Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ I ] / Istemiyorsan

Istemiyorsan перевод на французский

4,465 параллельный перевод
Tabi eğer röportaj yapmayı istemiyorsan.
Tu ne veux pas mon père autour si tu veux une interview.
Eğer kalmalarını istemiyorsan tabii.
À moins que vous vouliez les garder.
Bak, eğer bu adam için çalışmak istemiyorsan, sen adam olmalısın.
Ecoute, si tu veux pas bosser pour quelqu'un sois ce quelqu'un.
Herneyse, beni sessizliğinle cezalandırmak istemiyorsan, ki bu tam senlik bir şey, beni ara.
Rappelle-moi... à moins que tu me punisses en boudant, ça te ressemble.
Sen yapmak istemiyorsan ben yaparım.
Si tu ne veux pas le faire, je le ferai.
Bir savaş çıksın istemiyorsan, bundan sonra ağzından çıkacaklara dikkat et o savaşta da tek başına olursun.
Mesure tes paroles Sauf si tu tiens à une guerre Que tu mèneras seul.
Eğer istemiyorsan burada olmak zorunda değilsin, Luke.
Tu n'as pas à être ici si tu ne veux pas, Luke.
Ayağınızın sizi nasıl hissettirdiği hakkında konuşmak istemiyorsanız, hayır.
Nathan, tu agis comme un idiot. Vraiment?
Bütün dört yıllıkların kovulmasını istemiyorsan,... sizinle ayrılan avukatların listesini verirsin. Çok ciddiyim.
- Si vous ne voulez pas qu'on vire notez les noms de tous ceux qui partent avec vous.
Kara Cuma'da Xboxları almak için bize katılmak istemiyorsanız keyfiniz bilir.
- ok! Si vous ne voulez pas nous rejoindre pour le Black Friday pour aller chercher des Xbox, alors c'est bon!
Ağzımdan öğle yemeğimin çıktığını görmek istemiyorsan beklemeyeyim.
Pas si tu ne veux pas me voir vomir.
Çocukların burada olmasını gerçekten istemiyorsan neden hâlâ bana yardım ediyorsun?
Si tu ne veux vraiment pas que les garçons restent ici, pourquoi est-ce que tu m'aides encore?
Buradaki işinden olmak istemiyorsan Dudley, Clemence'ı rahat bırakacaksın.
Si vous souhaitez conserver votre position ici, Dudley, Vous laisserez Clémence.
Bu hafta sonu düğün mekanlarına bakmak istemiyorsan, söyle gitsin!
Si tu ne veux pas aller voir des lieux pour le mariage ce week-end, alors dis-le.
Ancak B613'ün topraklarmıza girmesini istemiyorsanız... Ulusal güvenlik timinize veya kampanyanıza bulaşması...
Et, à moins que vous ne souhaitiez que B613 croise votre chemin, désordonne notre sécurité nationale, ou la campagne...
Eve kadar yürümek istemiyorsan tek kelime etmeden, sessizce gidelim.
À moins que tu ne veuilles rentrer à la maison à pied, viens tranquillement, sans me parler.
Peki, eğer bana karşı dürüst olmak istemiyorsanız, bu hususta ilerlemek için kendimi rahat hissetmiyorum.
Si vous ne voulez pas être totalement honnête avec moi, Je ne suis pas partante pour aller de l'avant.
Endişeli you're hakkında bulma kocan, ve okunmasını istemiyorsanız bir gorger hükümetten.
Vous êtes inquiètes à l'idée de retrouver votre mari, et vous ne voulez pas être lue par un sédentaire du gouvernement.
Eğer istemiyorsan, ajanlarımdan sana sokağa kadar eşlik etmelerini isteyeceğim.
Sinon, je vais demander à mes agents de vous escorter dehors.
Ama burada durmak istemiyorsanız annemin evine gelebilirsiniz.
Si vous voulez partir, venez chez ma mère.
Annenin de aynı şeyi yapmasını istemiyorsan o sigaralını cebine koy derdim.
Donc, sauf si tu veux que ta mère te fasse pareil, j'empocherai ces clopes.
Dava et beni! "Dava" korkun olsun istemiyorsan, dava aç.
Allez-y et poursuivez-moi. Je ne voudrais pas que vous commenciez à souffrir d'acrophobie. Soyez certaine de le faire, d'accord?
Eğer yarışmada olmak istemiyorsan o halde olma.
Si tu ne veux pas participer à ce concours, ne participe pas à ce concours.
Yardımımı istemiyorsanız ben de yardım etmem. - Teşekkürler. O zaman biz iyi fikirler üzerinde tartışırken siz, küçük, enstrümansız şarkılarınızla eğlenebilirsiniz.
Ensuite vous deux amusez-vous sur votre petit couplet à capella mâle tandis que le reste d'entre nous discutions de quelque chose de bien.
Arabayla çarpmamı istemiyorsan arabayla çarpmamı söyleme o zaman!
Me dis pas de te renverser si tu veux pas que je le fasse.
Bu aptallıklara inanmaya son vermek istemiyorsan... en azından kendine saygın olsun.
Et si tu n'arrête pas de croire à ces bêtises, aies au moins la décence de les garder pour toi.
Eğer arkadaşlarınla sarhoş olmayı Ve gelmemi istemiyorsan söyle bunu, Kingsley.
Tu veux te bourrer la gueule avec tes potes et tu ne veux pas que je vienne. Tu peux juste dire ça Kingsley.
Tabiki, turnuvaya geri dönmek istemiyorsan.
À moins que vous ne souhaitiez rejoindre le tournoi.
Hatta pişman olmayı istemiyorsan bunu yapacaksın.
Si tu ne veux pas le regrettez, tu devrais venir.
Diğer yanağına patlatmamı istemiyorsan, sadece kapa çeneni.
Donc, si tu ne veux pas que je gifle l'autre côté, ferme juste ta bouche.
Annenle babanın adını vermek istemiyorsan bari şirketinizin adını söyle.
Si tu ne veux pas nous dire le nom de ta mère ou ton père, au moins dis-nous le nom de la compagnie.
ve sen de eğer değişmek istemiyorsan iki sıra yukarıdasın.
Et vous êtes deux rangées en haut, sauf si vous voulez échanger.
- Çölü yalnız geçmemizi istemiyorsan kalkman gerek.
À moins que tu veuilles qu'on traverse le désert seuls, - tu dois te dépêcher.
Pekâlâ, eğer istemiyorsan geri veririm.
Bon, eh bien, si tu ne la veux pas, je vais devoir la retourner.
Bak bunun bir parçası olmak istemiyorsan, benim için sorun değil.
Ecoute, si tu veux pas en faire partie, ça me va.
Bay Delaney sizin ortadan kaybolmanız için bana bir çanta dolusu para verdi,... bu yüzden eğer onun parasını boşa harcamak istemiyorsanız beni iyi dinleyin.
Mr Delaney me paye une belle somme pour vous aider à disparaître, alors si vous ne voulez pas qu'il perde son argent, je vous conseille d'écouter.
Bak, eğer yapmak istemiyorsan.
Écoute, si tu ne veux pas faire ça.
Umursamadığın birine yardım etmek için olmadığın biri gibi davranmayı istemiyorsan... o zaman terapinin ne anlamı kaldı?
Écoute, si tu n'es pas prêt à faire semblant d'être quelqu'un que tu n'es pas pour aider quelqu'un dont tu te fiche complètement, alors quel est l'intérêt de la thérapie?
Hayatının kalanını hapiste geçirmek istemiyorsan beni vurmak isteyeceğini zannetmiyorum.
Je ne pense pas que vous voulez m'abattre maintenant, sauf si vous voulez passer le reste de votre vie en prison.
Pekala, eğer istemiyorsan, ben ilgileneyim mi?
Si tu ne veux pas d'elle, je peux l'avoir?
Eğer benim sponsorum olmak istemiyorsan, sorun değil.
Je le veux.
Geri dönmemi istemiyorsan asla geri dönmeyeceğim.
Si tu veux que je ne revienne jamais, alors je ne reviendrai pas.
Yaşamımızın geri kalanında beni görmek istemiyorsan görmeyeceğim seni.
Si tu ne veux plus qu'on se voit même jusqu'à notre mort, alors je le ferai.
Eğer rahatsız edilmek istemiyorsan ya da yorgunsan tüm albümü bile koyardın.
Ou qu'on passait une compilation quand on était fatigués ou fainéants.
Bak, eğer toplantıya katılmak istemiyorsan söylemen yeter ya da hep yaptığın gibi böyle çat kapı gelme ama bu saçmalık gerçekten çok can sıkıcı. Bu uzun sürecek mi?
Si tu veux pas y assister, dis-le ou ne viens pas, comme tu fais d'habitude, mais y a rien de plus chiant
Tabi eğer tekrardan çevirmeye takılmak istemiyorsanız.
La dernière chose que vous voulez est d'obtenir encore et encore.
Kapatmalıyız. Eğer izlemek istemiyorsan, evine git.
Regardez, accoupler, si vous ne voulez pas regarder, puis du foutre dans la maison.
- Ölmek istemiyorsan benimle gel.
Toi? - Suivez-moi, si vous voulez vivre.
Eğer şimdi çocuk sahibi olmak istemiyorsan bunu konuşabiliriz. Tamam mı?
Si tu veux pas d'enfants maintenant, on peut en parler.
Şimdi bizimle geleceksin. Tabî eğer burada bir yedi yıl daha kapalı kalmak istemiyorsan.
Vous allez venir avec nous, tout de suite sauf si vous avez envie de rester enfermé ici sept ans de plus.
- İstemiyorsan bundan konuşmak zorunda değiliz.
On n'est pas obligés d'en parler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]