Zamanın var перевод на испанский
3,692 параллельный перевод
Oyalanmak için zamanın var çünkü başka biri senin için zaman yaratmış.
Tienes tiempo para perder... porque alguien más cumple condena por ti.
Bu gece biraz daha zamanın var değil mi?
Aún tienes tiempo esta noche, ¿ no?
Yeterince zamanın var mı?
¿ Piensas que tienes todo ese tiempo?
- Kısa bir sohbet için zamanın var mı? - Hayır, gerçekten yok.
- ¿ Tienes tiempo para hablar un momento?
İnan bana, bolca zamanın var.
Créeme, hay bastante tiempo.
Bulmak için bir sürü zamanın var.
Pero tienes mucho tiempo para averiguar eso.
Hala gerçeği söylemek için zamanın var.
Aún tienes tiempo para decir la verdad.
Mahkemeye çıkmadan önce oraya gitmeye zamanın var mı?
¿ Tienes tiempo para ir antes de ir la corte?
Peki 100,000 Euro için zamanın var mı?
Sí, ¿ tienes tiempo por 100.000 euros?
Daha zamanın var.
Tienes tiempo.
Tamamını söyleyecek zamanın var.
Tienes tiempo.
Bir kahve içmeye zamanın var mı?
¿ Tienes tiempo para una taza de café?
Buna bakmak için zamanın var mı?
¿ Tienes tiempo para una consulta?
Bir içkilik zamanın var mı?
¿ Tienes tiempo para una copa rápida?
Hala ekip oluşturacak zamanın var.
Todavía tienes tiempo para montar un equipo.
Taraf seçmek için hala zamanın var.
Todavía hay tiempo de escoger lados, sabes.
Biraz zamanın var mı?
¿ Tienes un segundo?
Zamanın var.
Tienes tiempo.
Gary ile birlikte Afrika konusunda seni bilgilendirmemiz için zamanın var mı?
¿ Tienes un momento hoy para que Gary y yo te hablemos de África?
Tamam, eğer zamanın varsa seninle konuşmak istediğim bir şey var. Biraz kişisel...
Vale, bueno, hay algo de lo que quiero hablarte, si tienes un momento.
Yemek için zamanın var mı?
¿ Tienes tiempo para un bocado?
- Azıcık zamanın var.
- Tienes una opción.
- Zaman atlaması yaşadın. - Burada bir gariplik var.
- Has perdido la noción del tiempo.
Birinci sınıf koltuk, fıstık, beyaz şarap ve şişmiş ayak bilekleri ile. Bunu sormak için çok zaman var ama, biz satın alıyoruz. Ne diyorsun?
Sé que es mucho pedir, pero piensa : primera clase, cacahuetes, vino blanco... y no llegarás con los tobillos hinchados.
- O zaman neden başka kadınlara ihtiyacın var?
- ¿ Entonces por qué vas con otras mujeres? - ¡ No lo hago!
O zaman senin de bağın var.
Así que eres un boong-en-ley.
Numaram sizde var, istediğiniz zaman arayın.
Y tienen mi número, así que me llaman a cualquier hora.
Şimdi Yaşamanın Zamanı! Lloyd! Bir Saat İçinde Bir Randevum Var, O Yüzden Biraz Acele Edebilir miyiz?
¿ podemos acelerar esto un poco?
İnanılmaz bir sesin var kızım, o zaman neden Mercedes Jones-vari vokal çıkışlar yaptığını hiç duymadım?
Tienes una voz increíble, amiga, así que ¿ por qué nunca me he enterado que haces una improvisación al estilo Mercedes Jones?
Nişanlının bir çift kanadı ve diğer peri şeyleri var o zaman?
¿ Así que la novia tiene alitas y todo eso?
Doğrudan tapınağın altında bir zaman makinesi var.
En esta logia hay una máquina del tiempo, justo debajo del templo.
Bu Fener ister yansın ister yanmasın, Hal Jordan umut her zaman var olacaktır.
No importa si este Lanter estalla en ira o no, Hal Jordan, La esperanza permanecerá.
onun artık bir erkek arkadaşı var ve erkek arkadaşın olduğu zaman başka... arkadaşlara çok da ihtiyaç kalmıyor, değil mi?
Tiene ahora un novio. Y no necesitas tus amigos tanto cuando tiene un novio, ¿ verdad?
O zaman yeni arkadaşlara ihtiyacın var.
Entonces necesitas amigos nuevos.
Bu durumu sigorta şirketine bildirmeden önce ne kadar zamanınız var?
¿ Cuánto tiempo tiene antes de que, necesite reportar esto a la compañía de seguros?
Şuan elimde kaçıranlar tarafından tutulan bir kurban var, bu yüzden senin "uygun yolların" için benim gerçekten zamanım yok, anladın mı?
Tengo una víctima en poder de los secuestradores ahora, así que realmente no tengo tiempo para los "canales oficiales", ¿ de acuerdo?
Zamanı var. Hayvanın bir yere kaçtığı yok.
Tiene tiempo, no se le va a escapar.
İhtiyar adamın ne zaman geri döneceğini bilen var mı?
¿ Saben cuándo vuelve el viejo?
Aslında senin kahvaltı için zamanın yok, çünkü senin ve Steve'in işiniz var.
En realidad, no tienes tiempo para desayunar, porque tu y Steve... tenéis vuestro propio caso.
M.E. kararı için bize biraz zaman kazandırdım fakat sabah saat 9 : 00'da Donald'ın masasına koyacak bir ip ucuna ihtiyacımız var.
Compré algo de tiempo con el fallo del forense, pero necesito una pista que pueda colocar en el escritorio de Donald antes de las nueve de la mañana.
Kanım, meleğin tüyü, ejderhanın göz yaşı, biraz zaman tozuna ihtiyacım var.
Mi sangre, una pluma de ángel, lágrimas de un dragón, una pizca de arenas del tiempo...
Mahallemde yaşlı bir kadın var ve her zaman köpeğini gezdiriyor.
Por ejemplo, hay una viejecita de mi barrio. Y siempre está paseando a su perro.
Her zaman savunmadasınız ve kenarlarda çok fazla adamınız var!
Siempre juega a la defensiva. Y tiene demasiadas piezas por el exterior.
Olursa olsun, bu gider yolu, Eğer zamanınız var.
No importa lo que pase, tienes tiempo.
Amerikan halkı için önemli olan... Başkanın bir Amerikan vatandaşını ne zaman öldürüp ne zaman öldüremeyeceğini bilmektir. Yine de sanki Amerika'da bu iki yasa var ve Amerikan halkı inandıkları kanunun onlara ne söylediği ile aslında kapalı kapılar ardında gerçekte nasıl yorumlandığı arasındaki farkı görebilse aşırı derecede şaşırırdı.
Es importante para el pueblo americano saber cuándo el presidente puede matar un ciudadano americano y cuándo no, y sin embargo es casi como si hubiera dos leyes en América, y la gente se quedaría muy sorprendida si pudieran ver la diferencia entre lo que creen que dice una ley y cómo ha sido
Zamanın tutarlılığı * diye bir prensip var...
Hay un principio de autoconsistencia...
Bu bulmacaların iyi tarafı, her zaman yeterli bilginin var oluşu.
El tema de estos puzles es que siempre hay suficiente información.
Fikrini değiştirirsen, her zaman başımızın üstünde yerin var.
Si cambias de parecer, siempre eres bienvenido.
Evet... İşte o zaman ne yaptığınızın farkına varıyorsunuz.
Bueno entonces entiendes lo que estás haciendo, sabes.
Evet, zamanın başlangıcından beri politika var.
- La política de siempre.
Çoğu mesajın içeriği, nerede ve ne zaman buluşmakla ilgili bir dizi rastgele numara var.
La mayoría de los mensajes eran sobre dónde y cuándo quedar, y entonces, una serie de números aleatorios.
zamanın var mı 17
vardı 193
varoş 16
vargas 68
vardır 53
varmış 24
var mı 248
var mısın 123
var ya 32
varsın 16
vardı 193
varoş 16
vargas 68
vardır 53
varmış 24
var mı 248
var mısın 123
var ya 32
varsın 16
varım 207
var mısın yok musun 30
varsa 36
vardık 38
varenka 16
var tabii 24
varşova 132
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
var mısın yok musun 30
varsa 36
vardık 38
varenka 16
var tabii 24
varşova 132
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19
varvara vasilyevna 23
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
varvara vasilyevna 23
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zaman geldi 92
zamanımız tükeniyor 18
zamanı gelince 71
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamana ihtiyacım var 37
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zaman geldi 92
zamanımız tükeniyor 18
zamanı gelince 71
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43