Çok uzaklarda перевод на испанский
404 параллельный перевод
Çok uzaklarda.
En un lugar muy lejano.
Bu ayrılığın gerçekleşeceği günler... çok uzaklarda değil.
Creo que no falta mucho tiempo... para que esta separación sea posible.
Dans ederken aklım çok uzaklarda oluyor
Mi mente está muy lejos cuando bailo.
Ama çok uzaklarda... yıkıntıların arasında yeni bir dünya kıpırdanıyor... yavaş yavaş... ama umutla.
Pero veo a lo lejos... un mundo nuevo surgiendo de las ruinas,
- Çok, çok uzaklarda.
- Está muy, muy lejos.
Ama çok iyi geldi, kendimi çok uzaklarda hissettim.
Pero me sentía tan bien, tan ajeno.
Çok uzaklarda.
Muy lejos.
Oğlum, çok uzaklarda bir yerlerde.
Mi hijo se encuentra en algún lugar lejano.
Bir hafta içinde çok uzaklarda, mangırların içinde yüzüyor olacağız.
Y dentro de 8 días estaríamos lejos y forrados, en serio.
Mesala, biri Fransa'da bir kentte kumaraneye biraz para bıraksa, gürültü çok uzaklarda duyuluveriyor.
Y si alguien derrocha un montón de dinero en un casino de Deauville, Francia el ruido puede oírse bastante mas lejos
- Çok uzaklarda kaldı.
La estamos dejando atrás.
Devlet işleri ve politikadan çok uzaklarda olacaksın.
Imperio, de la política!
Çok... çok uzaklarda.
Lejos. Muy lejos.
Çok uzaklarda.
Es un largo camino para llegar.
Çok uzaklarda olmak gibi.
Muy lejos.
O bedende bir zamanlar bir dev yaşardı ama Matt Brady kayboldu. Tanrıyı çok yükseklerde, çok uzaklarda aradı çünkü.
Un gigante supo existir en ese cuerpo pero Matt Brady se perdió buscando a Dios demasiado alto y demasiado lejos.
Bir zamanlar, çok uzaklarda bir prenses varmış.
Había una vez una princesa de un lugar muy lejano.
Kuzeyde, çok uzaklarda, o mağarada genç bir tanrı uyur.
Muy al norte, hay un joven dios que duerme en esa cueva.
Çok uzaklarda.
Lejos.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
... pórticos esculpidos, puertas, galerías... corredores transversales que conducen a salones desiertos... decorados al gusto de otra época... habitaciones silenciosas, donde el ruido de los pasos es absorbido... por alfombras tan espesas, tan gruesas... que uno no oye ni sus propios pasos... como si su propio oído estuviera muy lejos... muy lejos de esta entumecida y árida decoración... lejos de estos elaborados frisos bajo la cornisa... con sus ramajes y guirnaldas... como hojas muertas... como si el suelo aún fuera de arena y gravilla, o losetas... sobre las que avanzara una vez más... a tu encuentro... entre lujosos muros panelados... estucos, molduras, cuadros... entre los cuales avanzaba... entre los cuales me descubrí... esperándote... muy lejos del lugar donde estoy ahora... antes que tú, esperando una vez más... por alguien que no vendrá... que ya no nos separará... arrancándote de mí.
Güney Denizi Adaları'nda, çok uzaklarda bir erkek, ağladığını başkalarının görmesini istemiyorsa, ne yapar biliyor musun?
Timmy, en las islas de los mares del Sur... cuando un hombre niega que se le ve llorar, ¿ sabes lo que él hace?
- Çok uzaklarda henüz keşfedilmemiş bir ada.
- Unas islas que no se han descubierto.
Dinlermisiniz, Samantha evinden çok uzaklarda ve buraya alışması için yardım edeceğimize dair söz verdim.
Escuchen todos, he dicho que como Samantha es una extraña aquí todos la ayudaremos a que se sienta como en casa.
Yaşarken bile çok uzaklarda yaşadığımı hissediyorum.
Mientras vivo ya siento que los momentos que vivo están lejanos.
Güneyden çok uzaklarda.
Muchas leguas al sur.
O çok uzaklarda.
Ella está muy muy lejos.
Onlar senin yokluğunu fark edene kadar, biz çok uzaklarda olmuş olacağız.
Debemos estar lejos para cuando se den cuenta.
Birçok galakside ulaşabileceğinizden çok çok uzaklarda.
En muchas galaxias mucho más allá de su alcance.
Uzakta çok uzaklarda, yaşlı adam.
Lejos... Demasiado lejos, viejo.
Size bir özür borçlu olduğumu düşünüyorum ve çok uzaklarda bir yer olduğu için burada misafirperverliğin unutulduğunu düşünmenizi istemem.
¿ Quiere pasar a la casa? Para demostrarle que aún en un rancho perdido entre las montañas se conocen las reglas de la hospitalidad.
Ayrıca çok uzaklarda, Amerika'dalar.
Y ocurrió lejos, en América.
- Senden çok uzaklarda hayatım.
- Demasiado lejos de ti, querida.
Çok uzaklarda.
Terriblemente lejos.
Adamlarımın seni çok uzaklarda bir bataklığa götürmeleri ve kafana bir kurşun sıkmaları.
Mis chicos te sacarán y te meterán una bala en la cabeza.
Elbette, dolar savrulan günler çok uzaklarda kaldı.
Claro está, que lanzar un dólar en aquellos días era mucho más.
Dr. Wilbur çok uzaklarda.
La Dra. Wilbur está muy lejos.
Şarkta, çok uzaklarda Dumanlı dağların ve Kuyutormanın karanlığının ötesinde, Yalnız Dağ diye bir yer var.
Lejos, en el Este mas allá de las Montañas Grises y el oscuro Bosque Negro hallarás la Montaña Solitaria.
Çok uzaklarda, birçok ışık yılı ötedeler.
Muy lejos, a lo largo de los años luz.
Bizi oluşturan madde çok uzun zaman önce çok uzaklarda bir kırmızı dev tarafından üretildi.
La materia que nos forma se generó hace mucho tiempo en lejanas y gigantes estrellas rojas.
Çok uzaklarda, Joppa'nın çöl sınırlarının ötesinde...
viven lejos, más allá de las fronteras de Joppa...
Çok uzaklarda küçük beyaz bir yelkenli görüyoruz...
A lo lejos, se ve un bote blanco, con velas...
Jean, bunu dinlediğinde ben çok uzaklarda olacağım.
Jean, cuando hayas escuchado todo esto, Yo estaré lejos.
* Çok uzaklarda
Lejos,
Çok uzaklarda ateşi yakar uzun zamandır bekleyen için
A lo lejos arde el fuego Por alguien que espero mucho
Minmay çok uzaklarda ve hala onun şarkılarını duyabiliyoruz.
Minmay se encuentra tan lejos y sin embargo aún podemos escucharla aquí cantando.
Teknenin görünmez olmasına rağmen çok uzaklarda olamayacağına dair nedenlerim var. Yani beyler, nerede olabilir?
Bueno tenía razones para pensar que la lancha no podía estar... muy lejos, debido a su invisibilidad de manera, caballeros, ¿ dónde podría estar?
Eğer Nikki Finn çok ama çok uzaklarda olsaydı... bu sevinçli günlerde... çok daha mutlu olabilirdik.
Creo que todos seríamos mucho más felices... en el más alegre de los fines de semana, si Nikki Finn estuviera muy, muy lejos.
Evinden çok uzaklarda.
Está lejos de su casa.
Ve motorcu yakalayıcımla günlerce oynayacağım onun aklı çok uzaklarda olsa da. O bana en ufak bir umut bile vermiyor.
Lo cual, hasta ahora, no ha dado señales de tener.
Eşinin ve annesinin uzaklarda olması çok yazık.
Es una lástima que su madre y su esposa estén fuera.
Hayır, çok daha uzaklarda galaksinin dış kenarında.
Estaríamos aquí en los suburbios de la galaxia.
uzaklarda 21
çok üzüldüm 280
çok üzgünüm 1758
çok uykum var 28
çok uzun zaman oldu 115
çok üzgün 38
çok uzun bir süre 23
çok üzgünüm efendim 30
çok uzak 78
çok üşüyorum 45
çok üzüldüm 280
çok üzgünüm 1758
çok uykum var 28
çok uzun zaman oldu 115
çok üzgün 38
çok uzun bir süre 23
çok üzgünüm efendim 30
çok uzak 78
çok üşüyorum 45
çok üzücü 155
çok uzakta 50
çok üşüdüm 19
çok uzun zamandır 30
çok utanıyorum 107
çok uzun sürdü 28
çok uzun zaman önce 42
çok uzak değil 39
çok uzun sürmez 60
çok uzaklara 31
çok uzakta 50
çok üşüdüm 19
çok uzun zamandır 30
çok utanıyorum 107
çok uzun sürdü 28
çok uzun zaman önce 42
çok uzak değil 39
çok uzun sürmez 60
çok uzaklara 31