Yerde перевод на французский
51,850 параллельный перевод
Kıyıya vurdular, ekipmanlar ıslanıyor ağaçlar yıkılıyor ve Michael nehrin aşağısında bir yerde kapana kısıldı.
Ils sont bloqués, le kit est de se trempés, les arbres sont en baisse, et Michael est emprisonné quelque part en bas-fleuve.
Yani bu bundan sonra çalışır mı, bilmiyorum. Yerde yatıyordu çünkü.
Je ne sais pas si cela va plus vivre, parce que c'était sur le sol.
Buraya 15 kilometre öteden geldi çünkü geldiği yerde havuzlar kurudu.
Il a voyagé dix miles d'être ici parce que les piscines où il est venu à partir ont déjà séché.
Yalnızca burada, kum tanelerinin kusursuzca kuru ve parlak olduğu yerde yaşar ve bu sayede neredeyse su gibi akıp gider.
Il vit seulement ici, où les grains de sable sont si parfaitement sec et poli, qu'ils coulent presque comme de l'eau.
Trafik her yerde var, ama yolda tekne?
Le trafic est une chose, mais les bateaux sur la route?
Gezegende çimenin büyüdüğü her yerde bulunabilirler fakat emekleri neredeyse her zaman gözden kaçar.
On les trouve partout où l'herbe pousse sur la planète. Pourtant, leurs travaux vont presque entièrement inaperçu.
Yazın bizonların özgürce gezindiği neredeyse durmaksızın bol yeşilliklerden beslendiği yerde şimdi aynı çimen yalnızca solgun ve donmuş değil, gömülü de.
En été, bisons erraient librement, culture presque continuellement l'herbe verte abondante. Maintenant que l'herbe est non seulement flétrie et gelé, il est sur le point d'être enterré.
Bizonların kazdığı yerde ise tilki bir fırsat yakalıyor.
Et où les bisons ont creusé, le renard voit maintenant l'occasion.
Daha önce gittiğim hiçbir yerde hayvanlar buradakinden fazla ekipmanın peşine düşüp onları parçalamıyordu.
Je n'ai jamais été nulle part où les animaux aller après votre équipement et le détruire, plus qu'ici.
Her yerde heykeliniz olmalı.
Laisse-moi me rattraper. Tu es très tenace.
Onu hiçbir yerde bulamadım.
Je n'arrivais plus à la retrouver.
Hiçbir yerde yoktu.
C'était nulle part.
Hapishane kıyafeti satılan yerde!
Un magasin de tenue carcérale! Oui, c'est évident.
Cleander, Mısır'dan gelen tahılların yönünü değiştirmiş ve tahılları doğru ana kadar bir yerde saklamıştı.
Cléandre a détourné les livraisons venues d'Égypte pour les conserver en attendant le moment opportun.
Min Jae hayatını böyle bir yerde ziyan mı etsin?
Pourquoi Min-jae devrait-il rester coincé ici?
Nükleer santral patlamış, her yerde kaos var!
La centrale a explosé. C'est le chaos.
Korkarım ki patlamadan dolayı bir yerde sızıntı var.
Je pense qu'après l'explosion, la cuve a dû se fissurer.
- Yani ortada bir yerde.
- Quelque part entre les deux.
20.13 civarlarında, Portland, Oregon'un kuzeyinde bir yerde
Vers 20h13, quelque part au nord de Portland dans l'Oregon,
Çünkü seyredenin gözleri istediği yerde sadece güzelliği değil, ayrıca sığlığı, çirkinliği, karmaşayı ve önyargıyı bulur.
Il ne trouve pas que de la beauté dans ce qu'il voit, il y trouve aussi superficialité, laideur, confusion... et préjugés.
Ve dışarı çıktığımda, onun ulaşabileceğim bir yerde olmasını istiyorum.
Et quand je sortirai, je veux être en mesure de l'atteindre.
Her yerde olabiliriz.
On peut être n'importe où.
Bizim olduğumuz yerde.
Tout comme nous.
Hiçbir yerde.
Nulle part.
Kendin için iyi olanı istiyorsan yerde kal ve yaşamaya devam et solucan.
Si tu savais ce qui était bon pour toi, pour vivre tu ramperais, ver de terre.
Yerde kal ve yaşamaya devam et solucan.
Reste au sol pour vivre, ver de terre.
Her yerde olabilir.
Ça pourrait être n'importe où.
Öğrencinin kahramanı oynamayı çok istediği belli. Sen de olmayan yerde tehlike görmeyi çok istiyorsun.
On dirait que votre élève est déterminé à jouer les héros, et toi, tu vois le danger partout.
Kanıt burada değilse başka bir yerde olmalı.
Si la preuve n'est pas ici, elle doit être ailleurs.
Her yerde onu arıyordum.
Je l'ai cherché partout.
Şeyde acil durum var o yerde.
Viens vite, il y a une urgence... tu sais où.
Enrique her yerde olabilir!
Enrique pourrait être n'importe où.
Kıymetlinin öldüğü yerde geceyi yenecek ve tüm ocakların ışığı sönecek. "
Là où les dignes périssent, tu triompheras avec aisance et éclipseras tes ennemis avec ta puissance. "
Sevgili Wumpa Krallarını parçaladığı yerde.
Leur roi wumpa bien-aimé a été fracassé.
Asla ulaşamayacağım bir yerde değilsin.
Tu n'es jamais hors de ma portée.
Bir yerde cevap varsa buradadır.
Si la réponse est quelque part, c'est ici.
Her an, her yerde saldırabilir.
Il pourrait frapper n'importe quand, n'importe où.
Acele et! Angor Rot her yerde olabilir!
Allez, Angor pourrait être n'importe où!
- Ben bulunduğum yerde rahatım.
- Je suis bien où je suis.
"Kıymetlinin öldüğü yerde geceyi yenecek ve tüm ocakların ışığı sönecek."
Là où tant de braves ont péri, tu triompheras dans la nuit. Et tu éclipseras tous ceux qui se mettront en travers de ton chemin.
- Fel büyüsü her yerde.
- Le "Fell" est partout.
Burada bir yerde olacakti.
Ils sont là quelque part.
Yanlış yerde uyuklarsan, yenme ihtimalin % 50.
Une sieste au mauvais endroit, et on a 50 % de chances de se faire manger.
Köle iş gücü, her yerde elmas.
Travaux forcés et diamants à profusion.
Yerde kal! Yerde kal!
Baissez-vous!
Güvenli bir yerde.
Dans un lieu sécuritaire.
Sadece kurşunların olmadığı yerde ol.
On évite les balles.
Senin gibi bir güzel böyle bir yerde ne arıyor?
Qu'est-ce qu'une beauté comme toi fait dans un endroit pareil?
Başarılı bir iş adamı değilseniz böyle lüks bir yerde bu soruyu sormamalısınız.
On ne demande pas ça dans un endroit aussi chic, sauf si on est un brillant homme d'affaires.
Ama annem burada kimsenin beni tanımadığı bir yerde şansımın daha yüksek olacağını söyledi.
Mais ma mère pensait que j'avais plus de chance ici, car personne ne me connaît, alors...
Bulundukları her yerde korku uyandırıyorlar.
hyènes HOWL Ils craignaient toute leur gamme.