Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ K ] / Karım

Karım перевод на французский

53,952 параллельный перевод
İki yıl önce Enrique, beni ve karımı mutfağa davet etti.
Il y a deux ans, Enrique a invité ma femme et moi à descendre dans la cuisine.
Sen umutlanırsın, ben onları yıkarım.
Tu espérais, et j'ai tout cassé.
Karıma söyleme, tamam mı?
Ne le dites pas à ma femme, ok?
Karımın bu durumdan hoşlanacağını sanmıyorum.
Je ne pense pas que ma femme aimera ça.
Karımın bir şeye ihtiyacı var ve bunu elde etmem için de davadan vazgeçmem gerekiyor.
Ma femme à un besoin et pour le satisfaire je vais peut-être devoir abandonner notre accord.
Karım, kurtulamayacağım bazı trajedilere düşmememi umarak evde kaldı. Bir şeylerin olacağı konusunda hazırlıklı olma tutumuna sahip olmanız gerekir.
Ma femme est restée à la maison, en espérant qu'il ne m'arrive pas une tragédie que je ne pourrait surpasser, vous devez avoir un mental préparé à ce que quelque chose arrive.
Eski karımın yemeklerine benziyor.
Ça ressemble à ce que mon ex-femme cuisinait.
Eğer ben çıkarım da Gallo çıkamazsa, peşine düşeceği ilk kişi Kevin olur.
Si Gallo ne sort pas et moi oui, il s'en prendra à Kevin.
Hayatta olmaz. Eğer William'ı ele verirsem... karımın peşine düşerler.
Si je le balance, ils vont s'en prendre à elle.
Karımı öldürdün.
Vous avez tué ma femme.
İçinde güzel bir karışım olmalı.
La garniture doit être une belle combinaison de choses.
Hayatımın en güzel anlarından biriydi... çünkü chicatana karıncalarının lezzetini keşfetmiştim.
Et c'est un des plus beaux moments de ma vie parce que j'ai découvert le goût des fourmis Atta.
Altı değişik agavenin karışımı olan... Ensamble'ın üretimi burada başlıyor.
Ici c'est le début de la production de l'Ensamble, qui est un mélange de six agaves différentes.
Mole, İspanyol ve Meksika... mutfağının bir karışımıdır.
Mole, comme on le connait aujourd'hui, c'est un petit peu un mélange d'espagnol et d'indigène mexicain.
Merlot ile sauvignon karışımı.
Un mélange de merlot et de sauvignon.
Bu özel bir baharat karışımıydı.
C'était un mélange spécial d'épices.
Ailesinin karışımı. Ve onu et suyuna koydu.
C'était le mélange de sa famille, et il l'avait gardé en stock.
Kanımıza karıştırdıkları o bok yüzünden.
C'est cette merde qu'ils nous injectent.
Frekansı karıştırdım.
J'ai brouillé la pulsation.
Ancak bir takım karışık uzay zaman kavramları yüzünden sadece en son gelen gezginin zamanına kadar geri gidebiliyoruz.
Mais pour des raisons liées aux boucles de l'espace-temps, on peut pas remonter au-delà de la date d'arrivée du voyageur le plus récent.
Düşmanlarımız kahraman kılığında aramıza karıştı.
Et l'ennemi est venu sous l'apparence de héros.
İlginç bir insan karışımı olmuş.
Ça fait un curieux mélange.
Sevgin aklımı karıştırıyor.
Ton adoration me rend perplexe.
Aklımı daha da karıştırdın.
Cela ne rend pas les choses plus claires.
Beşiği çıkaralım da test sürüşüne çıkar.
On va sortir le lit et tu pourras l'essayer.
"Perrin sayfaları aradığın şeyi bulmanda yardım edecek." "Ama aldanma." "Woods'ları çıkar."
" Les pages Perrin vous aiderons à trouver votre appel, mais ne soyez pas dupes abattez les forêts.
Umarım karın gibi cehennemde çürürsün.
J'espère que tu vas pourrir en enfer comme ta femme
Aman Tanrım. O mini buzdolabından ne çıkarıyor?
Mon Dieu, que va t'il sortir de ce mini-frigo?
Ben doktor karısıyım!
Je suis une femme de docteur.
Ona bu işe karıştığımı söyledikten sonra beni aradı ve arkadaşı Kevin için bir şey yapmamı istedi.
De quoi tu parles? Après avoir appris que j'étais impliqué, il m'a appelé pour aider son ami Kevin.
Ben gerçek suçluları içeri tıkarım.
Je ne travaille pas pour la SEC.
Daha önce anlatmak istemiştim ama o kadın bana izin vermemişti o yüzden lütfen şimdi beni o kürsüye çıkarın ve anlatmama izin verin.
J'ai toujours voulu m'exprimer, mais cette femme m'en a empêché, alors je vous en prie, mettez-moi à la barre, que je puisse le faire maintenant.
Sayın Hakim... Savunma Bay Bailey'nin temize çıkarılıp hemen cezasının kaldırılmasını talep ediyor.
M. le juge... la défense demande l'exonération de M. Bailey et que sa peine soit commuée.
Sana verdiğin karışım kesinlikle beni de bağırtırdı.
Ce cocktail que je t'ai donné m'aurait assommé aussi, pour sûr.
Karını ve küçük kızını öldürdüğümü hatırlamadığımı..
Quand je t'ai dit ne pas me souvenir avoir tué ta femme et ta fille.
Bir mahkumun tavsiyesine ihtiyacım yok. Sen bu adamın savunmasına hile karıştırdığın için kariyerimi kaybetmeyeceğim.
Je n'ai pas besoin des conseils d'un détenu, ni de perdre ma carrière, car tu as saboté la défense de ce gars.
Hile falan karıştırdığım yok.
Je ne sabote rien du tout.
Ben söyledim çünkü benim adımı öylesine bir defterden çıkarıp seçmedin.
Moi, car vous ne m'avez pas choisi dans l'annuaire.
Bu sadece usul ile ilgili bir karışıklık, tamam mı?
C'est de la bouillie procédurière.
Gerçek bu, ama sanırım bir şey fark etmiyor, çünkü eğer Maria'yı bulmazsan, bir gün beni o salona çıkarıp ölüm cezamı kesecekler.
Et c'est la vérité, mais ce n'est pas important, car si vous ne trouvez pas Maria, un jour ils m'emmèneront dans cette pièce pour me donner la mort.
Rachel, ben mi karıştırdım?
Rachel.
Ortaokuldan beri karışık kasetlerimi ortaya çıkarmamıştım dostum. - Hadi ama adamım!
J'ai pas ressorti nos vieilles compils du collège pour rien!
Umarım karın daha iyi hissediyordur ve çocuğun hapisten çıkar.
J'espère que votre femme va guérir et que votre fils sortira de prison.
- Karınım ben senin.
- Je suis ta femme.
Ben hâlâ senin karınım.
Je suis toujours ta femme.
Bana yardım edersen seni televizyona çıkarırım, ünlü yaparım.
Si tu m'aides, je te ferai passer à la télé. Je te rendrai célèbre.
Ayrıca, her zaman güçlerim yoktu ve iyi iş çıkarıyordum.
En plus, je n'ai pas toujours eu des pouvoirs, et... - je m'en sortais bien.
Bay Burns, karınız nazikçe sınıf velimiz olmaya gönüllü oldu, bu yüzden birkaç şey...
M. Burns, votre femme était volontaire pour être parent délégué, donc il y a des détails...
Yerinde olsam karına bunu farkettirmemek için herşeyi yapardım.
Tu devrais éviter qu'elle le remarque.
Filmi bitirebilmek için, aradığımız karı ancak neredeyse dünyanın öbür ucunda bulabildik.
Pour terminer le film, on a dû aller à l'autre bout du continent pour trouver de la neige.
Dediğine göre adamımız Morad'ın güvenlikçileriyle... küçük bir kavgaya karışmış.
Elle a dit que notre type a été impliqué dans un accrochage avec la sécurité de Morad.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]