Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ P ] / Pazar mı

Pazar mı перевод на французский

1,484 параллельный перевод
- Pazar mı?
- Dimanche?
- Pazar günü kilisede bir kızla tanıştım.
J'ai rencontré une fille à l'église.
Geçen Pazar da burada değil miydiniz? Evet. Buradaydım.
- Vous étiez déjà là, dimanche?
- Onu her pazar aradım dostum. - Evet, biliyorum.
- Je l'appelais un dimanche sur deux.
Çiftçi pazarından organik otlar ve baharatlar aldım.
Herbes bio et épices achetés au marché.
Pazar akşamı yemeğe Nikolai'ı çağırdım.
J'ai invité Nikolaï à dîner dimanche soir.
Gelecek pazar maçı izlemeye gelip gelmeyeceğinizi soracaktım.
Je me demandais si vous alliez au match dimanche.
- Pekâlâ Zoe, sanırım pazar vakti geldi.
Ok Zoe. - Va vers le marché.
Bit pazarından mı aldınız?
Vous avez eu ça au marché aux puces?
- Bit pazarı mı?
- Le marché aux puces?
Bu yine pazar günleri kiliseye gitmek zorunda olduğumuz anlamına mı geliyor?
On va retourner à l'église?
Seni seviyorum tatlım her gün, ve pazar günleri iki kez...
Je t'aime, mon coeur... chaque jour et deux fois le dimanche.
Hayatım bugün pazar.
Mon chéri... Nous sommes dimanche aujourd'hui.
Ama Pazar günü kilisede rahibe Mary Fred'e sorarım.
Mais je vais poser la question à sœur Mary Fred, à l'église.
Gelecek pazar kahvaltıda kendi cevabımı okumayı bekliyorum.
J'attends de lire ma réponse à mon petit déjeuner dimanche prochain.
Pazar olmadı mı?
C'est dimanche?
Pazar takımınız.
Vos crochets du dimanche.
Ve eğer bu öldürücü boktan, sahtekâr, sinsi kanlı hastalık, kanserse... Tanrım, Skipton pazarının etrafında çıplak koşup, erik reçeline batıp kafama çay poşetinden başka bir şey takmadan, "Tel Aviv" i söyleyeceğim.
Et si on peut contribuer à vaincre cette maladie merdique, traître, sournoise, qu'est le cancer, je veux bien me promener nue dans Skipton, barbouillée de confiture de prunes, avec une couvre-théière en tricot sur la tête et en chantant "Jerusalem".
- Dünya pazarında mı?
- Sur le marché international?
Bu pazar işin var mı?
Qu'est-ce que tu fais dimanche?
Pazar günü gelin, detayları tartışalım tamam mı?
Écoute, viens dimanche et on discutera... logistique.
O Ilsan'dan geldi ve ben onun pazar çantalarını asansöre kadar taşıdım.
Elle était venue d'Ilsan et je lui ai porté ses sacs à provisions jusqu'à l'ascenseur.
Pazar yerindeyken... o bana kırbaçla vurdu.
Il m'a fouettée quand j'étais au bazar.
Pazar günü kızımın doğum günü.
C'est l'anniversaire de ma fille dimanche.
Pazar günü Ayşe'nin doğum günü var, pasta yapmam lazım.
Dimanche c'est l'anniversaire d'Aise. Je dois lui faire une galette.
Sanırım güvensizlik pazarında bir tantana var.
Je pense qu'il y a une mauvaise perception sur le marché... une méfiance.
Buna başka bir açıdan bakalım Buna Bangladeş'te açlıktan ölenlerin bakış açısından bakalım. [ Bir "Pazar Çözümleri" Düşünce Kuruluşu ]
Regardons les choses d'un point de vue différent, de celui des gens au Bangladesh qui meurent de faim, des Chinois qui meurent de faim.
Pazar sabahıydı ve Michael mısır köftesi yapıyordu.
C'était dimanche matin et Michael préparait des boules de maïs.
Onlara pazar sabahı söylemek zorunda kalmıştım.
J'ai dû leur dire un dimanche matin.
Abartı sonuçlara varmayalım. Hepimiz pazarın ne kadar öngörülmez olduğunu biliyoruz.
Ne délirons pas.
Pazar sabahları uyumaya başladım..
J'ai commencé à faire la grasse matinée les dimanches matins.
Pazar gecesi canımız hamburger istedi.
Dimanche soir, on a eu un petit creux.
Pazar günü için ne yazmışım?
Qu'est ce que j'ai noté pour dimanche...
Mr. Larsen, pazar sabahı neredeydiniz?
M. Larsen, où étiez-vous dimanche matin?
- Bulmaca mı? - Pazartesi gününün, Pazar değil.
- Tu fais ces mots croisés-là?
Pazar günü maçımız var.
On a un match dimanche.
Takas pazarlarında saplı tahta bezlerinin pazarı büyük. Sosyal güvenlikleri var. Devlet yardımı alıyorlar.
Leurs nénettes se vendent très bien et ils touchent les allocations.
Pazar geceleri çamaşır yıkayamazsın. Üzgünüm ama o gece çarşaflarımı yıkıyorum.
Vous ne pouvez pas l'utiliser le dimanche soir car je fais ma lessive.
- Bakalım, bugün pazar olduğuna göre, hiçbir zaman gelmeyecek.
Eh bien, attends voir. Aujourd'hui on est dimanche, alors... jamais.
Bu pazar yeni evler satışa çıkar mı dersiniz?
Vous pensez qu'il y aura de nouvelles maisons à visiter, dimanche?
Bay Tresell, kemanın pazar fiyatını göz önüne alırsak 500 bin doların yeteri kadar cömert bir teklif olduğuna inanıyorum.
M. Tresell, vu la valeur du violon sur le marché, je pense que 500 000 $ serait une offre très généreuse.
- Diyelim ki evime gel Pazar sabahı - ve bunu konuşalım
Viens chez moi dimanche matin, on en parlera.
Bay Frank, daha önce hiç esir pazarı görmediniz mi?
Vous n'avez jamais vu de marché aux esclaves M.Frank?
Sanırım bunun cevabını Pazar gününden sonra 3000 milin bitiminde öğreneceğiz.
On va bientôt le savoir. 3500 miles après le départ, dimanche.
Bir sonraki hafta Pazar gecesi gösterisinde rol alacağım.
Je me produit dans deux semaines.
Yıllar önce Sicilya'da bir bit pazarından almıştım.
Je l'ai acheté en Sicile il y a des années.
En geç pazar. Tamam. Beni feribota götürecek birine ihtiyacım var.
Très bien.J'ai juste besoin qu'on m'emmène au ferry.
Pazar günkü maç mı?
Au match, samedi?
Merhaba. Bu da ne? Pazar kahvaltısı mı?
- C'est le gros bouchon du brunch?
Biliyor musun? Seninle Pazar günü buluşacağım.
Je vous retrouve dimanche à l'aéroport.
Arkadaşım Dan ve ben Pazar gazetesini okuyorduk. Yerel haberlerde Aaron'un resmine gözüm takıldı.
Mon ami Dan et moi lisions le journal du dimanche... et quand j'ai ouvert le journal à la page des nouvelles locales, le photo d'Aaron a attiré mon attention.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]