Vermeli перевод на французский
790 параллельный перевод
Buna bir son vermeli artık.
Il faut qu'elle arrête.
Buna ne anlam vermeli?
Qu'est-ce que ça peut vouloir dire?
Bir an önce ahırı ateşe vermeli ve onu dışarı, kara, çıkartmalıyız.
Nous devons incendier l'étable pour le forcer à sortir dans la neige.
Kendin için bir sergi yapıyorsun senin gibi bir kız, bir köle için bu insanlardan önce fiyat vermeli.
Vous vous donnez en spectacle! Enchérir pour un esclave!
Cevap vermeli miyim?
Dois-je répondre?
Benim düsüncem su : devlet bize parayi vermeli... çocuklar daha sonra bozuk para gönderip bu borcu öder.
Mon idée est que le gouvernement nous prête l'argent, et que les garçons remboursent en envoyant des pennies et des cents.
Verecektir! Vermeli!
Il ne peut pas ref user!
Belkide Helen Lexington dikkatini daha fazla vermeli.
Peut-être Helen Lexington a-t-elle fait plus attention.
Sence Elmer'ï 25.000 fite cïkarmadan ona tekrar nitrojen vermeli miydik?
On fait une pré-respiration à l'oxygène à Elmer avant de commencer?
- Kanun ona dersini vermeli.
- La justice doit suivre son cours.
Patron, bu serseriye iyi bir ders vermeli.
Parrain. Donnez-lui une leçon.
Bizim hayatımız onun ölümüne anlam vermeli.
Notre vie doit donner un sens à sa mort.
Senin tarafından atanmışlardı. Bir tane de sana vermeli.
C'est vous qui les avez choisis.
Yetkililer oraya bir çeki düzen vermeli.
Vous devez le faire fermer par les autorités.
Ve bana payımı vermeli.
Combien? Je dois toucher une part du gâteau.
İzin vermeli miyiz?
Devrions-nous la laisser faire?
Tanık sadece gerçek yanıt vermeli.
Le témoin doit s'en tenir aux faits.
Doğru bir görüş, doğruluk adına daha doğru bir görüşe hak vermeli.
Juste, mais il y a plus juste.
- Joe Sarrett'i beğeniyorum. - Salak, mantığa kulak vermeli.
Starrett m'est sympathique.
Starrett'ın işine son vermeli. Onu iki kere uyardım ama kalın kafalı.
J'ai prévenu Starrett.
- Bu yaptığının hesabını vermeli.
- On va lui faire payer ça.
Kaptanın görevini yapıp yapamadığı kararını Donanma subayları vermeli.
Vous, des officiers de la marine, devez juger le travail de Queeg.
Onu zorlayamam ya. Kararını kendi vermeli.
C'est à elle de faire son choix.
Böyle çekip gitmesine izin vermeli miyiz?
Ne le laissons pas partir ainsi!
Kral Menelaus kendisi mi size talimat vermeli?
Faut-il que le roi te le confirme?
Belki de buna Victor karar vermeli.
C'est à Victor de décider.
Sence kilo vermeli miyim?
" Est-ce que j'ai trop de poitrine?
Çocuğun hakkını vermeli. Küstahlıkta sınır tanımıyor.
Il faut reconnaître que ce jeune homme a du toupet.
Polise vermeli. Polis çağırın. Polislik iş değil.
Ca vous donne de vieilles affaires et ça vous fait des discours.
Skvortsov'un evine gitmesine izin vermeli miyiz?
Allez, il m'a convaincu. Accordons-lui sa permission.
Geri vermeli miyim?
Il vaudrait donc mieux que j'aille lui rendre?
Mahkeme çok daha ağır bir ceza vermeli.
Il faut infliger une peine plus lourde!
İnsanları eğitmeli ya da onlara ilham vermeli.
Inspirer.
Askeri mahkeme yönergesi açıkça şunu belirtiyor "Askeri mahkemede avukat... gerçeği ortaya çıkarmak için elinden geleni yapmalıdır, ve karşı tarafın her hamlesine ya gerçeklerle yanıt vermeli, yada onları çürütmelidir."
Le manuel de la cour martiale est très clair : "L'assesseur du procès " doit s'efforcer de présenter toute la vérité "et doit s'opposer à toute tentative de suppression ou de dénaturation."
Görüyorsunuz Bayan Giddens, işe alacağım kişi... tüm sorumluluğu üstlenmek üzere söz vermeli.
Voyez-vous, celle que j'engagerai devra accepter d'assumer une responsabilité totale.
- Onu unutmamalı, haber vermeli.
- Il ne faut pas l'oublier. Il faut le prévenir.
Konsey festival esnasında yola çıkabilmeleri için izin vermeli.
Que le conseil permette le départ pendant les fêtes.
- Herhangi bir mesaj vermeli miydim ona?
Dois-je lui transmettre un message?
Ama kararı, olgun insanlar vermeli. Haklı olduğunuzu biliyorum.
Mais les hommes sages prennent les décisions, vous avez raison.
Beyazlar bizim ellerimizde can vermeli.
Les blancs doivent être tués par nos propres mains.
Evet, biri Karl Marx'a haber vermeli.
On devrait mettre la puce à l'oreille de Karl Marx.
Vermeli miyim?
On doit les rendre?
Onu geri vermeli.
Il rendra Shin'ichi!
Pazar günü ölenlere ceza vermeli!
- Les morts du dimanche, en prison!
Benim öldürülüp öldürülmeme kararımı Shimonida'nın varisi vermeli.
La décision de me tuer ou pas devrait revenir à l'héritier de Shimonida.
Eğer ilaçlarla dönerse mahkumların kullanmasına izin vermeli miyim? Hayır.
Si elle ramène les antidotes, dois-je laisser les prisonniers les utiliser?
Sezar kızını... Ermenistan kralına mı vermeli...
César doit donner sa fille en mariage au roi d'Arménie.
Evet, hakkını vermeli.
Oui, hélas.
Pis korkak sıçan. Ona bir ders vermeli.
Cette espèce de sale rat a dû les avertir.
Sence ona izin vermeli miyim?
Fais-lui ce plaisir.
Onun cezasını kim vermeli?
Qui est le malfaiteur?