Dua mı перевод на французский
1,981 параллельный перевод
Yeterince dua mı ettim?
Est-ce que j'ai assez prié?
Dua etmeyi bırakıp beni dinleyin.
Vous allez m'écouter et arrêter de prier.
Daha fazla bekleyemeyiz. Şansımızı merdivenlerde denemeliyiz, dua edelim de orada patlayıcı olmasın.
On doit essayer par les escaliers, prions que ça ne se déclenche pas.
Tanrım, biliyoruz ki her ne olursa olsun kaderimiz ve geleceğimiz senin ellerinde güvendedir. Aziz ve eşsiz İsa adına dua ediyoruz, Tanrım.
Seigneur, aide-nous à poursuivre, car peu importe la suite, notre destin et notre avenir reposent entre Tes mains, au nom de Jésus tout-puissant.
Dua edelim de yardım edebileyim.
Eh bien, croisons les doigts et espérons que je puisse le faire.
Birkaç saat içinde kumsalımıza varacağız. Dua et de o zamana kadar olsun.
On sera de retour à notre plage dans quelques heures, ils s'en seront remis d'ici là.
Seninle dua etmek için buradayım.
je suis là pour prier pour toi.
Kutsal Meryem, Tanrının annesi, günahlarımız için dua et.
Sainte Marie, Mère de Dieu, Priez pour nous pauvres pécheurs
Günahlarımız için dua et. Şimdi ve ölüm saatimizde.
... Priez pour nous pauvres pêcheurs
Kutsal Meryem, Tanrının annesi, günahlarımız için dua et. Şimdi ve ölüm saatimizde.
Sainte Marie mère de Dieu priez pour nous pauvres pêcheurs
Seni öyle bir incelemeye tabi tutarım ki, komitenin, LuthorCorp'un geçtiğimiz....... yirmi yıl içinde yaptığı tüm iş anlaşmalarını incelemesini sağlarım ve üzerindeki o havalı gömleğin kalırsa, dua edersin.
Si un mot sort de votre bouche, je m'assurerai que le comité revoie chaque accord conclu par LuthorCorp durant ces 20 dernières années. Vous pourrez vous estimer chanceux s'il vous reste cette belle chemise.
Senin için dua edeceğim, tamam mı?
Je prierai pour vous.
500 dua kartı bastırdım.
J'ai 500 cartes de prière.
Yapabileceğimiz tek şey dua etmek ve merhametine sığınmak ve yaratılışımızın günahkar olduğunu ve O'na ihtiyacımız olduğunu kabul etmek.
Tout que nous pouvons faire est de prier et faire appel à sa grande et infinie pitié... Et reconnaissons nos natures coupables et notre besoin de sa grâce.
Boş yere dırdır etmeyi kesip, Tanrı'dan sevdiklerimizi bize bağışlaması için dua edersek, belki de bize yardım eder.
- Peut-être que si on arrêtait les moulinets de langue, et que nous demandions à Dieu de protéger les nôtres, il nous aiderait.
Yani bir dua çemberinin Lynette'e faydasının dokunacağını mı düşünüyorsun?
Vous croyez qu'un cercle de prière aidera Lynette?
Dua et de gerçek hayatta hiç kalp masajı yapmak zorunda kalmayalım.
Je sais. Espérons ne jamais devoir faire les gestes de premier secours.
Dua edelim, şansımız yaver gitsin.
Croisons les doigts.
- Dua et de olmayayım.
- J'espère bien que non.
Nereye gidersem gideyim, karısı olarak kalacağım ve onun için dua edeceğim.
Qu'importe où j'irai, je demeure sa femme. Et je prierai pour lui.
Tanrım sana dua ediyorum.
Gloire à Toi, Seigneur.
Tanrım sana dua ediyorum,
Je glorifierai Ton nom, car Tu es mon sauveur et mon protecteur.
- Evet büyükbaba. Tanrı'ya dua ederken mütevazı mısın?
Quand tu pries Dieu, es-tu vraiment humble?
Tanrı'ya haykırarak dua ettim ve dostça gelen bir dalga beni kıyıya itti.
C'est alors que j'ai prié Dieu à haute voix et qu'une vague amicale est arrivée et m'a repoussé vers la rive.
Ben de ona dua etmeye çalıştım ama sanırım umutsuz vakayım.
Tu sais, j'ai essayé de le prier. Je crois que je suis un cas désespéré.
Hazırlanacağım ama dua et, çocuk yakışıklı olsun.
Je vais me préparer. Mais il a intérêt à être mignon.
İçeride bir yerlerde dua ediyor ya da mızmızlanıyor.
En train de gémir ou de prier quelque part.
Tatlım, benimle dua et.
Chérie, prie avec moi. Prie...
Vaftiz babamı aradım ve dua ettim.
- J'ai appelé mon parrain et j'ai prié.
Bu kız arkadaşım için. Dua ediyor.
Ma copine veut faire une offrande.
Karşılıksız aşkla ilgili küçük bir hikaye anlatayım mı? Gecelerce kiliseye gidip bir mum yakar gelmen için tanrıya dua ederim, ama sen yoksundur.
Je parle d'amour sans condition, mais je passe mes nuits à l'église à allumer des cierges en priant pour que tu ne te rendes pas compte de qui tu es.
Ben bir hayvanım ama dua etmek istiyorum.
Je suis un animal, mais je veux prier.
Dua edelim dostlarım, huzur içinde yatsınlar.
Qu'une prière s'élève, mes amis, pour qu'ils trouvent le repos.
İşte burada kutsal Haçı, ve kurtarıcımızı öpüyor ve dua ediyorum.
Je fais le signe de croix et j'embrasse les paroles et la croix de notre Christ Sauveur.
Crusoe, dua mı ediyorsun? Doğru cevabı bulduğum için dua ediyorum.
Crusoe, tu pries?
Senin Tanrı'na dua ediyor, O'ndan bizi bağışlamasını ve ruhlarımızı cennete almasını istiyor.
Il prie ton Dieu de nous accorder sa bénédiction, et d'accueillir nos âmes dans son paradis.
Dua ederek yeterince zaman harcadım. Söyleyecek şeylerim kalmadı.
Je prie tellement que je n'ai plus rien à dire.
Her dakikanı, sana sevgisini göstermesi için dua ettiğin adamın yanına mı demek istiyorsun?
Où tu passes le plus clair de ton temps à adorer un homme qui ne montre aucun signe d'amour en retour?
Bu yüzden ben de okuldaki şapele gittim ve dua ettim. Kapıdan girmesi ve beni kucaklaması için... Ona "beni bırakmanın nedeni her ne ise bunun için seni affediyorum" diyebilmek için dua ettim.
Donc... je suis allé à la chapelle de l'école tous les jours pour prier... prier qu'il... passerait la porte et... me donnerait un câlin et me dirait qu'il m'avait pardonné... pour quoi que ce soit, qui l'avait fait partir.
Geri kalanımız dua edelim!
Aidez-le! Celles qui restent prient!
Kutsal Bakire Meryem, Hz. İsa'nın anası mümkünse biz günahkarlar için dua et. Bizim için şimdi ve canımızı verirken dua et.
Sainte Marie, Mère de Dieu, priez pour nous pauvres pécheurs, maintenant et à l'heure de notre mort.
Bakire Meryem, İsa'nın annesi Mümkünse biz günahkarlar için dua et Bizim için şimdi ve canımızı verirken dua et
Sainte Marie, Mère de Dieu, priez pour nous, pauvres pécheurs, maintenant et à l'heure de notre mort.
Tanrıya dua etmek için gözlerimi kapadığımda, Kaori'nin yüzünü görüyorum.
Pendant la prière, si je ferme les yeux c'est son visage qui m'apparaît.
Düşünüp, dua etmek için zamanım oldu.
Ça m'a donné le temps de penser et de prier.
Ama Tanrı annene sahip çıktı ve o da dua ederek, beni kayıtsız şartsız sevdi.
Mais Dieu lui est apparu, et elle s'est mise à prier et à m'aimer inconditionnellement.
Sana inanıyoruz tanrım Her ne olursa olsun, İnançlıyız Senin kutsal adına, Dua ediyoruz
Nous croyons, Dieu quoi qu'il se passe, nous avons la foi... en ton Nom sacré, nous prions...
- Hepsi dua ediyor, ben de sıkıldım.
La prière, ça m'a fait fuir. Oui, je sais.
Beni arayıp, senin komada olduğunu söylediklerinde Sam, çok ağladım ve Tanrı'ya dua ettim,
Quand ils m'ont appelée pour me dire que t'étais dans le coma, j'ai pas arrêté de pleurer et de prier Dieu.
Dua edelimde bir sürprizle karşılaşmayalım.
Prions pour qu'il n'y ait pas de surprise.
Çatımızın çökmemesi için Tanrı'ya dua ediyoruz.
Et on prie juste le Seigneur que notre toit ne s'arrache pas.
Gidip dua edebileceğim bir kilise bulacağım.
Trouver une église où je puisse pratiquer ma religion.