Havadan перевод на французский
1,277 параллельный перевод
Bu hoş ama erkekler biraz da havadan sudan konuşmayı severler.
C'est sympa, mais... les types à qui tu plais sont un peu délicats, aériens.
Hoşlandığınız herhangi bir şey hakkında.Havadan sudan falan?
Ce que vous voulez, la météo ou autre chose.
Bu pilotlar bulutlu havadan daha kötü havalarda uçmak zorundalar.
II s'agit de pilotes qui doivent affronter bien plus que des nuages.
Gözleri gökte öyle parıltılarla geçerdi ki havadan kuşlar ötüşürdü gün ağardı sanarak.
Ses yeux au ciel répandraient à travers la région aérienne un si grand éclat que les oiseaux chanteraient, croyant la nuit terminée.
Sadece havadan boğazım kurudu.
J'ai juste la gorge un peu irritée à cause de l'air conditionné.
Temiz havadan herhalde.
Ce doit être tout cet air frais.
Yemek siparişini almanın, havadan sudan konuşmanın, belki Red Sox'tan söz etmenin dışında, daha kişisel ilk konuşmanızı hatırlıyor musun?
parler du temps, voire des Red Sox... quel a été le premier échange un peu personnel?
O zaman havadan tasarruf etmek için meditasyon yapalım.
Alors entrons en méditation pour garder le peu d'air qu'il nous reste.
Artık havadan gelip bombayı bırakabiliyorsun.
on peut la survoler et lâcher ce qu'on appelle des bombes.
Sıcak havadan nefret ederim.
Je hais la chaleur.
Ajan Orange'ı havadan gönderirler ve küçük geri zekâlı çocukların üreme organlarına radyasyon yayarlar.
Ils larguent l'agent orange. Ils irradient les testicules des enfants retardés.
İp çekişini azaltmamız gerek. İşte bu yüzden ona saldırdığımızda, bunu havadan yapacağız.
Il en faut une courte et on frappera d'en haut.
Sıcak havadan başka hiçbir şey yok.
Il n'y a que de l'air là-dedans!
Her buket havadan gelen spreyleme gibi diğer düğünün tohumlarını atıyordu.
Chaque bouquet relachant les semences du mariage suivant.
Ne yapayım? Havadan mı konuşayım?
Tu voulais que je parle du temps?
Havadan çekimler için. Doğru lens ve ışıkla Creekside Köyü'nün güzel görüntüsü çıkacak.
Le parfait et pittoresque village côtier.
Havadan.
C'est le temps.
- Bunlar babama havadan gelmedi, değil mi?
- C'est pas tombé comme ça dans les bras de Pop, pas vrai?
Durup havadan sudan mı konuşsaydım?
J'allais lui parler du temps qu'iI fait?
Havadan para diye bir şey yoktur. Birisini mahkûm ettirdiğinizde, o para parklardan okullardan ve vakıflardan kesilip sizin cebinize girer.
C'est bien beau l'argent facile, mais quand vous attaquez quelqu'un, c'est l'argent des écoles et des hôpitaux que vous empochez.
Kız havadan geçen bir hastalık kapmış.
La fille s'est retiré. Elle a attrapé un virus en avion.
Rahibe, ben buraya havadan sudan konuşmaya gelmedim.
Je ne viens pas discuter de théologie.
Yemek yeriz, havadan sudan konuşuruz arada garip suskunluklar olur.
Alors on dînera, on papotera. Quelques silences gênés, vin en option.
Kanada'dan gelen soğuk havadan ve Hurricane Grace'den yararlanacak.
Il sera alimenté à la fois par le front froid canadien... et l'ouragan Grace.
Ya da havadan.
Ou par air.
Havadan daha iyi birşey.
Mieux que ça.
Havadan sudan konuş ama sakın... Anlarsın ya.
Sauf peut-être la météo, mais...
Havadan bahset demiştim sana.
ne parle que de la météo.
Özür dilerim Adam. Havadan dolayı falan olmalı.
Désolée, Adam, ça doit être l'orage.
Madras.Havadan.
D'en haut.
İki çeşit bomba taşırlar. Düşman uçaklarına karşı havadan havaya füzeler... ve kara hedefleri için iki tane 20 megatonluk hidrojen bombası.
Deux types de bombes : des missiles air-air contre les avions ennemis, et deux bombes à hydrogène de 20 tonnes pour les cibles terrestres.
- Kaç tane havadan havaya füzemiz var?
- Il nous reste combien de missiles air-air?
Şükran Günü'nde havadan kargo atıldı.
C'était un droppage pour Thanksgiving et le président Roosevelt a dit :
Havadan ikmali, Avrupa'dan yeni gelen bir birim üstlenmişti.
Le réapprovisionnement aérien avait été assuré par une section venant d'Europe.
Ve nefes almak için direk yüzeye gidiyor, havadan alacağı ilk nefes için.
Et nos recherches sur la conscience de soi... confirment scientifiquement cette peur.
Hastalık nasıl yayılıyor bilmiyorum ama havadan değil.
Ça ne se propage pas par voie aérienne.
Hartford'daki güzel havadan olsa gerek.
Ce doit être le bon air d'Hartford.
- Sakin ol! - En iyi adamımı vereceğim ve karşılığında havadan rakamlar!
- Un de mes meilleurs hommes... contre des promesses?
Havadan sudan mı konuşacağız şimdi de?
On cause maintenant?
Komşu ülke bizi havadan bombalamaya karar verdi.
Les états voisins ont décidé de tirer sur nous quelques obus de canon.
Şimdi bu kanaldan çıkın. Havadan daha fazla bir şey rapor etmek istiyorsanız, bu sizin son şanısınız.
Si vous voulez annoncer autre chose que la météo, c'est le moment.
- Bulalım. Sıradaki ne? Havadan havaya canlı ateş testi için ikinci koltuk benim.
Quel est le programme? Je prends la place de copilote dans une simulation de combat.
301, 2 adet AIM-120A havadan havaya roket içeriyor.
Selon vous, un missile air-air détruirait un vaisseau mère goa'uld? S'il a une charge dopée au naqahdah et un modulateur de fréquence, alors, oui, mon général. Le 301 transporte deux missiles air-air AlM-120A.
- Havadan havaya radar durumu BORE.
- Et le radar sur "ligne de visée". - Pas si vite.
Biliyor musun Fry, yanında havadan sudan konuşacak bir arkadaşının olması güzel birşey.
C'est chouette de pouvoir parler de ce genre de bêtises à quelqu'un.
Aynı şekilde düşünüyoruz, havadan sudan ya da başka şeylerden.
Ouais, on a la même vision des choses concernant ce genre d'âneries.
Havadan görülebilecek bir şey olmalı.
Quelque chose qui peut être vu des airs.
Ilık havadan kaynaklanıyor.
C'est le réchauffement du climat.
Ve etti, havadan sudan konuştular.
Il a papoté de tout et de rien.
Havadan değil.
Ce n'est pas l'air.
Havadan havaya durumu :
Sélection du missile numéro 2. C'est parti. Mode air-air : ligne de visée. HORS DE PORTEE