Sandviç перевод на французский
4,401 параллельный перевод
Sandviç dondurmayı uzaktan kumanda olarak kullanıyor.
Il est en train d'utiliser un pic à glace comme télécommande.
Şöyle otursan da, ben de sana sandviç ayarlasam.
Pourquoi ne t'assierais tu pas pendant que je vais chercher un club sandwich.
Ve sonra kendisini sandviç çalarken yakaladık çünkü o kadar fakir, millet.
Et ensuite, on l'a surpris en train de voler un sandwich, parce qu'il est à ce point pauvre.
Bonfile sandviç, ekstra bonfile sandviç ve biftekli pizza var.
J'ai un Cheesesteak. ( Sandwich steak fromage ) un cheese extra fromage, et un cheesesteack pizza.
Görünüşe göre Dominic fazladan sandviç almış ve yine bizim bu tarafa geliyor.
On dirait que Dominique a pris un sandwich en plus... sur le chemin... encore.
Ne olur ne olmaz diye fazladan sandviç aldım.
J'ai pris un autre sandwich, juste au cas où.
Sandviç seviyormuş.
Il aimait le BLT ( Sandwich Bacon Laitue Tomate )...
Hanımefendiye şefin salatası,... ve yakışıklı beye de biftekli sandviç.
Salade du chef avec garniture pour la dame. et pour le beau Monsieur, Je dirai un steak sandwich.
Güzel sandviç yapan bir yer biliyor musun?
Hé, vous savez où je peux trouver un bon sandwich?
Şuna bakar mısın? - Menüde karışık sandviç var.
Regardez-ça, ils ont un BLT sur leur tableau.
Ton balıklı sandviç yiyorsun.
Tu as mangé un sandwich au thon.
Chelsea'de iki ibnenin işlettiği harika bir lokantada oturup sandviç yemek üzereyim.
Je suis sur le point de m'asseoir et manger un sandwich dans ce magnifique resto tenu par deux pédés à Chelsea.
Benimkine çektiği muamele yanında Chelsea'deki ibnelerin yaptığı sandviç hiçbir şey.
Elle peut faire un sandwich à la chatte ça donnerait des sueurs froides à ces fiottes de Chelsea.
Bana bir sandviç verdiler.
Ils m'ont donné un sandwich.
Bize bir iyilik yap, dükkanlara uğra da sandviç al.
Rend nous service, va au magasin et ramène nous un sandwich.
Sandviç ya da öyle bir şey.
Un sandwich ou autre chose.
Annesi Malik'e her sandviç yaptığında... Yemeğini her önüne koyup doyurduğunda ya da Wayans'lardan her alıntı yaptığında...
Sheila comprit ce que Lisa avait dû ressentir à chaque fois que sa mère faisait un sandwich à Malik, qu'elle le checkait très longuement ou quand elle faisait une référence minable sur les Wayans.
Bedava sandviç de almış oldum. Sıradaki.
J'ai eu le sandwich gratuit après.
- Sağ olun. - Sandviç getirdim.
Voici des sandwiches, au passage.
Bana da bir flashback verir Çocukken birçok karaciğer sandviç.
Ça me rappelle mon enfance, trop de sandwiches au foie.
B.L.T. Ki bu bir sandviç.
Le BLT. C'est un sandwich.
Bir sandviç yapma.
Suis en train de faire un sandwich.
Grand Central'a kadar gel sana biletleri veririm ve beraber sandviç yeriz.
Fraie-toi un chemin jusqu'à Grand Central et je te donnerai les places et j'ajouterai un hot-dog.
- Palavra sandviç için teşekkürler ama tokum. - Tabii.
Merci beaucoup pour ce sandwich de conneries, mais j'en ai assez.
Bayan Jensen'a göre kendisinin biyolojik arzularının bir kölesi olduğunu söylemiş ve yumurta salatalı sandviç demişsiniz.
Et bien, selon Mlle Jensen, qu'elle était esclave de ses besoins biologiques et vous l'avez traité de "sandwich salade / oeufs."
10 sandviç yedikten sonra bir tane bedava sandviç vermeleridir.
Oohh, c'est quand tu as un sandwich offert quand t'en a déjà mangé 10.
Bir bitki, bir sandviç.
mi plante, mi sandwich.
Briggs'in peşine düşmüştün, sandviç almaya çıktın ve döndüğün zaman onu ölü hâlde buldun.
Vous avez perdu la trace de Briggs, vous êtes sortie pour un sandwich, et vous l'avez trouvé mort en revenant.
Birkaç saat gelmezler diye düşündüm. Bir sandviç almaya çıktım ve döndüğümde polisler olay mahallindeydi ve Briggs'in göğsünde de bir delik açılmıştı.
J'ai cru que ça allait durer quelques heures, alors je suis allée chercher un sandwich, et quand je suis revenue, la police était sur la scène, et...
- İki sandviç.
Deux hot dogs...
Bir kişi omlet yerken, diğerinin sandviç yediği bir masada bulunmayı kaldıramıyor.
Il ne supporte pas d'être à une table où une personne mange une omelette et une autre personne un sandwich.
İstemememe rağmen sandviç yemiştim siz de bir dahaki sefere seçimi bana bırakacaktınız, unuttunuz mu?
J'ai mangé un sandwich à contre cœur, et t'as promis que la fois d'après je choisirais, tu te souviens?
Kafam iyiyken kazandığım sosisli sandviç yarışmasını saymazsak.
Sauf la fois où j'étais si défoncée que j'ai gagné le concours du plus gros mangeur de hot-dogs.
Eğer pepperoni sandviç ton balıklı sandviçe dava açmak isterse işte o zaman kuzen Rudy'i arayalım.
Si un sandwiche au pepperoni est poursuivi un sandwich salade de thon, Appelons le cousin Ruby
Bana o işi bırakıp bir sandviç yapacakmışsın gibi geliyor.
On dirait que tu es plutôt désireuse de mettre ça un peu de côté et de me faire un sandwich.
Yumurtalı sandviç ve patates köftesi mi?
Ooh, un sandwiche aux œufs et des pommes de terres rissolées?
Bana sandviç falan yapabilir misin?
Tu peux faire un sandwich ou un autre truc?
Pekala, sanırım sandviç yapacak malzemem yok.
Je ne pense pas avoir les ingrédients pour ça.
Ben bir sandviç aldım.
J'ai amené un sandwich.
İnanılmaz bir sandviç olmalı.
Ça doit être un incroyable sandwich.
Mango-papayalı * karidesli bir takoyu çantanın dibinde ezilmiş fıstık ezmeli ve jöleli sandviç için kaçırıyorsun.
Tu passes un taco crevette mangue-papaye pour un sandwich BC et C du fond de ton sac?
Sana bir sandviç ve 6 ayak parmağı olan bir koca getiririm.
Je te ramenerai un sandwich et un mari à six orteils.
Bak, Noah'ın beni Carmen için terketmesi berbat bir sandviç.
Écoute, Noah qui me quitte pour Carmen c'est vraiment nul.
Dan, çıkıp kendine bir sandviç alsana.
Dan, va te chercher un sandwich, tu veux?
- Ben bir sandviç yerim.
- Je pourrais manger un sandwich.
Ben sandviç ve kızarmış patates alayım.
Je prendrai un club sandwich avec des frites.
Sana bir sandviç versem Chris'i onun üstüne osurmaya ikna edebilir misin?
Et si je te donne un sandwich, pourrais-tu faire péter Chris dessus?
Sandviç dükkanında bir adam ne olduğunu söylemişti ben de arabama atlayıp annemle babamın evine gittim.
Un gars dans un snack m'avait dit ce qui était arrivé, Et je - j'ai juste bondit dans ma voiture et j'ai foncé chez mes parents.
Beyaz bir çocuk, kafeteryada bir Müslüman çocuğun yanında bir domuzlu sandviç açıyor.
Le gamin a déballé un sandwich au jambon à la cafétéria de son école, et un gamin musulman noir était assis à sa table.
Canım karışık sandviç istedi.
J'ai vraiment envie d'un BLT ( Sandwich Bacon Laitue Tomate )
Bence buraya özgü bir sandviç.
Laitue, guaco mole, bacon, tomate.