Aşık mısın перевод на французский
1,762 параллельный перевод
Ruth'a aşık mısın Harry?
Es-tu amoureux de Ruth, Harry?
- Ruth'a aşık mısın, Harry?
Ensemble. Es-tu amoureux de Ruth?
- Ona aşık mısın ki?
- Es-tu au moins amoureuse de ce type?
Ona aşık mısın?
Tu es amoureux d'elle?
Hala ona aşık mısın?
Tu l'aimes toujours?
Sadece bu işi mi yapmak istiyorsun, yoksa ona aşık mısın anlamadım.
Je ne sais pas si je veux ton job ou si t'es amoureux de lui!
Bana aşık mısın?
Vous êtes amoureuse de moi?
Ne? Ona hâlâ aşık mısın?
Ah, tu l'aimes toujours?
Aşık mısın?
Quoi? Amoureuse?
Ona aşık mısın?
Es-tu amoureux d'elle?
- Ona aşık mısın?
- Tu l'aimes?
Aşık mısınız?
Etes-vous amoureux?
Bana aşık mısın, Lili?
Ils ont tenté de me tuer pour...
Peki siz aşık mısınız Komiser?
Commissaire, vous êtes amoureux?
Lütfen geride durun. Bütün trenler doldu. Ya siz komiser, aşık mısınız?
Thème musical du film...
Kemiklerimi kırdın. Ve ben bunlara katlandım. Sırf çocuklar katlanmak zorunda kalmasın diye.
Tu m'as brisé le c ur, tu as brisé mes os, et je l'ai supporté pour que ces enfants n'aient pas à le faire.
Hala Karen'a aşık mısın?
Etes-vous toujours amoureux de Karen?
Finn'in giysilerinden kızın DNA'sı çıktı mı?
Tu as une correspondance d'elle sur les vêtements de Finn?
Komiteye piknik botu aldığın için... sıkıştığını mı söylememi istiyorsun?
Tu veux que je dise au comité que tu es fauché parce que tu as acheté un bateau pique-nique?
Örtüyü sıkılaştır, tamam mı?
Et tu m'as fait poser pour une séance photo à laquelle tu n'as même pas assisté.
Kaçışı sırasında, asıl cezasına eklediği, yardım yataklık etme ve işlediği diğer suçlara bakarak diyebilirim ki, Bay Scofield ömrünün kalan kısmını parmaklıklar arkasında geçirecektir.
- Son évasion, sa complicité et les délits commis en cours de route s'ajoutent à la peine initiale. Il devrait finir ses jours derrière les barreaux.
Kız kardeşini korumak için burada. Sen sağır mısın?
T'as pas entendu?
Sıkıldın mı? Sen kaçtın diyemi?
T'as eu honte de t'être enfui?
Otur bakalım, asker. ... sıkı bir darbe aldın.
Assis soldat, tu as fait une mauvaise chute.
Mitch, Liz doğduğunda bütün dikkatleri üzerine almasından hiç sıkılmamış mıydın?
Mitch, tu n'en as jamais assez que Liz, soit le centre des attentions en tant que petite dernière?
Bunu, sanki gurur duyulacak birşeymiş gibi söyleyip duruyorsun ama bana olan en ufacık bir benzerliğini gördüğüm gün, sonunda büyümeye başladığını anlamış olacağım..
Tu dis toujours ça comme quelque chose dont tu dois être fière. Mais le jour où je verrai un soupçon de moi en toi, ce sera le jour où je comprendrai que tu as enfin commencé... à grandir.
Ama Mac, düşündüm de atlattığın bunca sıkıntıdan sonra ve bir de bana taptığın için çünkü bana taptığını biliyorum, şu ana kadar biriken yedi haftalık izninin bir bölümünü kullanmanın ve benimle Londra'ya gelmenin harika olacağını düşündüm.
Mais Mac, j'ai pensé qu'avec tout ce que tu as traversé et parce que tu m'adores, et tu dois m'adorer, ça serait bien si tu pouvais prendre une partie de ces 7 semaines de vacances que tu as accumulées et... venir avec moi à Londres.
Yani... ben sadece eğlenirken sen aşık olup evleniyorsun... tekrar hatırlatır mısın ltüfen neden kızgın olan kişi sensin?
Donc je me contente de m'amuser, et toi tu es amoureuse et fiancée... Rappelle-moi pourquoi c'est toi qui es en colère.
"Sıcak-soğuk" oyununu mu denedin yoksa "kızgın genç kız" ı mı?
- Oui! Tu l'as jouée douce et chaleureuse ou direct l'ado allumée?
Beni köşeye sıkıştırmıştın Ve ilişkimizi bitirmek üzereydin
Tu m'as mise au pied du mur et tu voulais rompre.
Aşağılık herif, bana ne yaptığının farkında mısın?
Tu sais ce que tu m'as fait? Pardon?
- M.J.'in çıkışını gördün mü?
- Tu as accompagné M. J vers la sortie?
Madem bana aşık, öyleyse neden Darryl Hannah'ın dublörünü becerdi?
Ah ouai, alors pourquoi s'est il tapé la doublure lumière de Darryl Hannah, si il m'aime toujours?
Hey Rig, orada sıkılmaya başladın mı?
Hé Rig, t'as la pêche?
Michael, maddi sıkıntıların mı var?
Michael, tu as des problèmes d'argent?
Aman Tanrım, bu biletleri alabilmek için bütün domuz kumbaralarını kırmış olmalısın.
Oh, mon Dieu, tu as dû casser toutes tes tirelires pour les avoir.
Bunu duymaktan çok sıkıldın ama bir ahmak gibi davrandığım için özür dilerim.
Je sais que tu en as assez d'entendre ça, mais je suis vraiment désolé d'avoir agi comme un imbécile.
Bugünkü anlayışımızın büyük bir kısmı gazetede, televiyonda ve radyoda gördüklerimizden ibaret ve biz aşırı uçları görüyoruz, siyah beyaz düşüncelerimiz şartlandırılmış.
Beaucoup de nos recherches sont basées sur ce qu'on entend à la télévision ou à la radio en ce moment. Et on voit vrament les extrêmes du côté noir et du côté blanc.
Aşık mısın?
- Arrête.
Yardımınla... Mini minnacık da olsa. Bunda haklısın.
- Tu m'as aidée, un tout petit peu.
- Niye böyle söyledin? Çünkü ister 10 dakika, ister 10 yıl olsun, tanışıp da aşık olmadığım kadın yoktur.
Parce que toutes les femmes que j'ai rencontrées, j'en ai été amoureux, que ce soit pendant dix minutes ou dix ans.
Şu an sınırımızın aşım noktası belirsiz,... ve ara sıra açlık krizi geçiriyoruz...
Ta limite est devenue plus floue. Occasionnellement, tu te sens très affamée.
Ayağına gelen kısmetin farkında mısın?
C'est tu ce que ça veut dire? Rends toi compte de l'opportunité que tu as?
Claire'i kışkırtmakla, bize ne kadar büyük bir zarar verdiğinin farkında mısın?
Réalises-tu les dégâts que tu as causés en provoquant Claire?
Onun ameliyatı sırasında ettiğin o şişmanlık muhabbeti, beni uzaklaştırıp üstüne atlamak için yaptın değil mi?
Tous ces commentaires grossiers pendant que je l'opérais, tu m'as juste écarté pour pouvoir t'incruster, hein?
Garaj kapısını açık bıraktığı için kocamı ezmeye çalışırken aşırı tepki gösterdiğimi fark ettim.
J'ai réalisé que je m'étais emportée quand j'ai voulu écraser mon mari après qu'il ait laissé la porte du garage ouverte.
Ama 40 yıldır gösteri yapıyorsun. Sürekli aktif olmak zorunda kalmaktan sıkılmadın mı artık?
Mais ça fait 40 ans que tu te produis, t'en as pas marre d'être tout le temps au top?
Çünkü son kontrol ettiğimde, oğlumuzu kucağıma şutlayıp ısırık alınıp bırakılmış sandviç gibi bırakıp gitmiştin.
La dernière fois, tu m'as refilé notre fils comme un sandwich à moitié mangé avant de disparaître.
SEN! Kıçımı sen mi ısırdın öyle?
Mais tu m'as croqué!
Daha dikkatli olmalısın, yoldaş.
Comment m'as-tu retrouvé? Le K.G.B.
Yoksa sen kız mısın?
Tu n'as pas de chatte?