Belli перевод на французский
24,677 параллельный перевод
Hadi ama, açıkça belli. Aly'den hoşlanıyorsun.
Ça se voit, tu aimes Aly.
Dinle, Reagan, çok üzgünüm ama belli ki bu akşam sevişemeyeceğiz.
Reagan, je suis désolé, mais on ne fera pas l'amour ce soir.
Çünkü açıkça belli ki, nasıl hissettirdiğini iyi biliyorsun ve benden daha kibar ve naziksin. Bu dediğin burada yapmaya çalıştığımız şeyin tam tersi. Ne?
Tu comprends apparemment ce que ça fait, et tu seras plus doux et empathique que moi.
Belli ki sen de çok defa terkedilmişsin.
On t'a clairement jeté plus d'une fois.
Belli bir kişi ya da kurumu kovaladığınızdan eminken bir hayalet çıkabiliyor.
Vous pourriez être certain d'être sur les traces d'une certaine personne, d'une certaine entité, mais ça pourrait juste être un fantôme.
Şüphelinin belli bir tipi yok gibi.
Le suspect ne semble pas avoir de type.
Belli ki arzularını bu şekilde bastırıyor.
Ce qui était apparemment sa façon de sublimer ses désirs.
Hadi ya şarkıyı geri alınca paranız için size belli bir pay versem?
Et si je vous payais en pourcentage sur la chanson?
Hayır, ayrıca pop şarkılarının ses tonlarının belli bir şekilde anharmonik olmaya eğilimlidir.
La pop est plutôt non harmonique avec une dissonance prononcée.
Bunlar genel olan ilham kaynaklarıdır. Bizim olayımız belli bir satır sözüdür.
Des inspirations générales, là c'est une ligne précise.
Belli başlı yerlerinde.
dans des endroits...
Bu macun genellikle cesetlerdeki yaraları kapatmak için kullanılır ama belli ki, maske yapımında da kullanılabiliyormuş.
D'habitude, le mastic sert à cacher les blessures des cadavres, mais il peut apparemment aussi servir à faire un masque.
Belli aralıklarla gerekli.
C'est régulièrement requis.
Belli olmaz.
C'est troublant.
Bu adamın belli ki kafası karışmış.
Cet homme se fait des idées.
226 ) } Neden : Nedeni belli değil. Bilinmiyor
331.2 ) } Dormir?
- O kadar belli oluyor mu?
C'est si flagrant?
- Evet! Çok belli oluyor.
C'est très flagrant.
Belli ki katilimiz balistik sonuçlarından endişe etmiş.
Apparemment, le tueur craignait que la balistique nous mène à lui.
Ölüm saati belli mi?
Tu as l'heure de la mort?
Tacı taşımanın çoğu zaman bir yük olduğunu belli etmeyin.
Ne leur montrez jamais que porter la couronne est souvent un fardeau.
Hiç şüphesiz sallanıp duran şeker kamışı tarlaları, hoş palmiyeler beyaz kumların ötesine uzanan mavi sular etkileyici, yemyeşil bitki örtüsüyle tepeler dans ve şarkının belli belirsiz ritmi onun dikkatini oldukça dağıtıyordur.
Distraite, sans aucun doute, par les champs ondulants de canne à sucre et les palmiers gracieux, les eaux turquoise s'étirant derrière les plages de sable blanc, les collines verdoyantes à la végétation touffue, et les rythmes subtils des danses et des chants.
Majestelerinin tarihin ünlü kraliçeleri arasına gireceği ve çağdaş dünyada Britanya'yı önemli rollere taşıyacağı şimdiden belli oldu.
Il semble clair que Sa Majesté va occuper une place parmi les reines célèbres de l'histoire et elle annonce un nouveau rôle pour la Grande-Bretagne dans le monde moderne.
Belli ki Muller hala ikna olmamış.
Mais pas Muller, apparemment.
Belli ki onlar da ıskalamazmış.
Apparemment, eux non plus.
Belli ki mantıklı düşünemiyorum.
Je n'ai visiblement pas les idées claires.
Belli ki uyuşturucu yüzündendi.
- De toute évidence, c'était la drogue.
Öldürdüklerinde de belli bir töreni uygularlar.
Et quand ils tuent, ils suivent un rituel bien spécifique.
- Belli ki.
Apparemment, oui.
Orası belli.
De toute évidence.
Belli ki yanlış değerlendirmişim.
Une erreur de jugement, clairement.
Ne zaman açılacağı belli değilmiş ama bu sıcakta da trene binemedim.
Ils disent que c'est pour de bon cette fois, mais je peux pas prendre le train avec cette chaleur.
Bu herif belli ki bir bok bilmiyor.
De toute évidence, ce mec sait ce qu'il fait.
Herkesin kendi "ya öyleyse" koşullu programlaması vardır. Belli koşulların bir araya gelmesiyle yazılım bombasının patladığı bir durum.
Tout le monde a sa propre programmation si / alors, une situation où, si certaines conditions sont remplies, alors une bombe logique explose.
Tamam. Belli ki bir boğuşma olmuş.
Il y a eu lutte.
Belli de hatta faizsiz.
Peut-être même zéro.
Bu kesinlikle geçerli ve belli bir şekilde halkın sağlığını ve güvenliğini tehdit ediyor.
Ce dossier est ce qu'on appelle un danger considérable et spécifique de santé publique et de sécurité.
Bu orospunun derdi belli Elliot.
Cette salope est folle, Elliot.
Anladım. Ne zaman geleceği belli mi?
Connaissons-nous l'ETA à ce sujet?
Belli ki bu tesadüf değil.
Clairement, ce n'était pas une coïncidence.
Belli ki bu işin dışında kalacaksın.
Tu dois faire l'impasse sur celle-là.
Nadine belli ki ona vermedi.
Nadine n'a pas dû lui donner.
Belli ki birilerinin fikirleri değişmiş...
Quelqu'un a retourné sa veste...
Belli ki annesi onu delirtiyor.
Apparement, sa mère le rend fou.
Burada olmanın iyi fikir olduğunu düşünmüştüm. Ama belli ki fazla buradasın.
Je pensais que c'était une bonne idée de t'avoir ici, mais tu es trop... présente.
- Yalan söylediğin çok belli.
Tu mens.
Belli ki korkuyor.
Elle a clairement peur.
Hayır, belli bir satır sözüne dönüştü.
- C'est devenu une ligne précise.
Belli, değil mi?
C'était clair, non?
Çok tatlı bir ihtiyardı alt tarafı. Belli değil mi?
spéciale.
Belli zaten.
C'est pour ça que je l'ai dit.
belli değil 32
belli olmaz 80
belli oluyor 175
belli olmuyor 17
belli ki 161
belliydi 16
belli değil mi 27
belli olmuyor mu 26
belliere 18
belli olmaz 80
belli oluyor 175
belli olmuyor 17
belli ki 161
belliydi 16
belli değil mi 27
belli olmuyor mu 26
belliere 18