Imkansız перевод на французский
10,727 параллельный перевод
Çocukken, annemin imkansız bir şey tarafından öldürüldüğüne şahit oldum.
Enfant, j'ai vu ma mère se faire tuer par quelque chose d'impossible.
Sonrasında yaşanan bir kaza beni de imkansız yaptı.
Puis un accident a fait de moi l'impossible.
Bu imkansız.
C'est impossible.
Durdurmak imkansız.
Je ne pourrais pas les désactiver toutes, de toute façon.
Sen bu reçeteleri böyle pervasız kullanırken babanın tıp lisansını koruması imkansızdı zaten.
Il n'y a aucun moyen, qu'il garde sa licence médicale Après que tu te sois pris pour Oprah avec son bloc d'ordonnances.
Biz onlar hakkında konuşuyorduk biliyordu eğer yardımcı olacağını ama açıkçası, bu imkansız.
Ça serait utile de savoir de quoi ils parlent, mais de toute évidence, c'est impossible.
Imkansızı mümkün hale geldiği Peki, bu.
C'est là où l'impossible devient possible.
Bunu bilmenin imkansız olduğunu Kyle'a anlattım.
J'ai dit à Kyle qu'elle était folle de croire que tu savais à propos de ça.
Bunu demek benim için imkansız, ama size kurbanın sarhoş olduğunu söyleyebilirim.
Je ne peux pas me prononcer là-dessus, mais je peux vous dire que la victime avait bu.
- Şüphelidir... ama imkansız değil.
J'en doute... mais ce n'est pas impossible.
Kayıplarını tarif etmek imkansız. O nedenle denemeyeceğim.
C'est impossible de décrire leur perte.
Ama imkansız değil mi?
Mais, ce n'est pas impossible?
- Hayır, bu imkansız.
- C'est impossible.
- Hiçbir şey imkansız değil.
Rien n'est impossible.
Bu anatomik olarak imkansız.
C'est anatomiquement impossible.
Senden imkansız olanı istedim.
Je t'ai demandé l'impossible.
- Maalesef bu söylediğin imkansız.
J'ai bien peur que ce soit impossible.
Odin'in gazabına maruz kalmadan ona yaklaşmak neredeyse imkansız.
Il est presque impossible de s'en rapprocher sans provoquer la colère d'Odin.
Hissedenler uyanın! Bir tedavi bulmak veya aşı yapmak neredeyse imkansız.
- Trouver un remède ou de faire un vaccin est presque impossible, mais ce que nous pouvons faire est de prendre tout ce que nous savons sur la façon d'arrêter une épidémie et utiliser ces connaissances pour démarrer un.
Beni affetmenin imkansız olduğunu biliyorum ve tanrı da biliyor
Je sais que tu ne pourras jamais me pardonner,
Aramıza katılmasının imkansız olduğunu söylemeliydim size.
J'aurais dû te le dire avant. Il n'est pas recrutable.
Bir ay neredeyse imkansız olur.
Un mois me paraît impossible.
- Bu imkansız.
Ce n'est pas possible.
Ama bu imkansız.
Mais c'est impossible.
Bu imkansız!
C'est impossible!
Şüphelinin av alanını daraltmak imkansız gibi.
C'est quasi impossible d'affiner la zone de chasse du tueur.
Seni üç kere inkar edeceğimi söylediğinde imkansız gözüyle bakmıştım.
Quand tu m'as dit que j'allais te renier trois fois J'ai pensé que c'était impossible
Ki bu imkansız çünkü Dr. Shaw kızın gece yarısı civarında öldüğünü belirledi.
Ce qui est impossible, puisque Docteur Shaw estime l'heure du décès aux environs de minuit.
Elektrik gidince dışarıdaki dünyaya ulaşmak imkansız diye korkmuşlardı yeterince.
Ils sont assez terrifiés avec l'absence d'électricité, et aucun moyen d'atteindre le monde extérieur.
İki tane sapığım olması imkansız.
C'est pas possible que j'ai deux harceleurs.
Yarın olmayacakmış gibi parti yapmak imkansız.
C'est impossible de faire la fête comme s'il n'y avait pas de lendemain.
Çünkü bizim planımızı bilmek imkansız mı?
Car notre plan est impossible à connaître?
Hayır, hayır bu imkansız.
Non. Non, c'est impossible.
Bakması zor ama, başını çevirmesi de imkansız.
Difficile à regarder, mais impossible à refuser.
Bir tedavi bulmak veya aşı yapmak neredeyse imkansız.
Trouver un remède ou faire un vaccin est pour le moment impossible,
Şunu bil ki, bunu yürütebilirdik ama şu an imkansız.
Pour ton info, ça aurait pu marcher, mais pas en ce moment.
Sahtesini yapmak imkansız. Parşömeni taklit etmek renklendirmeyi kalitesini mazı meşesini.
Il serait impossible à contrefaire reproduire le parchemin, la coloration, la qualité, l'encre ferrique.
Hele bu rüzgarda imkansız.
C'est bien trop dangereux. C'est le destin.
Harika bir plan ama bunu gerçekleştirmemizin neredeyse imkansız olduğunun farkındasındır.
C'est un plan brillant, mais vous vous rendez compte que ça sera presque impossible.
- Bu imkansız.
- Impossible.
İmkansız efendim.
C'est un échec, madame.
İmkansız diye bir şey yoktur, Dobrynin.
Tout le monde peut être recruté, Dobrynin.
İmkansız.
Impossible.
İmkansız bir mevkidesiniz ve en iyi düşündüğünüz şeyi yaptınız.
Tu étais dans une impossible position, tu as fait ce que tu pensais le mieux.
İmkansız. İmkansız. İmkansız, adamım!
Impossible!
İmkansız!
Impossible!
İmkansız olan bir şeyi arıyordu. Mutlu sonumu.
Il cherchait l'impossible... ma fin heureuse.
İmkansız.
C'est impossible.
İmkansız.
Aucun moyen.
İmkansız olan şeylerin olacağını ummaktır.
C'est au fond, c'est, espérer quelque chose qui n'est pas possible.
İmkansız bu.
C'est impossible.