Mutlu son перевод на французский
1,441 параллельный перевод
Kıvırcık çocuğuma "Mutlu Son" lu Tayland mesajı vereceğim.
Je vais voir si mon lapin veut un massage thaï avec bouquet final.
Direnmeyin, mutlu son yok.
Ne résistez pas. Il n'y aura pas de fin heureuse.
Oğullarına ilk masal performanslarını kaçırtmamaya kararlı bir şekilde,... 18 saat aralıksız dikiş dikti. Ama hikâyesinin mutlu sonla bitmeyeceğinden korkmaya başlamıştı.
Lynette était debout depuis 18h d'affilée à coudre mais elle commençait à craindre que son histoire n'aurait pas de happy end
İşte mutlu son.
Un vrai plaisir.
Mutlu son buraya kadar.
Bonjour le "happy end"!
Erememişler mutlu sona. Fakat bazen en kötü sonlar bile aslında bir son değilmiş.
Ils ne vécurent pas heureux jusqu'à la fin de leurs jours, mais parfois même les pires fins n'en sont pas vraiment...
Peşinde oldukları son şey Bir keder zinciri Mutlu son Canlandıracaktır oyununuzu
Mets un happy end pour tout pimenter
Mutlu sona ulaşmadan, pes etmek yok.
II ne veut pas renoncer à son happy end
- Mutlu Günler'in son sezonunu seyretmiş miydin?
- T'as vu les dernières saisons de "Happy Days"?
- Eğer o mutlu, tüm bu konularda olduğunu.
- Je ne souhaite que son bonheur.
İşte bu onu çok mutlu ediyordu.
En voilà une sur son petit nuage.
Sondaki Wallenda gülüşünün ne için olduğunu ve parende ve son anda yakalamalar sonrası niçin mutlu olduklarını biliyorum.
Je comprends le sourire des Wallenda maintenant, pourquoi ils étaient si heureux de leurs flips et autres mouvements presque ratés.
Mutlu son.
Tout est bien qui finit bien.
Onun mutlu olmasını istemiyor musun?
Tu ne veux pas son bonheur?
- Sence mutlu mudur? Bence evet. Bence kitapları ve özel arkadaşı Robert'la burada çok mutlu.
Oui, je crois qu'il est très heureux d'être là, avec ses livres et son petit ami Robert
Mutlu son nerede?
Bah, c'est ce qui s'est passé
Gerçekten de mutlu oluyor mu?
Tu penses vraiment que son visage s'éclaire?
Bay Stevenson'ın polis gözetiminde olması ve web sitesinin kapatılması haberini duymaktan mutlu olacaksınız.
M. Stevenson est aux mains de la police et son site Web a été fermé.
Saklamak için son birkaç haftadır ona dünyanın en mutlu insanı gibi davranıyorum.
- Je fait semblant d'être l'homme le plus heureux du monde pour ne pas qu'elle le découvre.
Mutlu değildi ama, kocasından ayrıImak istemiyordu.
Elle n'était pas heureuse mais, elle n'aurait pas quitté son mari.
Prens, penisini prensesin vajinasına yerleştirmiş... ve birlikte sonsuza dek mutlu yaşamışlar.
Le prince mit son pénis dans le vagin de la princesse et ils eurent beaucoup d'enfants.
Danny'yi kıskanıyorsun. Eğer tersiyse Summer için mutlu olur onunla arkadaş olursun.
Sinon tu serais content pour Summer, tu deviendrais son ami.
Bir kız, babasını düğününde mutlu görmek ister.
Une fille veut que son père soit heureux le jour de son mariage.
Kendi yatağını yapıyor, yatağın üzerinde uzanıyor, ve çok mutlu.
Elle fait son lit, elle se couche, c'est ce qui la rend heureuse.
Dürüst olmak gerekirse, eğer hastan ayağı takılıp, şans eseri tomografi makinesine düşmüş olsaydı bile mutlu bir son olmazdı.
A moins d'avoir fait un scanner juste avant, il était foutu.
En son bu kadar mutlu olduğumda Noel zamanıydı, yedi yaşındaydım ve babam bana kardan melek yapmayı öğretmişti.
Je n'ai pas été aussi heureux depuis le Noël de mes 7 ans. Avec papa, on avait dessiné un ange dans la neige.
Lex, son konuştuğumuzda, onu kovsam daha mutlu olursun gibi bir izlenim bırakmıştın.
La dernière fois qu'on en a parlé, j'ai eu l'impression que ça te ferait plaisir que je le mette dehors.
Şey, babasıyla ilgili bir şey duyunca mutlu olur sandım.
Et bien, je pensais qu'il serais content de découvrir pour son père.
Evet, bu mutlu yıldönümü demenin mükemmel bir yolu olurdu.
Je ne pensais pas que ce soit le mieux pour fêter son anniversaire.
Babasının devam ettiğini ve mutlu olduğunu görmeye ihtiyacı var. - Konu sadece Jake değil.
Ce qui le rendra heureux, c'est de voir que son père recommence à vivre.
İş yapan iki insan. İkisi de mutlu. Onun cahil olması benim suçum değil.
Deux personnes font affaire, ils sont contents, son ignorance le regarde.
Neden bu kadar mutlu oldun ki?
Elle aussi est contente qu'on lui demande son nom.
Mutlu olmasını isterim.
Je veux son bonheur.
Ama aynı zamanda onun, seninle birlikte olmasa da... mutlu olmasını ummak.
Mais dans le même temps, vouloir son bonheur... même si vous n'en ferez jamais partie.
Mutlu son ile...
Une seule chance de faire la différence entre "lls vécurent heureux..." et
O adam sizi mutlu etmek için ruhunu bile satardı.
Il aurait vendu son âme pour vous voir heureuse.
Ne hazır? Cedric, bu mutlu akşamüstünün hatırına şu son tatsız olaya göz yumuyorum.
Cédric, aux vues de cet après-midi fructueux, je suis prête à passer sur votre petit accès de colère.
Hothgar mutlu ölecek. Uykusunda.
Hrothgar mourra heureux, dans son sommeil.
Kardeşin yeni nişanlısıyla mutlu mu? Hayır.
Votre sœur est-elle heureuse avec son fiancé?
Bu kesinlikle kariyerin açısından mutlu bir son.
Et ceci met fin à votre carrière d'une bonne façon.
Böylece herkes mutlu olur.
Et chacun y trouvera son compte
Siz beni mutlu edemezsiniz. Ve ben, bu dünyada sizi mutlu edebilecek son kadınım.
Vous ne me rendriez pas heureuse, et je me sais incapable de vous rendre heureux.
Bunu yeniden çektiklerinde mutlu bir son ve çıplaklık eklemeliler.
Ils devraient faire un remake avec une fin heureuse et du nu.
Kimse onu bulmasaydı, eminim daha mutlu olurdu. Kimsenin ondan kalanları bulmasını, kimsenin kampını bulmasını istemezdi.
Il aurait préféré qu'on ne le retrouve pas, ni ses restes ni son camp ou quoi que ce soit.
Bu durumda son derece mutlu olurdu.
Il aurait été heureux ainsi.
John penisini sert ve cansız bir objeye... sokamadığı sürece mutlu olamıyor.
John n'est pas heureux... à moins de pouvoir mettre son pénis dans un objet dur et inanimé.
Son zamanlarda pek olmuyor ama hala mutlu olanlar var.
Que ce soit l'aube ou pas, certains ont une préférence.
Her anne oğlunun mutlu olmasını ister.
Chaque mère ferait ça pour le bonheur de son fils.
O parayı başka bir işte kullanacağım. Mutlu olmaya yatırım yapacağım. " Mutlu olmak mı?
Je vais investir l'argent dans mon bonheur. " Dans son bonheur!
Seni mutlu edebilmek için her şeyini verir.
Il fera sans doute de son mieux pour vous rendre heureuse.
Ne mutlu ki, Yıkık Bent son dersini verdi.
Puis, Digue Brisée a présidé sa dernière réunion. Elle était de bonne humeur.
sonra 2580
sonraki 111
sonra ne 44
sonra sen 24
sonra gel 22
sonradan 20
sonra ne olur 16
sonunda bitti 20
sonra konuşuruz 306
sonra gelirim 43
sonraki 111
sonra ne 44
sonra sen 24
sonra gel 22
sonradan 20
sonra ne olur 16
sonunda bitti 20
sonra konuşuruz 306
sonra gelirim 43
sonra ben 38
sonunda 771
sonraki soru 17
sonra ne oluyor 32
sonra da 378
sonraki durak 25
sonra ne oldu 346
sonra dedim ki 21
sonra ne yapacaksın 26
sonra dedi ki 26
sonunda 771
sonraki soru 17
sonra ne oluyor 32
sonra da 378
sonraki durak 25
sonra ne oldu 346
sonra dedim ki 21
sonra ne yapacaksın 26
sonra dedi ki 26