O kadar ki перевод на французский
19,407 параллельный перевод
Eklemem gerek, o kadar önemli bir yatırım ki, kesinkes çözmese de, başarı şansınızı önemli ölçüde artıracak.
Un investissement d'une telle ampleur qu'il pourrait très certainement améliorer vos chances de réussite.
Benim olması gereken başarıları elimden kaçırtan, vermek yerine benden alan, şansın o kötü yüzüne o kadar çok denk geldim ki.
La chance m'a souvent tourné le dos. J'ai plus souvent perdu que reçu. J'ai souvent échoué où j'aurais dû réussir.
Hala yaralarını taşıdığım bu hissi o kadar iyi biliyorum ki.
Je ne connais que trop bien ce sentiment. J'en porte encore les marques.
O kadar öfkeliler ki bunu kanıtlamak için Nassau'yu yakıp yıkmaya niyetliler.
Ils sont tellement furieux en fait, qu'ils sont prêts à brûler Nassau juste pour le prouver.
Lakin seni yakalamak için o kadar yol katetmem gerekti ki.
Mais, bon Dieu, n'ai je pas rattrapé beaucoup de terrain pour t'attraper.
Onları o kadar çok seviyordum ki.
Je les aimais tant.
Seninle o kadar çok benziyorduk ki.
Nous nous ressemblions tellement.
Ben bu ölüm oyununda yeniyim ve bu o kadar heyecanlı ki!
Je suis nouveau dans ce jeu, et seigneur, quel frisson.
Woo, İsveçli piliçleri yalayıp yutmakla o kadar meşgul ki başkasını rahatsız edecek zamanı yok.
Woo est trop occupé à bouffer du poisson suédois pour être gênant.
Hatta o kadar harika hissediyorum ki eczaneye kendim gideceğim.
Si bien que je vais aller moi-même à la pharmacie.
"Yaptığınızdan o kadar çok nefret ediyoruz ki" kapanış istediğini söyledin.
"Delta. On déteste ça autant que vous." ... vous avez dit vouloir tourner la page.
Evet bu çok ilginç, çünkü kendi geleceğin o kadar loş olacakmış ki gece görüşlü gözlüğe ihtiyacın olacakmış.
C'est intéressant, car on m'a dit que votre avenir est tellement sombre qu'il vous faut des lunettes à vision nocturne.
O kadar yalnızım ki seninle konuşmak gerçekten çok iyi gelirdi ama bunun için bile fazla yorgunum.
Je suis si seul que parler m'aurait suffi, mais je suis épuisé.
New York'u o kadar özledim ki.
New York me manque beaucoup.
Ama görünüşe göre, bu insana bu insana o kadar âşık ki Karen'dan boşanıp, diğer kadınla evlilik planları yapmaya karar vermiş.
Cependant, comme il est très amoureux de l'autre, il a décidé de quitter Karen et pense épouser sa maîtresse.
O kadar endişelendim ki.
J'étais si inquiète.
O kadar büktüm ki kırıldı.
Si fort qu'il s'est cassé.
Sonra Baldwin gidince, o kadar üzgündü ki her gece onunla yatardım.
Quand il est parti... elle était si triste que je dormais avec elle tous les soirs.
Dalağın o kadar hasar gördü ki almak zorunda kaldık.
La rate était si atteinte qu'on a dû l'enlever.
O kadar sevgilileri oldu ki.
Ils ont donc beaucoup de petites amies.
Burası o kadar güvenlikli ki her hareketimizi...
C'est assez strict ici, ils contrôlent chaque...
O kadar gerçekçi geliyor ki!
Ça paraît si réel.
Silah lobisinin üstüne cicili pembe kıyafetler giydirerek kadın üyeleri kendine çekmeye çalışmak fikri o kadar bayağı ki ancak bir oda dolusu yaşlı erkeğin başının altından çıkmış olabilir.
- Chercher à gagner la faveur des femmes en camouflant le lobby des armes à feu sous des paillettes roses, c'était tellement ignoble. C'est forcément l'idée d'une bande de vieillards.
O kadar bağış yapan bir insan niye kimliğini gizli tutar ki? - Malum nedenden.
- Quand on donne autant, pourquoi le faire de façon anonyme?
Bu sayede basında o kadar çok yer alacağız ki bunu kullanmamak, görevi ihmal etmek olur.
La couverture médiatique que ça va nos donner, ce serait manquer à notre devoir de ne pas...
Her şeyi o kadar ürkütücüydü ki.
Il respire le malsain.
Ta ki 911'i aramak zorunda kaldığım o geceye kadar, O elleriyle boğazımı sıktığı sırada.
Jusqu'à ce que j'appelle la police, ses mains sur ma gorge.
Yani adam o kadar değişikti ki diğer satanistleri bile korkuttu mu diyorsun? Tamamdır.
Vous parlez d'un type tellement cinglé que même les autres satanistes n'en veulent pas.
Mulder, araba o kadar sert çarpmış ki gelişmiş iskelet yapısına sahip yetişkin bir kadın sağ kalmamış.
Cette voiture l'a heurté si fort, une femme adulte ayant une structure de squelette mature n'a pas pu survivre à l'impact.
O kadar çok istiyorum ki canım acıyor.
Tellement que ça fait mal.
Ama o kadar çok duygusu var ki.
Mais il en a tellement.
Ama o hareket o kadar ilgimi çekmişti ki Vulkanlar olarak onu yapmamızı önerdim.
Mais ce geste m'a beaucoup intrigué, et j'ai proposé que les Vulcains le fassent.
1972'deki ilk festivalimde girdiğim salon o kadar kalabalıktı ki karşılaştığım muazzam tezahürat beni tamamen gafil avlamıştı.
Lors de ma première convention en 1972, je suis arrivé dans une salle si bondée que le tonnerre de bruit avec lequel j'ai été accueilli m'a complètement pris par surprise.
Martha'yla o kadar mutluydum ki onunla evlendim.
J'étais tellement plus heureux avec Martha que je l'ai épousée.
O kadar sessizdi ki.
Si calme.
# O kadar sorun etmiyorum ki umurumda bile değilsiniz #
J'suis tellement cool avec ça, c'est comme si j'étais fait de glace.
O kadar güzel ki.
Elle est magnifique!
Eğer yeniden düzenleme yapılırsa, O kadar uzun sürmeyecek. Tabii ki işbirliği yaptığını varsayıyorum.
Si tu dois être reconditionné, ça ne durera pas longtemps, à condition que tu coopères, bien sûr.
O kadar yalakaydı ki adama "Dildo" diyorlardı. * Şimdide Achilles'da.
Il collait tellement au cul des gens qu'on l'a appelé "Le plug anal". Maintenant il est chez Achilles.
Kişisel hayatımda o kadar çok hata yaptım ki.
J'ai fait tellement d'erreurs dans ma vie personnelle.
Bu, seni o kadar çok özlüyor ki arkadaşların eğlenirken görmeye bile dayanamıyor demek.
Cela veut dire que tu lui manques beaucoup qu'il ne peut même pas voir des photos de tes amis en train de s'amuser.
Dediklerine göre oralardaki su o kadar safmış ki, insanı geçmişinden arındırırmış ve yeniden başlayabilirmişsin.
On dit que l'eau y est si pure qu'on peut s'y laver de son passé et repartir à zéro.
Wyatt etraflarını o kadar sarmış ki adam için her şeyi yapar, herkesi öldürürler.
Wyatt les a dressés à lui obéir aveuglément, à tuer pour lui.
Burada ellerini mallardan uzak tutması gereken o kadar yalnız genç adam var ki.
Il y a beaucoup d'hommes seuls, ici. Ils ne doivent pas toucher la marchandise.
Usain o kadar yetenekliydi ki çok ciddi idman yapmak zorunda değildi.
Usain était si doué qu'il ne devait pas s'entraîner très dur.
Belki mutfağı temizlersen, çocuklara yemek hazırlarsan kendinden başka birisiyle ilgilenirsen sana o kadar çok sakso çekerim ki kahrolası sikin patlar!
Si tu nettoyais la cuisine, faisais manger les enfants et n'étais pas aussi égocentrique, je te taillerais tant de pipes que ta queue exploserait.
Onları o kadar çok seviyoruz ki..
On les aime tellement qu'on serait prêtes à...
Ve seni o kadar seviyorum ki başına kötü bir şey gelmesini istemiyorum.
Je t'aime tellement. J'ai pas envie qu'il t'arrive quoi que ce soit.
O kadar minnettar kaldı ki bana postiş verdi.
Elle était super reconnaissante et m'a filé une de ses extensions.
Sizi o kadar seviyorum ki!
Je vous adore les filles!
Aşık olmayalı o kadar uzun zaman oldu ki.
Ça fait tellement longtemps que je n'ai pas été amoureuse.
o kadar mutluyum ki 33
o kadar 1376
o kadar güzelsin ki 18
o kadar iyi 85
o kadar param yok 29
o kadar iyi olur 16
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar mı 107
o kadar da önemli değil 19
o kadar 1376
o kadar güzelsin ki 18
o kadar iyi 85
o kadar param yok 29
o kadar iyi olur 16
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar mı 107
o kadar da önemli değil 19