Fazla bir şey yok перевод на французский
691 параллельный перевод
İnanın bana efendim, yapabileceğim fazla bir şey yok.
Je ne peux rien faire de plus.
Bunun çoğu günlük şeyler. Fazla bir şey yok. Pekâlâ.
Il n'y a rien de terrible.
Sormazsanız yapacak fazla bir şey yok.
- Si vous ne m'invitez pas, rien.
Daha fazla bir şey yok.
C'est maigre, comme début.
- Fazla bir şey yok. Ufak bir aşk rüyası.
Nous étions en pleine romance.
Söyleyecek fazla bir şey yok.
Pas grand-chose à dire.
Burada yaptığı fazla bir şey yok.
Pas grand-chose sur lui dans le coin.
Böyle bir durumda yapılabilecek fazla bir şey yok.
- Ils font leur maximum à la mairie.
Görecek daha fazla bir şey yok.
Les camions vous attendent.
Mektupların bir değeri olduğunu düşünmedim, insana sağlayacağı fazla bir şey yok, ama çoğu kez karşılığını ödemeye hazır birileri bulunur.
Je ne pensais pas que ces lettres avaient une valeur... mais comme il ne pouvait rien nous offrir d'autres... nous avons accepté jusqu'à ce qu'il rembourse.
Bunu daha önce konuştuk. Konuşacak daha fazla bir şey yok.
Nous en avons déjà trop parlé.
Onları farklı kılan fazla bir şey yok.
Ils ne sont guère différents des autres.
- Fazla bir şey yok.
- Il n'y en a pas long.
Yapabileceğimiz fazla bir şey yok.
Je la connais bien. Il n'y a plus rien à faire.
Bilinmesi gereken fazla bir şey yok.
Il n'y a pas grand-chose à savoir.
Öyleyse yapacak fazla bir şey yok demektir.
Dans ce cas, il n'y a pas grand-chose à faire.
Peki, yapabileceğim fazla bir şey yok... Harp Divanına gitmemiş ve hava kuvvetlerinden ayrılmamış olsaydın.
Je ne pourrai plus rien faire si je suis jugé et chassé de l'aéronavale.
Sizin için yapabileceğim fazla bir şey yok. Herşey benim aleyhime.
Vous n'aurez pas grand-chose à faire, ce procès est jugé d'avance.
- Maalesef yapılabilecek fazla bir şey yok.
- On ne peut pas faire grand-chose.
Fazla bir şey yok, şu eski pantalon, gömlek ve bir de müzik kutusu.
Un vieux pantalon, une liquette, cette boîte à musique.
Konuşmadığımız fazla bir şey yok.
Nous n'avons plus de secret
Kullanabileceğim fazla bir şey yok, değil mi?
Je n'ai pas grand-chose pour moi.
Tek başıma yapabileceğim fazla bir şey yok.
Je n'y pouvais rien, j'etais tout seul.
Sizin aranızda yaşanacak fazla bir şey yok.
Il n'y a pas beaucoup le choix, entre vous deux.
Okuyacak fazla bir şey yok.
Il n'y a pas grand-chose à lire, par ici.
Yapabileceğin fazla bir şey yok, öyle değil mi?
Y a pas grand-chose à faire!
Fazla bir şey yok.
Il n'y a rien à comprendre.
Bugünlerde hiç iş yok, bu yüzden fazla bir şey yok.
Il n'y a pas grand-chose.
Duruşma hakkında söyleyecek fazla bir şey yok.
Le procès fut une formalité.
Anlatacak fazla bir şey yok.
II y a peu à ajouter.
Artık bu gece yapabileceğimiz daha fazla bir şey yok.
et je ne vois pas ce que nous pourrions faire de plus ce soir.
Anlatacak fazla bir şey yok.
Il n'y a pas grand-chose à dire.
Bu savaşa ait sana söyleyebileceğim fazla bir şey yok.
Je n'ai pas grand-chose á te dire sur cette guerre.
- Fazla bir şey yok ne yazık ki.
- Pas grand-chose.
Yüzü bandajlı bir adamın yapabileceği fazla bir şey yok.
Que peut bien faire un homme dont le visage est recouvert de bandages?
Yapabileceğimiz fazla bir şey yok gibi görünüyor Bayan Lynne.
Nous ne pouvons pas faire grand-chose, Mme Lynne.
- Yapabileceğimiz fazla bir şey yok.
- Il n'y a pas grand-chose à faire.
Bundan daha fazla istediğim bir şey yok sizin ve çocukların mutlu ve sağlıklı olması dışında.
Rien n'est plus important, sinon votre bonheur.
Bu yıl daha fazla reklam yapmalıyız. Elimizde müthiş bir şey yok.
Il nous faut trouver un argument commercial...
Sanırım daha fazla söyleyecek bir şey yok.
Bon, eh bien il n'y a rien d'autre que je puis dire.
Elde fazla bir sey yok.
Difficile à dire.
O bahçede yetiştirilen taze maydanozdan ve kendi yetiştirdiğimiz kıtır kıtır kerevizden daha fazla sevdiği bir şey yok.
" et les cœurs de céleri bien craquants.
Sanırım hakkımda çok fazla şey bilmiyorsunuz. Aslında, anlatacak fazla bir şey de yok.
Vous savez peu de choses de moi et il y a peu de choses à savoir.
Daha fazla konuşmayacağım, çünkü söylenecek başka bir şey yok!
Je vais me taire, car il n'y a rien à ajouter.
Fazla bir şey yok.
Il n'y a pas grand-chose.
Bildiğim tek şey bunun bir keşif gezisi olduğu. Senden daha fazla bir bilgim yok.
Mais en dehors du fait que c'est une reconnaissance, je crois que je n'en sais pas plus que vous.
Sana yardım etmemi istemiyorsan, burada daha fazla yapabileceğim bir şey yok.
Puisque tu ne me laisses pas t'aider, je te laisse.
Fazla bir şey yok.
- Pas grand-chose.
Onların barış içinde yaşamaktan daha fazla istedikleri bir şey yok.
Vivre en paix est leur vœu le plus cher.
Çok fazla sunabileceğim bir şey yok, fakat biraz bundan alabilirsiniz?
Je n'ai pas beaucoup à vous offrir, mais que pensez-vous de cela?
Pişen pilavın kokusundan daha fazla sevdiği bir şey yok.
Il aime par-dessus tout sentir l'odeur du riz qui cuit.