Kanıt mı перевод на французский
5,165 параллельный перевод
İhtiyacımız olan kanıt bu, değil mi?
Le genre de preuve dont on avait besoin, non?
İyi olduğun herhangi bir şey var mı, yoksa işini sadece kanıt için birilerini becerirken mi yapabiliyorsun?
Es-tu capable de faire ton travail ou bien dois-tu te taper tout ce qui bouge pour y arriver?
Bu, Sam'i ona bağlamamız gerektiğinin kanıtı mı?
C'est la preuve qui nous manquait pour relier Sam à Lila?
Kocamın masumiyetinin kanıtını bağışladım.
De la preuve de l'innocence de mon mari.
Halam sahte isim kullanmamı istedi ama kanıt lazım olabileceğini biliyordum.
Ma tante voulait un faux nom, mais j'avais besoin d'une preuve.
Hiçbir kanıtım olmadığını söyledim.
J'ai dit que je n'avais aucune preuve.
Şüpheye yer bırakmayacak bir kanıtım vardı.
Cela ne fait aucun doute.
- Tanığınızın baskı altına olmasıyla başlayalım. Kanıtınız da tamamen uydurmaydı.
Ton témoin est sous la contrainte et tes preuves sont factices.
Sanırım bu hastane geçen yatsıda mumdan çıkan yangındaki yanıklarını çoktan tedavi etmiş.
J'imagine qu'on t'a déjà examinée pour ton élongation nasale.
Üzgünüm ama babanın bize yardım edeceğine dair kanıt veremezsen sanırım planladığımız şekilde devam etmeliyiz.
Je suis désolé, mais à moins que tu nous apportes une preuve que ton père va nous aider, je pense qu'on doit continuer comme on l'a prévu.
- Bildiğim şu ki ben gidip kan izlerini bırakayım.
Je sais Je vais laisse les traces de sang et je t'appellerais pour avoir Ward en position. Je sais.
- Başka hangi kanıt lazım, Ajan McGuire?
Que vous faut il de plus?
Teklifinden vazgeçtiğine dair kanıt istiyorum ve sabaha kadar elime geçmezse... Özel dedektiflerimi arayıp başladığım işi bitireceğim.
Je veux la preuve qu'il abandonne son offre, et si je ne l'obtiens pas dans la mâtinée, je ferai appel à mes propres enquêteurs, et je finirai ce que j'ai commencé.
Kanıtım var Sean.
J'ai des preuves, Sean.
Bay Sloan, Denver polisi, bu davanın temel fiziksel kanıtı, olmasına rağmen kanıtı sakladı.
M. Sloan, la police de Denver avait une preuve matérielle clef et l'a supprimée.
Bugün yaşanan korkunç olaylar, mühendislik ürünü Yapay Zekaların işin içine karıştığında, başımıza geleceklerin trajik bir kanıtıdır.
Les événements d'aujourd'hui sont la preuve tragique, qu'on est dépassés quand il s'agit de créer une intelligence artificielle.
Cyrus Petrillo itiraf etmiş olabilir ama onu suçlayacak fiziksel kanıtımız yok. 48 saatlik nezaret süremiz doluyor.
Cyrus Petrillo a peut être avoué, mais nous n'avons pas les preuves physiques pour porter plainte contre lui et notre retenue de 48 heures va expirer.
Endişeni anlıyorum ama Katashi olayından ve silah yüklü kamyon kanıtını kaybettikten sonra bu davada daha dikkatli olacağım.
J'apprécie ton intérêt, mais après ce qui s'est passé avec Katashi et perdre des preuves hors d'un camion blindé, je ne vais pas laisser ça hors de ma vue.
Kanıtı ele geçirmemiz lazım.
Nous devons sceller les preuves.
Arkadaşımın elinde seni sonsuza kadar içeri tıkacak yeterli kanıt var.
Mon ami a amassé suffisamment de preuve pour vous maintenir en prison à vie.
Ben sadece Tom'un Hytch fikrini benden... -... çaldığına dair bir kanıt arıyordum.
Je cherchais juste des preuves que Tom m'ai volé mon idée d'Hytch.
Öldürülemeyeceğinin kanıtı varsa, işte karşımızda.
S'il y a une preuve que vous soyez en vie, c'est celle-là.
Onu göz altına almak için ihtiyacım olan tek şey kanıt.
Il me manque simplement la preuve nécessaire pour le faire enfermer.
CIA'in Fausto'ya eroin kaçakçılığı yapmasına yardım ettiğine dair kanıtı olduğunu söyledi.
J'ai eu un appel de l'agent McKenzie, disant qu'il avait la preuve que la CIA aidait Fausto à faire entrer de l'héroïne.
Eşinizin yararına yeni bir kanıtımız var.
Nous avons de nouvelles preuves en faveur de votre mari.
Sanırım kanıt her zaman pudingin içindedir, değil mi?
Je suppose que la preuve est toujours le dessert, n'est-ce pas?
İşte kanıtım bu kardeşlerim!
Voilà votre preuve, mes frères et sœurs!
Louis, sanıyorum ki bana güvenebileceğini sana fazlasıyla kanıtladım.
Je t'ai prouvé que tu peux me faire confiance.
Yani kanıtım olsa neyse.
Ce n'est pas comme si j'avais des preuve ou autres.
Tıpkı diş perisi olmadığımı kanıtlayamadığım gibi.
Je ne peux pas prouver non plus que je ne suis pas la Petite Souris.
Elinde tek bir kanıt bile yokken sana inanacağını mı sanıyorsun?
Et vous pensez qu'elle va vous croire sans l'ombre d'une preuve?
Kanıtım yok ama iş ortağım olabilir diye düşünüyorum, Gregory Phillips.
Je n'ai pas de preuve mais celui qui m'a fait ça c'est mon associé, Grégory Phillips.
Aynı zamanda olan bir başka şey de karaciğerdeki yağın kan dolaşımı içerisine trigliserid olarak gönderilmesidir ki bu durum da aşırı kiloya tıkanmış atardamarlara ve kalp hastalığına yol açabilir.
Qu'est-ce qui se passe aussi est que cette graisse dans le foie est ensuite envoyé dans la circulation sanguine sous forme de triglycérides, qui peut conduire à un excès de poids ainsi que les artères et les maladies du coeur bloqué.
Bu durumda, şeker endüstrisinin yaptığı şey kanıtın belirsiz olduğu zamanda adım atıp şöyle demek oldu
Dans ce cas, ce que l'industrie sucrière a fait, est qu'ils sont intervenus alors que la preuve était ambiguë et ils ont dit,
Teorimiz için kanıtımız olsun ya da olmasın asıl mesele, teorimizin doğru olup olmaması.
Ce n'est pas important que nous ayons une preuve de notre théorie ou pas. C'est important que notre théorie soit vraie ou non. Tu as tapé une fausse liste.
Ve eğer istediğin onca şeyin arasından bir şey bulamazsan, bu saçma soruşturman benim kanıtım haline gelecek.
Et quand vous n'aurez rien trouvé dans tout ce que vous avez demandé, cette perquisition sera la preuve numéro 1.
Kanıtım yok çünkü.
Je n'ai pas de preuves.
Eğer Bay Bishop'u sorgulamama izin verilseydi, bu kanıt olarak...
Si j'étais autorisé à questionner M.Bishop, alors ce serait la preuve...
Ve bu da kanıtı mı?
C'est la preuve?
Kanıtınız var mı çavuş?
Avez-vous des preuves?
Şerif Heckard'ın ölümünde parmağım olduğuna dair hiç kanıtın yok.
Vous n'avez pas aucune preuve disant que j'ai quelque chose à voir avec la mort du marshal Heckard.
Ellerinde yeni kanıt var mı?
Alors ils ont de nouvelles preuves?
Bunca zamandır nerede olduğuna dair kanıt olacak bir şeyler var mı diye bakar mısın?
Vois si tu peux trouver où il était.
Sanırım kanıtı nasıl bulacağımı biliyorum.
Je pense savoir comment en trouver.
Sonuç olarak, kanıtı yok etmede ona yardım ettin.
Après tout, vous l'avez aidé à détruire une preuve.
Sayıların iyice düştü Riley. Olayları sonuçlandıramazsan seni kanıt odasına postalarım ve yerine işini yapabilecek birini bulurum.
Si vous ne bouclez pas vos enquêtes, je vous colle à la salle des preuves, et je vous trouve un remplaçant.
Elinizde yanlış bir şey yaptığımıza dair somut bir kanıt yoksa oğlumuzu geri vermenizi ve bizi bırakmanızı istiyorum.
Écoutez. À moins que vous n'ayez une preuve... une preuve solide... comme quoi ma femme et moi avons fait quelque chose de mal, je veux que vous nous rendiez notre fils et je veux que vous nous laissiez partir.
Kanıtımız falan yok. Kadın feci şekilde dövülmemişti.
Nous n'avons aucune preuve, et elle n'a pas été salement battue.
Cinayet kanıtı mı?
Un preuve de meurtre?
- Kanıt istediğini söyledin.
Donc vous m'avez attaqué?
Oğlumun kaçırıldığı evin dışarısında olduğuna dair kanıtımız var.
Vous étiez devant la maison où mon fils a été retenu.