Allahtan перевод на французский
306 параллельный перевод
Allahtan zeka seviyenin çocuklarla eşdeğer olduğunu biliyorum.
Je sais heureusement qu'intellectuellement, tu n'es qu'une enfant.
Allahtan Butterfield'ları bırakıp gelmişim.
J'ai bien fait d'abandonner les Butterfield.
Evet, allahtan öyle.
Oui, c'est un don.
" Allahtan karayım.
" Peut-être parce que je suis noir...
Allahtan senin çocuğun değilim.
Dieu merci, je ne suis pas ton fils!
- Allahtan sen şahit oldun.
- Mais vous serez mon témoin.
Allahtan bu iki adam...
Heureusement que ces deux hommes...
Allahtan Belgrave Meydanı daha yakın.
Belgrave Square est moins loin.
Sevgilim, Allahtan sen çıktın!
Oh chéri, Dieu merci c'est toi!
Allahtan, yani bana göre...
Heureusement. De mon point de vue, bien sûr!
Allahtan sahile ufak bir sürpriz paketi bıraktık.
Heureusement qu'on a débarqué toutes ces provisions!
Ya ikincisi... Allahtan o seni terk etti.
La deuxième, elle t'a plaqué.
Allahtan Zoltan karpathy vardı. O olmasaydı sıkıntıdan ölürdüm.
Sans cette crapule de Karpathy, je serais mort d'ennui.
" Bir kadın Allahtan ki kolay unutması
" Mais les femmes sont faites... Pour qu'on les oublie
Allahtan Çinlilerden sadece bunu öğrenmediniz.
Heureusement, vous en avez appris davantage.
Allahtan, Dr Watson benimkileri asla yazmaz.
Heureusement, le Dr Watson ne relate jamais les miennes.
Allahtan Avusturya kumandanı da bizimkiler gibi salağın teki.
Heureusement, le commandement autrichien est aussi bête que le notre.
Allahtan onlara kirli bıçaktan bahsetmedim.
Heureusement que je n'ai rien dit sur le couteau sale.
Allahtan seni beklemişim.
Heureusement que j'ai attendu.
Allahtan bu koruyu avucumun içi gibi bilirim.
- On va marcher. On a de la chance, je connais ces bois par cœur.
Allahtan durum kurtarılmayacak gibi değil.
Heureusement, la situation n'est pas irrémédiable.
Allahtan, bugün mühendisler böyle alçaltıcı bir durumla karşılaşmıyor.
De nos jours heureusement, on ne réserve plus ce sort aux architectes.
Ama Allahtan... iradem o kadar kuvvetli değil.
Mais grâce à Dieu, ma volonté est faible.
Allahtan kamburumda beni yüzeyde... tutacak kadar hava vardı.
Heureusement, il restait assez d'air dans ma bosse pour me maintenir à flot jusqu'au sauvetage. Oui.
Allahtan kredi kartlarımı ve seyahat çeklerimi Janet'a vermiştim.
heureusement, Janet a pris ma carte de crédit et mes traveler's checks.
- Allahtan soğuk.
Ca rafraîchit.
Allahtan uygulamam belirli bir esneklik sağlyor.
Heureusement... ma profession me permet une certaine flexibilité.
Allahtan akıllı olanları, yakalanmayacak kadar zekiler.
C'est pas ma faute si les plus évolués ne se font pas attraper.
Allahtan, o bölgede bolca benzin var.
La région est pleine de pétrole, ils ont cette chance.
Allahtan! Benim için yeterince iyi.
Pour moi, c'est un critère suffisant.
Allahtan yiyeceğimiz var.
Dieu merci, nous avons de la nourriture.
Allahtan, bu olasılığa karşı hazırlıklı olarak... bazı önlemler almıştık.
Nous nous sommes préparés à cette éventualité et sommes donc en mesure d'y remédier.
Allahtan o adam bizi durdurdu!
L'accident était inévitable!
- Allahtan şimdi öyle bir şey yok.
- Pas que t'en aies des tonnes.
- Allahtan Moby burda değil.
- Heureusement, il n'est pas là.
Allahtan hiç kirli çamaşırım yoktu.
Je n'avais pas de linge sale, heureusement.
Kara Karga. Allahtan şu zenci hastalıkları var.
Bamboula... t'as du pot d'avoir tes amibes.
Allahtan oğluma benzememiş.
Heureusement, il n'est pas comme mon fils...
Allahtan, projede görev alan Al isimli bir gözlemci bana yardım etti.
Heureusement, j'étais aidé par un observateur du projet nommé Al.
Allahtan, Al, bir refakatçi gibi bana hangi zamanda olduğumu ve ne zaman gideceğimi anlamamda yardımcı oluyor.
Heureusement, j'ai Al pour chaperon... qui m'aide à identifier l'époque où je suis et le moment de partir.
Vito bana 800 verdi. Allahtan parası varmış.
Une chance que Vito ait eu du liquide.
Allahtan topu çok hızlı atmadı.
T'as évité sa balle rapide
Allahtan ameliyat olunca düzelecek.
Normalement, elle ira mieux après l'opération.
Allahtan o evden taşındım!
Dieu merci, j'ai déménagé!
Allahtan hiçbirini öldürmemişsin.
Remercions Dieu que tu n'en aies pas tué.
- Allahtan bir planımız var.
- Heureusement, on a un plan.
Allahtan. Ne peki?
Qu'est-ce que c'est?
Allahtan acıkmışım.
Heureusement, j'ai faim.
Allahtan buraya gelmedi.
Dieu merci, il ne vient pas ici.
Allahtan gruptan çabucak ayrıldı da ona boş yere fazla zaman harcamadım.
Dommage...
Allahtan ölüsün dostum.
- Tu as de la chance d'être mort.