yanımda olmasına bile dayanamıyorum!
Ni siquiera quiero estar con él.
Benimle gelmezsen, yan taraftaki motorcu, şişman adamla gideceğim. Saçları sırtına kadar uzanan adamla.
Si no vienes conmigo iré con aquel gordo con la espalda peluda.
Yani, ailemin başına gelenlere baksana. Şu an cidden annemin yanında olmak zorundayım.
Mira, con todo lo que le está pasando a mi familia, en verdad necesito apoyar a mi mamá en este momento.
Son anına kadar onun yanındaydım.
Estuve con él... en el último minuto.
Zerakem'in hükümet yetkililerine rüşvet vermesinin yanında şirket casusluğuna bulaştığına dair suçlamalar duyduk.
Hemos escuchado las acusaciones de que dedica Zerakem en espionaje corporativo, así como el soborno de funcionarios públicos.
Tek başına adalet aşkıyla yanıp tutuşan savaşçı dev bir hukuk firması ve silah imalatçısına karşı.
Un único abogado luchando por la justicia contra el gigantesco bufete y el fabricante de armas.
Ama bu yanıldığım anlamına gelmiyor.
Pero eso no significa que esté equivocado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]