Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ I ] / Imkanı yok

Imkanı yok перевод на французский

2,747 параллельный перевод
Oraya şimdi gitmemizin imkanı yok.
Évitons d'aller là-bas maintenant.
İçeri girmemizin imkanı yok.
On va pas pouvoir entrer.
Bir yargıcın, kişilik bozukluğunu psikiyatrik hastalık olarak nitelemesinin imkanı yok.
Un juge ne classera jamais un trouble de la personnalité comme une maladie mentale
- Yani bütün gece onunla birlikte olma imkanı yok.
Elle ne pouvait pas être avec lui toute la nuit.
Hayır, imkanı yok.
Impossible.
McClaren olabilir ama bunu bilmenin imkanı yok.
Ce qui pourrait être McClaren, mais il n'y pas moyen de le savoir.
Bu kadar şeyi birbirinize daha kısa sürede söylemenizin imkanı yok, öyle değil mi?
Ce n'est pas possible que vous ayez pu vous dire tout ça, n'est-ce pas?
Sizi geri almamın imkanı yok.
J'ai passé 18 ans à vous mettre dehors. Je ne vous laisserai pas réemménager.
Birlikte bir bebek yetiştirmemizin imkanı yok.
Impossible qu'on élève un enfant ensemble.
Belki eğer Julie bir video oyuna veya yeni bir porno sitesine doğum yaparsa, ama buna hazır olmanın hiç imkanı yok!
Peut-être que si Julie accouchait d'un jeu vidéo ou d'un site porno, mais tu n'es certainement pas prêt pour ça!
Bundan "A" almamamın imkanı yok. - "A" mı?
- J'aurais un A, c'est obligé.
Bilmemin bir imkanı yok, çünkü senden daha yeni öğrendim.
Je l'ignore, j'apprends la nouvelle.
Bize bir şey söylemesinin imkanı yok.
Pas moyen qu'il nous dise quelque chose.
Onu kaçırmamızın imkanı yok.
On ne peut pas le manquer.
Anne... Hindistanda ağlamadan başka veda etme imkanı yok, değil mi?
M'man... en Inde, on pourrait pas se dire au revoir sans pleurer?
Ryan, beni duymasının imkanı yok!
Ryan, je te le jure, il n'y a aucun moyen qu'elle puisse m'entendre!
Bunun buraya girmesinin imkanı yok!
Y'a pas moyen que ce truc rentre la dedans!
İlk randevumuzda öyle birşey söylememin imkanı yok.
- Impossible que j'aie dit ça.
O benzenin var olduğuna dair güçlü bir kanıt olmadıkça suçlu kararı almamın imkanı yok.
Sans preuve tangible de l'existence du benzène, il n'y aucun moyen d'obtenir une condamnation.
Geçmişinin temiz olmasının imkanı yok.
Il n'y a pas moyen que son passé soit clean.
İkisini de imkanı yok izah edemem sana.
C'est impossible à expliquer.
Ambulans imkanı yok vaktinde yetişemez!
L'ambulance n'arrivera jamais ici à temps!
Michael, seni imkanı yok buradan koruyamam.
Michael, il n'ya pas moyen que je puisse te couvrir de là.
Bunun rastlantı olmasına imkan yok.
C'est impossible que ce soit un hasard.
İmkanı yok.
Pas moyen.
İmkanı yok! Oh.
Ça ne risque pas!
Pete Steck'in onu bıraktığım yerde olmasına imkan yok, Walter. Niye?
Aucun moyen que Pete Steck reste la où je l'ai laissé Walter.
Böyle bir şeye karışmasına imkan yok.
Il n'aurait jamais trempé là-dedans.
George'un gözünden kaçmasına imkan yok.
Il n'y a aucune chance que George ai put le manquer.
İsa'nın Tanrı'nın oğlu olmasına imkan yok, değil mi, Butters?
Butters?
İmkanı yok lan!
Oh que non!
Şelaleye gitmeme imkan yok.
Je n'arriverai pas jusqu'aux chutes.
Onun veya arkadaşlarının o videoyu vermelerine imkan yok.
Il n'est pas possible qu'elle ou ses amis vont rendre cette vidéo.
Hadi ama, Subway, boyunun 1.80 olmasına imkan yok ".
Allez, Subway, il est impossible que tu fasses 1m78.
Jakuzi adamı unutmazsan, benimle tanışmanı hatırlamana imkan yok kesinlikle.
Et bien, si tu ne te rappelles pas du mec aux jacuzzis, il n'y a aucuns moyens que tu te rappelles m'avoir rencontré.
İmkanı yok.
Sûrement pas.
"Yürümesine imkan yok ama seni her zaman seveceğim."
"Tu sais que je t'aime, mais ça ne marchera jamais."
Seni görmek güzel. Birinin bana yardımcı olması gerek çünkü herkesin önünde çıkabilmesine ve beni takdim etmesine imkan yok.
Il faut faire diversion, il ne doit pas me présenter.
- İkisini nasıl ederdim acaba? - İmkanı yok, bu iş yürümez.
Avec une femme j'ai du mal, alors en satisfaire deux.
100 yaşında olmasına imkan yok.
C'est pas possible.
Bunun olmasına imkan yok.
C'est impossible.
Zamanında bitirmemize imkan yok.
On finira jamais à temps.
Size şunu söyleyeyim, söyledikleri şeyleri yapmış olmasına imkan yok.
Il n'y a aucune chance qu'il ait fait ce que vous dites.
Beni Bölüm'e sokan kişinin o olmasına imkan yok.
Elle ne m'aurait pas impliquée.
İmkanı yok o eve dönmene izin vermem.
Eh bien, y a pas moyen que je te laisse retourner dans cette maison.
- İmkanı yok.
Sûrement pas.
İmkanı yok kendi şirketini batıramaz.
Il n'y a aucune chance qu'il détruise sa propre société.
Çünkü atlamasına imkan yok, çok hızlı gidiyoruz.
- Non, toi. Il n'a pas pu descendre, on va trop vite.
Eğer onu kaybedersen, başka birini bulmana imkan ihtimal yok, tüm kadınlar adına konuşuyorum.
Si tu la laisses partir, il n'y a aucune chance pour que tu trouves quelqu'un d'autre ; m'exprimant au nom de toutes les femmes, ça n'arrivera pas ;
İmkanı yok!
Oh, merde non.
İmkanı yok kıyafetlerimi vermem.
Je ne vais pas jeter mes fringues.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]