Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ B ] / Balık mı

Balık mı перевод на французский

2,389 параллельный перевод
- Balık mı?
- De poisson?
- Büyük Balık mı?
Poissons Capitaux?
Küçük gölette büyük balık mı yoksa büyük gölette küçük balık mı olmasını isterdin?
Il vaut mieux qu'il soit un gros poisson dans un étang ou un petit dans la mer?
- Nesin sen, Clyde, ibne bir balık mı?
Tu es un poisson gay?
- Nesin sen, ibne bir balık mı? - İbne mi?
Tu es un poisson gay?
Bizi ne sanıyor bu? İbne bir balık mı?
Elle croit qu'on est des poissons gays?
"Nesin sen, ibne balık mı?"
"Tu es un poisson gay?"
"Nesin sen, ibne bir balık mı?" Tamamdır.
Tu es un poisson gay? Et voilà!
Kızartacak daha büyük balıklarım var.
J'ai d'autres chats à fouetter.
Tanrı'm, bana beni istediğini söylediğinde, bunun doğru olduğunu biliyordum Balık Bennett'ın aksine.
Quand il m'a dit qu'il me désirait, je savais que c'était vrai, pas comme Bennett le poisson.
Ben de, seninle M.J.'i balık tutmaya götürebilirim diye düşündüm.
J'aimerais bien vous emmener pêcher, M.J. et toi.
Beyin cerrahım günlerdir kayıp, hala bir Kardiyo bölüm başkanı yok beni ortada bırakıp giden genel cerrahlarım var balık istifi gibi biriken ameliyatlarım var ama onları yapacak cerrah yok.
Mon neurochirurgien est absent depuis des jours, je n'ai personne en cardio, les chirurgiens généralistes me laissent tomber, les opérations s'accumulent, et pas de chirurgiens!
- Balığa çıkıyoruz desem inanır mısın?
Souhaites-tu aller la péche de nuit?
Bana en son lisedeyken verdiğin o tüyolar hani şu maymun, yaşlı kadın ve balık hakkında olan hiçbiri işe yaramadı dostum.
La dernière fois que tu m'as conseillé, à l'école, avec ta réplique du singe, de la femme et du poisson, ça n'a pas marché. Je me suis fait gifler.
Balık, adamım - - Fıskiye, fıskiye, fıskiye
Le poisson, mec. Arroser, arroser.
Daha sonra da kılıç balığının peşinden gideceğim.
Alors, je m'attaquerai à l'espadon.
Couto'nun büyük bir balık yakaladığımızı sanması gerek.
Il faut faire croire à Couto qu'on a dégommé un gros poisson.
- Parti kızımız nasıl?
- Comment va la reine du bal?
Söylemek zorundayım ki, balıkçılık konusunda balık gruplarının, balinalar tarafından....... aşırı miktarlarda tüketildiğine dair güçlü kanıtlarımız var.
Je dois vous dire que les études tendent à prouver que les baleines consomment d'énormes quantités de poissons ciblés également par les pêcheurs.
Kar canavarı topu oynayalım mı diyecektim ama geçti artık!
J'allais t'inviter au bal des monstres des neiges, mais oublie ça.
Akşam yemeğine falan çıkalım sen bir bal kabağına dönüşmeden ve saçların tekrar kıvırcıklaşmadan.
Allons dîner quelque part. Avant que tu te transformes en citrouille. Et que tes cheveux redeviennent luisants.
Bal küpüm, baba ayıcık için hazır mısın?
Mon pot de miel, prête pour Papa Ours?
Sanırım bal küpünün de 15 yıllık planı var.
Je ne crois pas que Pot de miel ait un plan sur 15 ans.
Senin yaşındayken kardeşlerimle ve babamla beraber balığa çıkardık ama bir tek ben balık yakalardım.
Tu sais, quand j'avais ton âge... j'allais pêcher avec tous mes frères... et mon père, tout le monde... et j'étais le seul à prendre du poisson.
Her "Yüce Meryem" dediğimde bir balık yakalardım.
Et chaque fois que je disais un Ave Maria, j'attrapais un poisson.
Eskiden balık avladığımız göllerden bazıları neredeyse körfez gibi artık.
Certains des étangs dans lesquels on allait pêcher sont maintenant presque des baies.
Şimdi, eğer izin verirsen balo için alacağım kıyafetler var.
Parce que je l'aime plus que tu ne le pourras jamais. Si tu permets, je vais acheter nos robes pour le bal.
Başlangıç olarak içi doldurulmuş snapper üzerine kerevit, isli pirzola, barbunya ve pilav, kızartılmış yayın balığı. Canım, akşam yemeği antresi olarak yazıyor ama acaba domuz pirzolası getirmen de mümkün mü?
Je crois que je vais prendre... le vivaneau farci avec la sauce à l'écrevisse, l'entrecôte grillée, le riz aux haricots rouges, le poisson-chat frit, et... chéri, serait-il possible d'avoir les côtes de porc à l'étouffée,
Evet. Hiç balık tutamazsak, bu balığa çıkma sayılır mı?
C'est considéré comme de la pêche si on attrape rien?
Üstüm başım balık kaplı.
Je suis couvert de poisson.
Küçük kızımın okul balosuna gittiğine inanamıyorum.
J'arrive pas à croire que ma fille va à un bal de promo.
Yardım edebilirim... ama bu hafta balıkçılık haftası ve... bugün vaftiz haftası.
Je pourrais vous aider. Mais c'est la semaine de la pêche et... nous avons les baptêmes.
Buraya Koca Mike'ı değerlendirmek için geldim ve o da balık tutmaya mı gitti?
Je suis venu évaluer Big Mike et il est à la pêche?
Bilmediğin bir şey var, it soyu, Katie seni ziyarete geldiği için g.tünden bal damlıyor eğer s.kimin tadına bakmasaydı bütün kemiklerini kıracaktım, adamım.
Laisse-moi te dire, selon mon point de vue, tu as de la chance que Katie était en ville pour te voir, car elle t'a fait gagner un sursis et t'a épargné quelques fractures.
Ben ibne değilim. Tabii balık falan da değilim, tamam mı?
Je suis pas gay, et je suis pas un poisson!
Homoseksüel veya bir balık olsaydım, bilirdim.
Si j'étais un homo ou un poisson, je le saurais!
Bir sürü kişi hakkımda asılsız ve saçma dedikodular yapıyorlar ama bir balık olmadığımı kanıtlayacağım.
Beaucoup de gens font courir des rumeurs sur moi, qui sont malhonnêtes et fausses! Mais je vais vous prouver une fois pour toutes que je suis pas un poisson.
Sonra da aklıma geldi, "sen ibne bir balık olmalısın, kanka" dedim.
"Ouais, t'es trop marrant!" Et ça m'est venu : "Mec, t'es un poisson gay!"
Bir bakalım. Ton balığı ile ilgili bir şeyin benimle bir ilgisi var ve... - Ton balığı + Ben = İbne Balık beni ibne bir balık ediyor.
Des bâtonnets de poisson, et moi, ça fait un poisson gay.
İbne bir balığım. Sorun değil kızım.
Je suis un poisson gay
Ama haftalık mevcut köpek balığı adrenalinimi yakmak zorunda kaldım.
J'ai brûlé ma dose hebdomadaire d'adrénaline de requin.
Sana, Pigeon koyunda yakaladığımız... - Kılıç balığından bahsetmiş miydim?
Je t'ai déjà parlé du marlin qu'on a pêché près de Pigeon Key?
Şimdi dişimizin arasına balık kanadı kaçtığında milleti parmağımızla dürtmek zorunda kalıyoruz.
Maintenant, on doit se piquer avec nos doigts, avec des morceaux entre les dents!
Bugün büyük bir balık yakaladım.
J'ai décroché un gros contrat.
Bense sonrasında balık tutmadım.
Et moi, un vieux filet de pêche.
Bir balık gibi temizledi beni.
Il m'a vidé comme un poisson.
Yani... Balık tutuyorum, seyahat ediyorum ve şimdi de firardaki bir psikopat puştu bulmaya vakit ayırıyorum.
Je pêche, voyage et maintenant j'ai le temps de traquer le tordu de fils de pute qui m'a échappé.
Bay Balık'ın kafasını öpün bakalım. Bay Balık'ın dudaklarına bir öpücük.
Viens faire un bisou à M. Poisson.
Mısır ve yılan balığı yemişler. Ekip biçmeyi ve balık tutmayı onlara öğreten de Kızılderililermiş.
Ils mangeaient le maïs et l'anguille que les Indiens leur ont appris à cultiver et pêcher.
Bir festivaldeydik, ve koca bir haftasonu bir balıkçıyı oynamıştım. Para almamıştık, ama yemeğimizi veriyorlardı.
J'ai passé une journée comme pêcheur, à un festival, gratuitement, mais on a été invités au Rick Stein.
Ben balık burcuyum, bizim batıl inançlarımız yoktur.
Je suis poisson. On est pas superstitieux.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]