Mantıksız перевод на французский
2,015 параллельный перевод
Katherine Harris'in önerdiği gibi seçmenleri mahrum etmek mantıksız ve lüzumsuz olup köklü kanunları ihlal etmektedir.
Interdire aux électeurs de voter, comme le propose Katherine Harris, est irrationnel, inutile et enfreint une loi de longue date.
Paranoyaklaşmıştı, mantıksız şeyler yapıyordu, halüsinasyonlar görmeye başlamıştı.
Elle était parano, agissait bizarrement, elle avait des visions.
Çok mantıksız.
C'est stupide.
- Çok mantıksız.
- Ça n'a pas de sens.
Seni mantıksız hâle getiriyor.
Ça vous rend irrationnel.
Bayan'nin bilinmeyenden korkma hastalığını tedavi ettikten sonra, mantıksız, sevdiği insanları kaybetme korkusu üzerine çalışıyorum.
Maintenant que j'ai soigné Lady de sa peur de l'inconnu, je l'aide avec sa peur de perdre ses proches.
- Çok mantıksız. - Polis olduğunu düşünen sizsiniz.
- Ça n'a toujours aucun sens.
Bu çok mantıksız, Sam.
Allons, tu perds du temps.
İmkansızın neredeyse mantıksız olduğuna inanman gerek.
Tu dois croire que l'impossible n'est que ridicule.
Mantıksız.
Illogique.
mantıksız ya da anlamsız gelen şeyler yapabilirim.
tu sais? inefficaces.
- Yeter.Çok mantıksız bu.
- Arrête, c'est ridicule.
İntihar etmek için camdan mı atlamış? Mantıksız.
Il a sauté par une fenêtre pour se suicider, ça n'a aucun sens.
Sarah, korkun mantıksız ve yersiz.
Sarah, votre peur est irrationnelle et infondée.
Bu oldukça mantıksız geldi.
Ceci semble tout à fait irrationnel.
İş açısından mantıksız da gelse çocuklarını memnun etmek istiyorsun.
Ce n'est pas bon pour les affaires, mais au moins mon fils est heureux.
Bu çok tatlı, özellikle mantıksız babamın beni ömür boyu ev hapsine cezalandırmasından beri.
C'est si gentil, particulièrement depuis que mon papa-poule m'a consignée à vie.
Pek mantıksız gelmedi bana, sence? Hayır.
- Ça a l'air sensé, non?
En mantıksız olan da ne biliyor musun?
Vous voulez savoir le plus absurde?
Mantıksız olurdu.
C'est absurde.
Sheldon gerçekten mantıksız davranmaya başladın.
- Sheldon, tu n'es pas raisonnable.
Mantıksız diyebilirsin ama üzerindeki t - shirt polyester ve pamuk karışımı.
Je me trompe peut-être mais ta chemise n'est pas du 100 % coton
Önceden mantıksız davrandığını düşündüğüm için özür dilerim.
Je suis désolé d'avoir pensé que tu n'étais pas réaliste.
Çünkü bir milyon mantıksız gibi.
Parce qu'un million, ça semble un peu difficile.
Belki de benden mantıksız olmamı istiyorsun böylece karşı koyabileceğin bir şeyler olur.
Tu veux peut-être que je sois insensée pour que tu puisses résister.
- Eminim, ama o 13 yaşında, ve pek çok berbat özelliklerinin yanında aynı zamanda da mantıksız.
- J'en suis sûr, mais elle a 13 ans, elle n'est pas raisonnable.
Bu durumda, bir peynir dilimleyicisi mantıksız görünüyor.
{ \ pos ( 194,220 ) } Une râpe à fromage semble illogique dans ces circonstances.
Dindarlık, mantıksız inancın ve sebepsiz umudun bir semptomudur.
La religion est un symptôme de croyance irrationnelle et d'espoir sans fondement.
Şey, her anormal türünün farklı tepki vereceğinden şüpheleniyorum, ama eğer raporlar bir göstergesiyse, giderek daha çok mantıksız ve vahşi olacak, sonra insanların aleyhine dönecek ve sonunda da ölecek.
Je suspecte chaque espèce d'anormaux de réagir différemment, mais si les rapports disent vrais, il va devenir de plus en plus irrationnel et violent, puis va se retourner contre les humains, et finalement, il mourra.
Mantıksız mı davranıyorum?
Tu penses que je suis devenue irrationnelle?
Bu konuda mantıksız bir şeyler var.
Il y a quelque chose qui colle pas.
Bu kesinlikle mantıksız.
Ça n'a aucun sens.
Benimde kafam karışık, komutanda biraz aksi ve mantıksız bir hâlde.
Oh, moi aussi. Mais le directeur est de mauvaise humeur, il débloque.
Ona değer verdiğim için mantıksız birçok şey yaptım.
J'ai fait un tas de choses qui n'avait aucun sens, parce que je l'aime bien.
Çok mantıksız bu.
- Et il nous indique où le chercher?
- Doğru. Madem çok mantıksız şeylerden bahsediyoruz gerçeği söylemek ister misin?
Tant qu'on parle de choses qui n'ont pas de sens, tu veux me dire la vérité?
Mantıksız korkuları aşmak kolay değildir Tony.
Tu peux pas surpasser des peurs irrationnelles, Tony.
Adı üstünde, mantıksız.
Elles sont irrationnelles.
Bu mantıksız.
C'est absurde.
Evrendeki hemen hemen her tür karanlıktan mantıksız bir şekilde korkar.
Presque toutes les espèces de l'univers ont une peur irrationnelle du noir.
Ama yanılıyorlar, çünkü mantıksız değil.
Mais ils ont tort. Ça n'est pas irrationnel.
Bunların hepsi, kötü muamele mantıksız.
Ça ne colle pas. Tout ça. La maltraitance.
Her gece uyanık durup bir yerlerde 12 yabancının hayatlarının mantıksız derecede güzel bebek ellerimde olduğunu düşünüyorum, ya onları zamanında bulamazsam ya da hepsi öldüyse ya da çoğu...
J'ai passé mes nuits à penser que là-dehors il y a la vie de 12 étrangers dans mes magnifiques mains bizarres, et si je ne trouve pas à temps, ils sont déjà morts ou presque...
Kadınlar ve erkekler, kararsız, tahmin edilemez ve mantıksızlar.
Hommes et femmes sont lunatiques, imprévisibles et irrationnels.
Ve akıllı bir adam için, bazen bir tavuktan bile daha mantıksız davranabiliyor.
parfois il n'a pas le bons sens que Dieu a donné aux poulets.
İfadesini tekrar gözden geçirdim. Mantıksız geldi.
J'ai examiné sa déposition, mais ça collait pas.
Teslim olabilirsin. Polis tarafından vurulma riskine girmek mantıksız.
- Le mien se rend, aucun risque de se faire tuer par la police,
Mantıksız.
- Sottise.
Mantıksız.
C'est absurde.
Tamamen mantıksız davranıyorsun.
Vous êtes complètement irrationnel.
Mantıksız gelebilir.
Peut-être que ce n'est pas approprié.