Okuyamıyorum перевод на французский
472 параллельный перевод
Bu denli eski bir dönemin yazısını okuyamıyorum.
Je ne peux pas lire, c'est trop ancien.
.. Bir duvar halısı, Gob - Okuyamıyorum.
Il y a une tapisserie, des gobes, des gobes... Ah! c'est mal écrit!
Martha'nın yazılarını hiç okuyamıyorum.
J'ai du mal à lire l'écriture de Martha.
Hala bu ismi okuyamıyorum.
Je n'arrive pas à le prononcer.
Eğitimli küçük yeğenim kadar okuyamıyorum.
Ou moi? Ma nièce est instruite, elle.
Okuyamıyorum işte.
Je ne peux pas lire.
Okuyamıyorum. S-I-C-L-4.
Je peux pas lire.
Şimdi bile onları ağlamadan okuyamıyorum.
Surtout si le temps était si beau.
Okuyamıyorum.
Je ne sais pas lire.
Harfler silinmiş, okuyamıyorum.
C'est indistinct, Je ne vois rien.
Kimsenin zihnini okuyamıyorum canım.
Je ne suis pas télépathe.
İsveçce alfabeyi okuyamıyorum.
Je connais pas l'alphabet suédois!
- Okuyamıyorum.
- Je n'arrive pas à lire.
Belki okuyamıyorum. Ama iş çalmaya geldiğinde, ben en iyisiyim.
Si je ne sais pas lire, je suis le roi des voleurs.
Ben körüm, numaraları okuyamıyorum.
Je suis aveugle, je ne vois pas le cadran.
Okuyamıyorum ki.
Je ne peux pas lire.
Devamını okuyamıyorum.
Je n'arrive pas à lire la suite.
Ben okuyamıyorum.
Je ne sais pas lire.
- Bırak beni? - Ben mi? Sanki tuhaf biriymişim gibi bana bakarken okuyamıyorum.
Oui, tu me regardes Somme si j'étais un insecte, je ne peux pas lire Somme ça.
Yapısal bir şey yok, mekanik bir obje okuyamıyorum.
Pas de structures, ni d'objets mécanisés.
Pek iyi okuyamıyorum.
Je ne sais pas bien lire.
Hayır, Flamanca okuyamıyorum.Ya sen?
Très drôle. Non, je ne lis pas le flamand.
Aşağı kısmı okuyamıyorum.
Je peux pas en lire la fin.
Gerisini okuyamıyorum, ama son kelime...
Je n'arrive pas à lire le reste mais le dernier mot est
İşte eski bir tane. Etiketi okuyamıyorum.
Là, je n'arrive pas à lire l'étiquette.
Okuyamıyorum.
Je ne peux pas lire.
İkili, okuyamıyorum.
Un deux, ça donne rien.
El yazımı ben bile okuyamıyorum.
Je n'arrive même pas à me relire.
Ben okuyamıyorum.
- Je n'arrive pas à lire.
Başka bir şey okuyamıyorum artık.
Ma vue commence à se brouiller.
Gözlüklerimi unuttum, Menüyü nasıl olsa okuyamıyorum.
J'ai oublié mes lunettes et je ne peux pas lire le menu.
Hiçbir şey okuyamıyorum.
Je ne vois pas à l'intérieur.
Tek gözle iyi okuyamıyorum.
Depuis que j'ai perdu un œil, je ne peux plus lire.
Hayır, plaka numarasını okuyamıyorum, ama... arabanın arkasına ufak bir kilise bağlı.
Je ne peux pas lire le numéro, mais... elle tire une chapelle.
- Hikaye okuyamıyorum diye... - Git başımdan! -... beni ezemeyeceksin.
Vous et votre aigreur ne me freinerez pas... – parce que la télé me suffit!
Peş peşe yazılmış isimleri okuyamıyorum ve biz büyükleriniz olarak isimleri işitirken duygulanıyoruz.
Nom après nom, que je ne peux lire et que nous, qui sommes plus âgés que vous, ne pouvons entendre sans émotion.
Pilotun kitabını okuyamıyorum.
le bouquin sur l'aviateur, là, j'crois bien que j'vais pas pouvoir le terminer.
Hey dostum, ben İngilizce bile okuyamıyorum.
Mec, tu sais même pas lire l'anglais!
İsmi okuyamıyorum.
Je ne peux pas lire. Quel est ce nom?
Menüyü okuyamıyorum. Gözlüklerimi unutmuşum.
Je ne peux pas lire le menu, j'ai oublié mes lunettes.
- Gözlüklerim olmadan okuyamıyorum.
- Je ne vois pas sans mes lunettes.
Teşekkür ederim ama notaları doğru düzgün okuyamıyorum.
Merci, je ne sais même pas lire les notes parfaitement.
Baskı kadar temiz ama bazı yerlerde yazı çok kötü bazı yerleriyse hiç okuyamıyorum.
Celles-là sont très faciles à voir, mais... Le reste de l'écriture est très mauvais, complètement illisible en certains endroits!
İşaretleri okuyamıyorum!
Je ne comprends pas la signalisation.
Evet, her gün okuyamıyorum.
Je ne lis pas le journal tous les jours.
İngilizce şarkı söylesem de İngilizce okuyamıyorum.
- Marie, c'est curieux.
Okuyamıyorum...
- J'arrive pas à déchiffrer.
Okuyamıyorum.
Tu peux te la mettre...
Okuyamıyor musun? Okuyamıyorum.
C'est illisible.
Ama ben Çince okuyamıyorum.
Je ne lis pas le Chinois.
Okuyamıyorum ki.
Je peux pas lire.