Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ Z ] / Zım

Zım перевод на французский

489,120 параллельный перевод
Bu sabah itibarıyla resmen bağımsızım.
Je suis indépendant, désormais.
Böyle düşünüyorsanız bunun Başkan'ın kaybetmesi öngörülen Tennessee sonuçlarını nasıl etkilediğini göz önüne almak lazım.
Il faut alors se poser des questions sur les résultats du Tennessee, où Underwood était donné perdant.
Kızım, neden hemen aklına...
Tu pars du principe que...
- Kızım, Paskalya bu.
- C'est Pâques.
Kızım!
Non!
Tanıdığımız biri değil, dedim.
On ne le connaît pas.
Dünyada yaptıklarımızı telafi edecek kadar Ahmedi yok.
Il n'y a pas assez d'Ahmadi pour tout ce qu'on a fait.
Dilerseniz asistanım sizi gezdirsin. Haiti'nin ve son birkaç ayda orada yaptıklarımızın videolarını göstersin.
Mon assistant peut vous faire visiter, vous montrer des vidéos d'Haïti et le travail effectué là-bas depuis plusieurs mois.
- Birlikte uyumlu çalıştığımızı sanıyordum.
- On formait une bonne équipe.
Günde zaten sınırlı zamanımız ve enerjimiz var. Kendimize, "Onu yeterince verimli kullanabiliyor muyum?" diye sormalıyız.
Il y a peu de temps dans une journée, et il faut se demander régulièrement si on l'utilise à bon escient.
İşin doğrusu, tabanımızın önemsediği meselelerle ilgili savaştığım için cezalandırılıyorum.
Je suis puni pour avoir mené les combats qui intéressent le plus nos électeurs.
Alex'i fırsatımız varken dizginleyelim.
Il faut contenir Alex tant qu'on peut.
Benden sonuna kadar faydalanmanın yolunu bulmalısınız.
Vous devriez chercher comment m'exploiter pleinement.
Başımızı kuma mı gömeceğiz?
On va faire l'autruche?
- Sana ihtiyacımız olursa haber veririz.
- On vous contactera. - Monsieur...
Sadece Bay Stamper ile bana özel bir ofis kurarız.
Un bureau sera mis en place pour M. Stamper et moi.
Şahsi ihtiyaçlarımızı bir kenara koymalıyız.
Et nos besoins personnels devront être mis de côté.
Siz aklınızı mı kaçırdınız?
Vous avez perdu la tête?
Gelseniz de cevabımızı kararlaştırsak nasıl olur?
Pourriez-vous passer, qu'on mette au point nos réponses?
Seçim Günü Tennessee'de yaptıklarımızı destekleyecek belgeler.
Une trace papier qui étalera les mesures prises le jour de l'élection dans le Tennessee.
Senato için bir planımız var.
On a un plan pour le Sénat.
Bu süreci hasarsız atlatmasını sağlayalım.
S'assurer qu'elle sorte de tout ça indemne.
Barış. Amacımız bu.
La paix, c'est notre objectif.
Sorularınızı basın odasında alacağım.
Je vous répondrai en salle de presse.
Bay Macallan'la yakın mıydınız?
Étiez-vous proche de M. MacAllan?
Ahmedi'nin teslim edilmesi şartıyla olaya dâhil olacağımızı söyledim.
Je lui ai dit que notre engagement dépendra de la livraison d'Ahmadi.
Sadece başımız beladayken görüşürüz.
On se parle quand l'un de nous a des ennuis.
Bu konuşmadan haberdar mıydınız?
Avez-vous connaissance de cette conversation?
- Çalışanlarımız işlerini yaptı.
- Ils ont fait leur travail.
İhtiyacımız olana kadar saklıyordum.
J'attendais qu'on en ait besoin.
- Tanıklarımız var.
- On a des témoins.
Seçim yolsuzluğuyla suçladınız.
Vous m'accusez de manipulation.
Örneğin siz, Kongre Üyesi Romero... beni devirmek amacıyla açtığınız bu savaş, adalet için mi?
Vous, par exemple, M. Romero. Votre croisade pour m'écarter du pouvoir, est-ce pour la justice?
Acaba uzun zaman önce sattığınız ruhunuzdaki küçük boşluğu doldurmaya mı çalışıyorsunuz?
Peut-être essayez-vous de combler le trou dans votre âme que vous avez vendue il y a longtemps.
Sizinle birlikte kararlaştırdığımız kurallara.
Les mêmes règles que nous avons tous acceptées.
Sizinle birlikte yazdığımız kurallara.
Les mêmes règles que nous avons tous écrites ensemble.
Tanrım, siz eyleme ve sloganlara bağımlısınız.
Vous êtes accros à l'action et aux slogans.
Yeter ki bir şey yapayım, güle oynaya peşime takılırsınız.
Tant que j'agis, vous êtes heureux de suivre.
Sorularınızı cevaplamaktan memnuniyet duyarım.
Et je serai heureux de répondre à vos éventuelles questions.
- Tek bir kuralımız var.
- On a une seule règle.
O an anladım ki Claire, şimdiye kadarkinden farklı düşünmeli ve davranmalıyız.
Et j'ai compris, Claire, que l'on doit penser et agir de façon totalement différente.
Zoe'nin öldüğü gün Cathedral Heights DC Metro peronunda mıydınız?
Étiez-vous sur le quai du métro, le jour de la mort de Zoe?
Bana iki doğum günü kartı yolladınız mı?
m'avez-vous envoyé deux cartes?
Gün ortasında içmeye ihtiyacımız olan bir gün varsa...
Je crois qu'on a bien besoin d'un verre.
Oval Ofis'te bir kadın olması fikrini hep destekledim ama sonuç olarak, Francis Underwood'un hâlâ Beyaz Saray çatısı altında yaşayacağının farkında mısınız?
J'ai toujours aimé l'idée d'une femme dans le bureau ovale, mais vous comprenez bien que Francis Underwood dormira encore à la Maison-Blanche ce soir?
Basının buna karışmamasını sağlayan çok iyi dostlarınız var Bay Stamper.
Vous avez de très bons amis, M. Stamper, pour que la presse ne s'en mêle pas.
- Hazır mısınız?
- Prête?
Trenlerin vaktinde çalışmasını sağlamak için araya sokacağımız kodamanlar.
Le tout arrosé de quelques candidats aguerris.
Sizler de gönlümü kazandınız.
Et vous autres... m'avez convertie!
- Umarım yarına sağ çıkarız!
- Si on survit jusque-là.
Kimsenin umursamadığı salak planımızı uygulayalım.
Passons à notre mission super nulle!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]