Dağılın перевод на французский
3,300 параллельный перевод
- Hayır, dağılın dedim.
On bouge! - Quoi?
Doombotlar, dağılın ve yok edin!
Robots Fatalis, dispersez-vous et détruisez!
Pekala, dağılın. İyi devriyeler.
Très bien, rompez.
- Bağışlayın efendim! - Dağılın.
Je vous supplie de me pardonner, seigneur.
Pekala çocuklar.. dağılın isterseniz ama burda toplanıcaz
Bon, les gars. Promenez-vous, mais rester dans le coin.
Dağılın! Karşılıklı ilerleyin!
Ouverture des portes!
Dağılın!
Suivante!
Dağılın.
On bouge.
Dağılın ve canlarına okuyun.
Déployez-vous et butez-les.
Tabi bu para da bir çok kıyafet markasına Neiman Marcus gibi 5. meydanda büyük bir vali resmiyle dağıtılacak her gün ortalama amerikalıların harcadığı
La révélation d'une telle dépense dans des magasins de luxe... comme Neiman Marcus et Saks Fifth Avenue... pourrait porter un dur coup à l'image... d'Américaine moyenne du gouverneur.
Bunun gerçekleşmesini sağlayan en etkin şey dijital dağıtımın yükselişi.
L'élément majeur qui a rendu ceci possible est la popularisation de la distribution digitale en ligne.
İzleyicileri için Triton salonunda 900 koltuk hazırlarız daha sessiz olduğunda bir hafta arası organizasyonu yapar, deneriz Trevi ve Atlantis'in deliye dönsün diye gösteri öncesi ve sonrası, hafta arası yalnız dağıtımını yaparız.
On peut compter sur 900 spectateurs pour la salle du Triton Essayons en milieu de semaine quand c'est plus calme L'avant et l'après show vont déborder seulement
Oysa dosyanızda dağ tırmanışını sevdiğiniz yazıyor.
Mais votre dossier dit que vous adorez l'escalade.
Başkasının evine gelip de dağıtmak nasıl oluyormuş?
Toi? C'est pas toi que je veux, tu m'emmerdes!
Bak, çok zeki, inanılmaz üretim çeşitliliği olan bir yazarsın ama tanıtım için endişeleniyorum, ikiniz şimdi insanların dikkatini dağıtıp gerçek yeteneğinden uzaklaştırıyorsunuz.
Ecoute, tu es un brillant écrivain mais je suis inquiet de la publicité que tu reçois avec elle. Elle détourne l'attention des gens de ton réel talent.
Dağılmışsın resmen.
Tu es tout à l'envers.
Her sene sıkıcı, kadınsal şeyi söylersen böyle dağılırsın işte. Her tarafa dağılırsın hem de.
Si vous chantez les mêmes trucs plates année après année, vous dégueulerez partout.
Onu aldığını gördüm fakat mağaza görevlisi dikkatini dağıtınca unuttun.
J'ai vous ai vu le prendre, puis vous avez été distrait par la vendeuse et vous l'avez oublié.
Banka kaynaklarını tüm İtalya'ya dağıtıyorlar.
Ils dispersent les fonds de la banque à travers toute l'Italie.
Yani kötü saç ile dandik renkli elbiseleri jazz çağının klasik dağınık saçına tercih ediyorsan o ayrı.
Alors tu préfère porter des couleurs ringardes avec des cheveux horrible qu'être un classique clapet de l'age du jazz.
Onu silahsız hâle getirip silah elime geçtiğinde ailem dünyanın uçlarına dağılacak.
Une fois qu'il sera désarmé, que l'arme sera en ma possession, ma famille se dispersera sur le globe.
Sizinle tanıştığıma kesecik iltihaplanmasının nasıl dağıldığını anlatmanıza falan çok memnun oldum.
C'était génial de vous voir, et d'apprendre que les bursites transcendent l'existence matérielle.
Aman, yok artık! Tanrı, para dağıtacak kadar Tanrı değil.
Dieu n'est pas arrivé à sa place en donnant de l'argent.
Evet, ama o yaz aynı zamanda dağılmaya başlamıştın.
Oui, mais c'est aussi l'été où tu as commencé... Les crises.
Akıllı toz hala asıl dağılma alanıyla sınırlı kalmış durumda.
Eh bien, la poussière intelligente est toujours localisée à proximité de la zone de dispersion d'origine.
Kıl dağılımı ve kas kümesi, kurbanın kadın olduğunu öne sürüyor.
Où les as-tu eues? Un magasin rétro à Spitalfields. Ils sont d'époque, Ray.
Eski bir işten alacak param vardı ben de birazını dağıtayım dedim.
J'ai de l'argent d'un vieux business, Et je pensais le distribuer un peu.
Cyrus, zavallı adamın parçaları Virginia kırlarına dağılmış ama sen yine de bunu oya dönüştürmek mi istiyorsun?
Cyrus. Le pauvre homme est toujours éparpillé d'un côté à l'autre de la Virginie, et tu veux commencer à l'utiliser pour influencer un vote?
Beni izleyip bana göz dağı vermek için yolladıklarını mı?
Vous voulez dire l'homme que tu as envoyer me suivre et m'intimider?
Muhalefet sosyalist feryatlarına devam edecektir, evet ama insanların ilgilendiği tek şey onlara dağıtılacak sadaka.
L'opposition se lamente en bons socialistes, mais ce qui intéresse les gens, c'est ce qu'on leur donne.
Nasıl peki? Mini kendi odasını seçecek, sonra da hepimiz dağılacağız ve...
Mini a choisi sa chambre, et on a fait à pile ou face.
Kıyafetini sevdiğim için çok cömert bir dağılım eğrisi kullanıyor ve yuvarlıyorum ama şu yalan en iyi ihtimalle C sınıfı bir yalandı.
En utilisant une courbe granulométrique très généreux et en arrondissant parce que j'aime ta tenue, ce mensonge valait un C + au mieux.
Çünkü işimiz bize sahte suçlamalarla dava açanlara para dağıtmak değil.
On n'est pas en affaires pour remettre de l'argent à ceux qui font de fausses allégations contre nous.
Seni son gördüğümde dağılıp gitmek üzereydin.
La dernière fois que je vous ai vu, vous n'étiez pas en bon état...
Dağınık tiplere benziyorlardı zaten.
Ils ont l'air du type désordonné.
Son dağ yürüyüşümüzden beri ayağımın biraz daha kötüleştiğinin farkındasın değil mi?
Tu te rend compte que l'état de ma jambe s'est détérioré un peu depuis la dernière fois que nous sommes allés en randonnée.
Yağı o şekilde nasıl dağıttın?
Comment ta pâte est si moelleuse?
Püf noktası optimum ısı dağılımını sağlamak.
L'astuce consiste à veiller sur la distribution optimale de la chaleur...
Herkes dağılmadan önce felaket hazırlığı tatbikatını unutmayın.
Avant que tout le monde s'éparpille, n'oubliez pas le désastre de la préparation de l'exercice.
Irak'a girdiğimizde ilk yaptığımız Saddam'ın ordusunu dağıtmak oldu.
Réfléchissez. À notre retour en Irak, on a commencé par dissoudre l'armée de Saddam.
Biz burada, Vezüv Dağı'nın eteklerindeyiz.
Nous sommes ici, dans l'ombre du Vésuve.
Villanın girişinde nöbet tutan geri kalan askerlerin dikkatini dağıtabilirim böylece bir kişinin uyurken Glaber'ın hayatını alma fırsatı olur.
Je pourrai distraire tout ceux qui seront postés à l'entrée de la villa, donnant l'opportunité a un seul homme. de prendre la vie de Glaber pendant qu'il dort.
Kirsten bütün yılını Kilimanjaro Dağı'na tırmanmak için antrenmanda harcadı.
Kirsten a passé l'année à s'entraîner pour escalader le Kilimanjaro.
elektriği var. Dağın suyu kesilmez ayrıca ne bulursan kullanabilirsin.
Mais au moins, il y a l'électricité, l'eau de montagne est disponible, et le contenu de la grange est à vous.
Gazete dağıtıcılığı yaptın.
Tu as une ligne de conduite et tu es "compétent en arts martiaux",
Önü tamamen dağınık.
L'extrémité avant est écrasé.
Hayır, görünüşe bakılırsa, kız basket takımını dağıtacaklar.
ils vont arrêter l'équipe des filles.
Onu Clare Dağının oradaki taş bir duvarın arkasına gömdü.
Il l'a enterrée à Mont Clair, derrière un mur de pierres.
Hemen dağılın!
C'est un regroupement illégal.
Birkaç yıl önce ofisinin dağıtıldığını biliyorum.
Je sais que ton bureau a été saccagé il y a quelques années.
A takımı... - A ve B takımlarının dağılımı garipti.
La constitution des Equipes A et B était bizarre...