Making перевод на французский
100 параллельный перевод
# One moment she's making you see #
Un instant elle vous fait voir
İnandığım şey, iyi filmler çekmiş olmanın haklı gururudur.
I believe in the pride of making good films.
Bunun bir hata olduğunun farkında olmak ise, kişiyi söz konusu hatayı yapmaktan korur.
- Ne pas savoir et croire que l'on sait est une faute. - To know that this is a mistake keeps one from making it.
He's making bets left and right.
Il parie à tour de bras.
Bil ki bu güruh ruhlarını satacak götür bildiğim yere şey, söz veririm sana hasta ediyor beni
Know the crowd is gonna sell their soul Take it anywhere I know Well, I promise you It s making me sick
I assumed since you knew of our telepathic abilities... l-I never would have dreamed of making a connection without your consent.
Vous savez ce qu'est la télépathie. Je pensais... Je n'établirais jamais une connexion sans votre assentiment.
Ben de kamera arkası yönetiyorum.
Et moi je fais le "making of" du clip.
"Cennet Yolu" maratonu yapım sürecini izlemek için ayrılmayın.
Restez à l'écoute pour le " Making of du marathon de la Route du Paradis
- Janey's making faces.
- Pourquoi elle fait des grimaces?
Then I spent Saturday and Sunday making you this great l've-been-desperately-trying - to-tell-you-that l'm-madly-in-love-with-you mix tape for your birthday.
Puis j'ai passé tout mon week-end à composer cette sublime... "déclaration désespérée à Janey" qui te crie... L'amour fou que j'ai pour toi...
You know, I was just making a snack.
Je me préparais un goûter.
See, I don't like making big speeches.
J'aime pas les longs discours.
Harikaydı. lt's about using SUlD and making a script called ls... and keeping it in your home directory and creating a file with escape characters... pretending to be a lamer, "Bunu silmeme yardım eder misin."
C'est d'utiliser SUID et de faire un script qui s'appelle ls... et de le garder dans votre répertoire personnel et de créer un fichier avec des caractères d'échappement... en faisant semblant d'être inexpérimenté, "J'ai besoin d'aide pour effacer ça."
- Stop making such a fuss.
- Arrête ces questions.
Making my way downtown WaIking fast *
Traçant mon chemin en ville Marchant vite
The odds of him making it are what, 30 %?
Il est fichu. Il a déjà un pied dans la tombe.
Ama şimdi kızlar ve oğlanlar ve diğer insanlar yükseltiyor sesini duyayım senin de sesini
# Right now I want the girls and the boys and people making noise # # Let me hear you shout #
Üzerimde sabahlığım, elimde sıcak kahvemle.
Maintenant, je vais vers le salon Now l'm making my way into the living room, je porte un peignoir et je tiens une tasse de café.
# Georgia devriyesi geldi # # Onu indirmek için ateş etti # # Beli domuz gibi bir şerif geldi Sakızını aldı adamın ağzındaki #
Georgia patrol were making their rounds and they fired a shot just to flag him down and a pig-bellied sheriff grabbed his gum and said
It's just making me mop, make realize how much I'd like to have one of my own, someday.
C'est que, de les inventer, ça m'a fait me rendre compte à quel point j'aimerais une famille
Elvis ; A Little Less Conversation
"The Chicken Is Making My Back Hurt"
Ben de yapım belgeseli için davet edilmiştim.
Je devais tourner le making-of.
"Sen benim yürüyen kopyamsın"
"Making me so happy by shaking her body.."
Çizdiği o dairenin içinde
And in that circle she s making
# Işığım olursun, gider korkular
♪ Making light of all my fears ♪ ♪ Changeant en lumière Toutes mes peurs ♪
Anca, ikinci kamera tam olmadı. Tekrarlayalım istiyorum.
Anca, on met pas ça dans le making of, donne-le-moi.
Ayrıca, onları yerleştirdiğimizi belgeleyeceksin.
On va fabriquer des preuves et tu seras chargé du making-of.
Ama bu kez, bunu mahkemeye sunduktan sonra sen kasedi getireceksin ve mahkemeye göstereceğiz.
Sauf qu'une fois qu'il donnera sa preuve ADN, tu viendras avec ton making-of au tribunal.
Browni yapıyoruzz, Browni yapıyoruzz, Gerçekten tatlıı, Gerçekten tatlıı...
# Making brownies, making brownies Really yummy, really yummy
Browni yapıyoruzz, Browni yapıyoruzz, Mutfagın içindee, mutfagın içindee..
# Making brownies, making brownies In the kitchen, in the kitchen...
Nefessiz kalana kadar sevişelim *
Making love until we drown,
Bu eller bütün yeşil okyanusları kan kırmızısına döndürür de temizlenmez.
This is my hand will rather the multitudinous seas incarnadine, making the green ones red.
* Ritmi hissetmeni sağlamak benim işim *
Making you feel the rhythm is my occupation
I'm not making a million trips.
J'évite les aller-retour.
Bu görmüş olduğun senaryo öncesi gelişimidir.
Eh bien, voilà le making-of de ce processus.
* Vazgeç beni aptal durumuna düşürmekten *
Stop making a fool out of me
Bir adam yapıyorum.
l've been making a man
# Bir daha yapmayacağım ona göre #
I ain t making no more
* Çünkü iyi niyetim devamlı mahvediyor her şeyi *
'Cause my best intentions keep making a mess of things
* Çünkü iyi niyetim devamlı mahvediyor her şeyi *
My best intentions keep making a mess of things
* Ve sevişmek eğlence içindi sadece *
And making love was just for fun
♪ Üretimdeki sihri hisset ♪
♪ Feel the magic in the making ♪
♪ üretimdeki sihir ♪
♪ And the magic in the making ♪
♪ yapımdaki sihire sahip olacağız ♪
♪ We'll have magic in the making ♪
* Bu kadar sevimli birini yaratabileceğimizi *
♪ Making one as lovely as she ♪
Ayrıca filmin "perde arkası" kitabını da satıyorsunuz, değil mi?
Et vous vendez également un livre sur le making-of, n'est-ce pas?
Habana.
Restez avec nous pour Matière Brute, Le Making of d'Arnold le magnifique, avec des scènes inédites tout de suite.
Bunların hepsi bir rüya.
( Making Ghostly Sounds ) c'est un rêve.
Stop Making Sense. Harika.
Oh, "Stop making Sense", génial
Bütün kızlar ve oğlanlar ve diğer insanlar yükseltiyor sesini, duyayım senin de sesini çıkar dışarı, çıkar dışarı salla yumrukları işte böyle havaya ışıklar sönene kadar çıkar dışarı, çıkar dışarı uyan artık seni çağırıyorum ihtiyacım var gezmeye dağıtalım ortalığı acele et haydi kaybetme zaman
# All the girls and the boys and people making noises, let me hear you shout # # Bring them out, bring them out # # Pump up your fists in a twist like this till the lights go out #
Elimdeki kamera arkası görüntüleri bunu kanıtlayacak.
Ce making of le prouve.