Kalıyorum перевод на французский
4,297 параллельный перевод
İşte bu yüzden sessiz kalıyorum.
Par conséquent, bouche cousue.
Yani hayatta kalıyorum.
Ça veut dire que je vais survivre.
İşe geç kalıyorum.
Je suis en retard pour mon truc!
Kimliğim olmadan burada kalıyorum...
et juste être ici sans identité, c'est...
- Bakın, geç kalıyorum.
Je suis déjà en retard... Je...
- Seninle kalıyorum.
Je reste.
- Hayır, kalmıyorsun. Evet, kalıyorum.
- Pas question.
Dinle, arkadaşım PJ'in kurgu yaptığı süitte kalıyorum.
Je crèche dans le studio de P.J.,
Kalıyorum.
Je reste.
Ben de bu küçük hayırseverliğini haberlerden öğrenmek zorunda kalıyorum.
Et je dois entendre parler de votre petite acte de la philanthropie sur les nouvelles?
Her sabah pisliğinizi kokmak zorunda kalıyorum.
Avancez! - Tous les matins, je me tape l'odeur de votre merde.
Hilton Oteli'nde kalıyorum.
Je loge au Hilton.
- Hilton Otelde kalıyorum.
- Je suis au Hilton, chambre 203.
Babam beni öğretmen olmaya zorlamıştı. Kolayca altından kalkabileceğim basit bir meslek olarak görüyordu bunu. Ama aksine çok zor bir meslek ve ben bu iş için yetersiz kalıyorum.
C'est la voie dans laquelle mon père m'a poussée parce qu'il pensait que c'était assez facile pour moi, mais en vérité c'est une barre haute, et je ne suis pas à la hauteur.
Carl'ın kanser ilaçlarını alabilmek için neredeyse gece gündüz dökümhanede kalmak zorunda kalıyorum.
Pouvoir me permettre d'acheter les médicament pour le cancer de Carl veut dire beaucoup de temps à la fonderie.
İşe geç kalıyorum.
Je suis en retard pour le travail.
Söyledim ya, işe geç kalıyorum.
Et moi, je vous dis que je suis en retard pour aller travailler.
Ve sen tutmadığın için de, bunu yaparken çok yalnız kalıyorum.
Et parce que tu ne le fais pas, je dois le faire seule.
Geç kalıyorum, bu yüzden çekil de yoğurt alabileyim.
Il se fait tard, ça te dérange si on bouge? Je peux t'apporter du yaourt.
Kızkardeşimle kalıyorum, Ginger.
Je vais chez ma sœur, Ginger.
- O zaman seninle kalıyorum.
- Je reste.
Steph'i kampa götür.Ben kalıyorum.
Raccompagne Steph au campement. Moi, je reste.
- Yapma anne! - Ben kalıyorum.
- Maman, viens, s'il te plaît!
Bana ihtiyacınız olursa, Trader's'da kalıyorum.
Si vous avez besoin de moi, je séjourne au Trader.
Ben de kalıyorum.
Alors c'est moi qui resterai
Sonunda oluyor ve amına koduğumun asansöründe kalıyorum sizinle.
Ça arrive enfin et je suis coincé dans un ascenseur. Avec vous.
- Hayır, o yüzden bu gece burada kalıyorum.
Non, c'est pour ça que je reste dormir.
Tamam, telefonda kalıyorum.
Ok, je reste avec le téléphone.
Ara sıra kendi tercihimle evsiz kalıyorum.
Je suis occasionnellement un sans-abri par choix.
Yemeğe gitmem lâzım, hâliyle geç kalıyorum.
Je dîne avec quelqu'un et je suis déjà en retard.
Bu gece burada kalıyorum.
Je reste ici, cette nuit.
- Burada kalıyorum. C Blok 2. kat.
J'habite ici, au 2e étage.
Böyle hissetmek zorunda kalıyorum, Elaine.
J'ai le droit de ressentir celà, Elaine. Pourquoi pas ça?
- Geç kalıyorum.
- Je suis en retard.
Birkaç motelde kalıyorum.
Je me déplace entre quelque motels.
- Hey, geç kalıyorum.
- Salut, je suis en retard.
Babamın arzusunu onurlandırmak amacıyla kalıyorum.
C'était le vœu de mon père.
- Geç kalıyorum.
Viens, je suis en retard.
Kızımı günün ortasında buraya getiriyorsunuz işten çıkmak zorunda kalıyorum.
Vous amenez ma fille ici, dans le milieu de la journée, je dois quitter le travail...
İşe geç kalıyorum.
Je suis en retard pour mon travail.
Fikrinizi değiştirirseniz Middleton Oteli'nde kalıyorum.
Si vous changez d'avis, je suis à l'hôtel Middleton.
Top yüksekten geliyor ve yakalamak için zıplamak zorunda kalıyorum. Yakalıyorum da.
Elle est haute et je dois sauter pour l'attraper mais... je l'attrape.
Hasta annemle tek başıma kalıyorum Bay Grove.
Je... Je suis seule avec ma mère qui est handicapée, Mr Grove.
Çok özür dilerim, gerçekten geç kalıyorum.
Je suis désolée, je dois vraiment fuir pour ne pas être en retard.
Üzgünüm ama geç kalıyorum...
Je suis désolée, je suis si en retard.
Burada kal be oğlum. Sadece sen ve ben, anlıyorum seni.
Restez juste ici, juste vous et moi.
Yani, burada ölüm kalım meseleleriyle uğraşıyorum, peki ya sen?
Je m'occupe d'histoires de vie ou de mort. et tu t'occupes de quoi?
O köpeğin kalıtsal deliliğinin olmasının nasıl benim hatam olduğunu anlamıyorum.
Je ne vois comment ça pourrait être ma faute si ce chien s'est avéré avoir la folie héréditaire.
Kurşunun varlığını test etmem için sodyum rodizonat kullanıyorum, bu test aynı zamanda silah atışlarındaki kalıntılar için de kullanılıyor.
J'utilise le rhodizonate de sodium pour tester la présence de plomb. C'est le même procédé utilisé pour tester des résidus de coup de feu.
Hadi, burada kalıp laflayalım Yüzmekten hoşlanmıyorum.
Viens. Restons ici pour parler. J'ai pas trop envie de me baigner.
Ben tekrar adet görmeye başlıyorum, ve o ise hamile kalıyor!
Mes règles sont revenue, et elle est enceinte!