Hani перевод на французский
12,262 параллельный перевод
Hani eski günlerin hatırına?
Vous savez... en souvenir du bon vieux temps?
Üstünde tişörtü olmadan sevişemeyen adam hani?
Le gars qui ne peut le faire que s'il porte un t-shirt?
Hani bana borçlu olduğun onca kıyak var ya onları tahsil etmem gerek.
Tu sais toutes les faveurs que tu me dois?
- En başta söylediğin, hani nedimem olmakla ilgili olan.
Juste une chose. Ce que tu as dit au début, être ma demoiselle d'honneur.
Hani şu melodisi olanlardan...
Vous savez, la mélodie qui fait...
Hani Pekin'e gidiyorduk?
- Qu'est-ce qui se passe avec Pékin?
Hani bilirsin ya, Papaz... Bu işi bana her daim sevdiren o şey kazanmak ya da kaybetmek. 1000 derece sıcaklıkla yanan eve küçük bir çocuğu kurtarmak için girdiğinde doğru işi yaptığını anlıyorsun.
Je sais, la seule chose que j'ai toujours aimé dans ce travail gagnant ou perdant, c'est que quand vous vous précipitez dans une maison en feu pour sauver un petit garçon, vous savez que vous faites la bonne chose.
Fakirdin sen hani?
Je croyais que t'avais dit que t'étais fauché?
Fakirdin hani diyorum?
Je croyais que t'avais dit que t'étais fauché?
Hani sen DJ ben de bir grup istemiştim ya?
Tu voulais un DJ, et moi, un groupe?
Ne bileyim hani, "televizyonu aç da kocanın en yakın arkadaşıyla ilgili sakladığı gizemi gör" tarzı.
Pas du genre "Allumer la télé pour découvrir que ton mari te cache un énorme mystère à propos de l'identité de sa meilleure amie."
Dosyaları gizlemen gereken kodları hani?
Les codes dont tu auras besoin pour placer le fichier?
Hani kimseyi arkada bırakmıyorduk.
Et le "On n'abandonne jamais un autre homme"?
Bana da anlatsan olur hani. Ben de buradayım.
Vous pouvez me parler, vous savez, je suis là.
Hani şu çubuk attığınız.
Ces baguettes que vous jetez.
İyi de onları kurtarmasına izin vermeyecektik hani?
Mais on ne les laissera pas sortir.
Hani birinin boynunu ısırdığında o damar atmaya devam ediyor ya...
Tu sais quand tu te nourris sur le cou d'une personne et que leur artère bat toujours?
Her şeyi etraflıca düşünmedi diye endişeleniyorduk ya hani?
Qu'il ne réfléchit pas à cela? Il y a réfléchi.
- Ben yaparsam sen de yapacaktın hani?
Tu as dit que si je le fais, tu le ferais aussi. Oui et tu es tombé.
- Koza seni iyileştirmişti hani?
Je croyais que le cocon t'avais guéri.
Hani bilirsin, insanların kötü hissettiklerinde yediklerinden.
C'est ce que mangent les gens quand ils dépriment un peu.
Hani birini ilk defa öpmeden önce hissettiğin tarzda bir şey gibi.
Comme le moment juste avant d'embrasser quelqu'un pour la première fois.
Unuttun mu? - Hani sana ihanet etmiştim ya.
Je t'ai trahi.
Hani dairem için aldığım masadan?
Achetée pour mon appartement?
Hani şu iki milyon saniye geriden gelen.
Qui a généralement 2 ms de retard.
- Hani erkek nerede?
C'est qui le boss, maintenant?
Hani nerede demokrasi?
C'est pas démocratique.
- Cabe, hani kızının vefatından sonra her pazar kabrini ziyaret ettiğini söylemiştin ya?
Tu m'as dit que lorsque ta fille est morte, tu visitais sa tombe chaque Dimanche?
Toby, 2007'deki Dünya Poker Şampiyonası'nı hatırlıyor musun? - Hani beni seninle Vegas'a gitmeye mecbur bırakmıştın.
Tu te rappelles les World Series de poker en 2007, quand tu m'as emmené avec toi à Vegas?
Adamlar da ellerinde levyelerle dokuz blok boyu bizi kovalamışlardı hani?
Lui et ses amis... nous ont couru après avec des pieds-de-biche sur 9 quartiers.
Sly, hani bir keresinde balonları tapioca nişastasıyla doldurup sonra da mancınıkla...
Syl, tu te rappelles la fois où... nous avons rempli un ballon de tapioca et ensuite nous avons pris une catapulte...
- Burada güvende olduğumuzu söylemiştin hani?
Tu as dit qu'on était en sécurité.
Bir rozet fena olmaz hani.
Un badge serait bien.
Pekâlâ, şu tüyler ürpertici ölüm hissi vardı ya hani?
Ce spectre menaçant de la mort...
- Koltuğu değişen uyuz adam vardı ya hani?
Ce gars odieux qui a eu sa place changée.
- Selam. Tişörtün. Vermiştin ya hani.
Ton T-shirt que tu m'avais prêté à la maison.
Yüzü kanlı hani?
Avec du sang sur le visage?
Hani yoğurt yapmama yardım edecektin.
Tu étais supposé m'aider à faire le yaourt.
Hani söz verdiğin şu orduyu.
L'armée que tu m'as promis?
Baba, dükkânı kilitleyecektin hani?
Papa, je croyais que tu fermais...
"Götlük yapmak istemiyorum" demiştin ya hani?
T'as pas dit que tu voulais pas être salaud?
Eve bakmaya müşteri gelmeyecek yani anne, piyasalar allak bullak ya hani.
On va pas la vendre! C'est pas le moment.
Hani nerede?
C'est où?
Hani telefonlar?
Et le téléphone?
Ne? Bunu yapamayacağınızı söylemiştiniz hani?
Je croyais que c'était pas possible.
Hani şu yanarak, tanınmayacak hale gelen ceset.
Le corps a brûlé jusqu'à en être méconnaissable.
Hoşlandığın birisi vardı hani.
Il-il y avait quelqu'un que vous aimiez.
Hani Will'in ölümünden sonra bir karar vermiştik?
On était sûr, tu te souviens?
Hani sana hiç bir şeye inancın yok zaten demiştim ya?
Tu sais quand je t'ai dit que tu ne croyais en rien?
Hani sana Ebstein hastalığını ilk söyleyen kadın.
Celle qui t'as demandé le test d'Ebstein?
Hani köye gitmiştim ya?
- Je suis passé à l'école.
hanım 69
hanımefendi 2682
hanım efendi 44
hanımlar 337
hanımefendiler 20
hanımlar ve beyler 23
hanımım 156
hanım evladı 29
hani nerede 31
hani şu 43
hanımefendi 2682
hanım efendi 44
hanımlar 337
hanımefendiler 20
hanımlar ve beyler 23
hanımım 156
hanım evladı 29
hani nerede 31
hani şu 43